AKP'nin Kısa Analizi

AKP’nin Kısa Analizi

AKP’nin Kısa Analizi, AKP, Kemalizm kalkanı ile Müslümanlara yapılan eziyetin ve baskının sonucunda bir tepki olarak doğdu ve kısa zamanda halkın teveccühünü kazandı.

Yedi-Sekiz sene “vesayet” mazeretiyle İslam ve Müslümanlar lehine pek bir şey yapmadı ya da yapamadı. Buna rağmen duble yollar, sağlık hizmetleri, türban serbestliği gibi ilk atılımları sebebiyle muhaliflerinin gözünde dahi meşruiyetini çok geniş kitlelere yaydı ve karşı cenahtan dahi oy bulup gücüne güç kata kata ilerledi.

Vesayeti sonlandırmak adına kamuoyunda büyük bir destek gördü. Referandumla anayasal hakları tamamen ele geçirdi ve bir bir kurumlar bazında bunu uygulamaya ve o gün tam anlaşılamasa bile kurumları bir nevi susturmaya başladı.

Halk “güçler ayrılığı” dengesinin gerekliliğini yavaş yavaş anlamaya başladığında iş işten geçmişti. Sistem için otokontrol diyebilecegimiz erk’leri disipline etmesi gereken AKP, hepsini birer birer tasfiye etmeye, pasivize etmeye başlamıştı bile. Artık rüzgar sert esiyordu ve önünde durmak akıl kârı da değildi.

AKP, bunlarla uğraşırken iddiasını da unutmaya başlamıştı. Hatırlamakta istemiyordu aslında. Zira iddiasını hatırlatanlara artık “HAİNLİK” yaftalamaya çoktan başlamıştı bile.

Önlerinde; kendilerini zirveye taşıyan, bir taraftanda karşılarındaki vesayet dedikleri güçleri komplolarla tasfiye eden hocaefendilerinin haricinde neredeyse hiçbir engel yoktu. Onuda bitirmeleri gerekiyordu ve zaten oda hiç günahsız değildi. En iyi de onlar biliyordu sözde hocaefendilerinin suç dosyasını. Hocaefendilerini de bir şekilde bitirdikten sonra tam egemen olacaklardı. Dershaneler üzerinden kavga başlatıldı, restler çekildi vesaire. Yani kavga dini ya da millî bir kaygıdan değil iktidarı paylaşamamaktan başlamıştı (burası çok önemli, uzun bir mevzu)… 15 Temmuz’dan sonra elde ettikleri egemenliği ya kendileri ve yandaşları lehine kullanacaktılar ya da vicdanî hareket edip “MUHTAR bile olamaz” dendiği günlerden kendilerini zirveye taşıyan halkın lehine… AKP vicdanına kulak tıkayıp kendine ve yandaşlarına çalışmayı tercih etti. Halk halk deyip halka rağmen çıkar grupları ile iş tuttu. AKP eleştirdiği ve devraldığı köhne sistemin nimetlerinin büyüklüğünü de bu arada iyice farketmiş oldu.

Hakkı ve halkı egemen kılmayı reddedip; kendini ve yandaşlarını egemen kılmaya, sistemin tüm nimetlerini haram-helal gözetmeksizin hunharca yemeye, karşısında yanlış yapıyorsunuz diyenleri karalamaya, kendi çarkını sorunsuz çevirmek için devlet gücünü bir baskı aracı olarak kullanmaya, çeşitli yollarla muhaliflerini ya yanına çekmeye, yanına çekemediklerini ise bir bir susturmaya başlamıştı.

Yani artık kendileri EGEMEN olduğundan “Egemenlerin hukuku değil hukukun egemenliği ilkesini benimsiyoruz, destekliyoruz” iddialarından döndüler ve hukuku sadece ve sadece kendi lehinlerine çevirdiler. Yani AKP artık egemendi ve hukuk halkın değil egemenin hakkıydı.

KONTROLSÜZ GÜCÜN GÜÇ OLMADIĞI tüm çıplaklığıyla ekonomide, tarımda, hayvancılıkta, milli proje ve iddiaların akametinde, özelleştirmelerde, ihalelerde, atamalarda , diyanette, dine bakış açısında, aile politikalarında, medyada her yerde her alanda tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyordu.

Şikayet ettikleri Kemalizm’i artık Erdoğanizm‘e evirmişlerdi. Halk nasıl kemalizmden rahatsız olduysa dillendiremesede yeni bir vesayete dönüşmüş olan Erdoğanizm’den de bir o kadar rahatsızlık duymaya başlamıştı.

İnsanlar artık bir şeylerin değişmesini, iyileşmesini istiyordu. Aksine daha despot, halktan daha kopuk, şımarıklığı had safhaya çıkmış bir zihniyet çıkıyordu karşılarına. Sosyal medya etkin bir mecra idi, halkı uyuşturmak için bir kısmı gönüllü bir kısmı paralı “trol” ordusu da kurulmuştu. Yanlışlıkları Erdoğan’a bağlayanların dikkatini çeşitli algılarla başka taraflara çekiyorlar nihayetinde siyasetin hala baskı altında olduğunu, bu sorunun ancak başkanlıkla düzelebileceğini, Erdoğan başkan olduğunda her şeyin rayına gireceğini iddia ediyorlardı. Aslında Erdoğan’ın iddiasıda buydu.

Gün gün beyinlere bunu işlediler. Halka makul geldi. Nihayet 24 Haziran 2018’de şaibelide olsa yeni sistem kabul edildi. Netice itibarıyla yeni dönemde işler daha ters gitmeye başladı ve artık suçu üzerine atabilecek kendi atadığı bürokratlardan başka kimsede kalmamıştı. Emrindeki bürokratı suçlamak kendini suçlamak ya da aczini itraftı.

Başka bir şey bulunmalıydı ve bulmaları uzunda sürmedi. Dış güçler ve Beka sorunu gibi yeni yeni söylemler geliştirildi bir anda. Bir sene kadar da bu gevelendi ağızlarda ama sonuca, başarıya dönük müşahhas bir netice olmayınca millet Erdoğan’dan da iyice ümidini kesmiş oldu.

Beğenmedikleri ve aşağıldıkları Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’si bu çarpıklıkları güzel okudu. Tabandaki rahatsızlığa rağmen risk alıp yerelde sağ kökenli isimler ile seçimlere girdi. İslam ve Müslümana saldıran bir dilden “birlikte yaşayabiliriz, dersimizi aldık” diyerek halka mesajını verdi ve tarihinde hiç görmediği oy potansiyelini hemde demokratik yollarla elde etmiş oldu. Birçok büyük şehri AKP’den CHP’ye transfer etti.

AKP Bir Tepkimi?

Evet, AKP bir tepkiden doğdu ve yine varoluş söylemlerinden koptukça tepki topladı ve tepki ile hızla çöküyor. Bir zamanlar muhaliflerinde bile inandırıcılığı yakalamışken artık yandaşlarında bile inandırcılığını yitirmiş durumda. Hayır algı oluşturuyorsun diyenler AKP whatsapp gruplarında olan arkadaşlarınız varsa kendi gruplarındaki yazışmalara bakarak bunu gayet net görebilirler. Elimde sayfalarca AKP whatsapp grup yazışmaları var. Rezilliğin bini bir para ama bazı münafıkların izinsizce kişi ve kurumların özellerini ifşa ettiği gibi bende onların seviyesine düşüp münafıkça ifşa edecek değilim.

Bundan sonra istisnalar kaideyi bozmamakla beraber başarı adına:

  1. CHP eskisi gibi İslâmî değerlere saldırmayacak, islamî değerlere nefret dilinden uzak duracak, emaneten sağdan aldığı oyları kaybetmemek adına bile olsa belediyelerde güzel bir belediyecilik yapacak.
  2. AKP kimseyi hakir görmeyecek, sefahatinin ve la yüs’elliliğinin muhasebesini yapmaya başlayacak.
  3. Halk, sağ-sol farketmez; partisinin peşinde KOYUN gibi koşmayacak ve partisini dinleştirmeyecek, liderlerine insanüstü bir paye vermeyecek.
  4. Yanlışa yanlış diyebilecek ve siyasi holiganliktan kurtulup bu rahatsızlığını sandığa yansıtabilecek olgunlukta olursa kazanan memleket olacak, kazanan millet olacak.

İzleyip göreceğiz!

Not : FETÖ ve 15 temmuz meselesine, bu sürece götüren sebeplere, iktidarın bu husustaki vebal ve şaibelerine ve daha bir çok mevzuya girmedim. Daha sayfalarca yazılabilir.

Yazan - Niyazi Acar

Niyazi Acar
Şer zannettiğim şeylerde hayır yaratmana hayranım Allahım!

2 Yorum

  1. Avatar

    Kaybetmeye başladıgin an dibi bulana kadar kaybedersin. Siyasi arenada Bu hep böyle olmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir