Aleviler Bu Milletin Aslı Çimentosu ve Asıl Öznesi mi?

Aleviler Bu Milletin Aslı Çimentosu ve Asıl Öznesi mi?

Aleviler Bu Milletin Aslı Çimentosu ve Asıl Öznesi mi? Ehli Sünnetin kumdan kalelerinin lideri Erdoğan, Muharrem Ayının onuncu gününde Cemevine ziyarete gitmiş. Aleviler hakkında bu milletin aslı, çimentosu ve asıl öznesi gibi ifadeler kullanmış. Güler misiniz yoksa ağlar mısınız!

Üstelik trajikomik olan bir diğer vakıa ise Aleviler, Siyasal İslam’ın kurucusu olarak Hazreti Muaviye’yi kabul ederler. Erdoğan her ne kadar Sünni (Ehli Sünnet ve Cemaat) Omurgayı hakikatte temsil etmiyor olsa da, onlar Erdoğan’ı Sünni Omurganın lideri olarak görürler ve bu devrin Muaviye’si olarak kabul ederler.

Onlara göre Hazreti Muaviye ve oğlu Yezid zalimdir. Bugünkü Sünni kisvesine bürünmüş Siyasal İslamcılar da, Alevilere göre Hazreti Muaviye’yi ve oğlu Yezid’i temsil etmektedir. Düşünün! Kendilerinde omurga olmayanlar, Sünni Omurganın lideri kabul ediliyorlar! Birde Erdoğan Cemevi ziyaretinde yaptığı konuşmasının başında şöyle demiştir:

“Efendimiz Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Onun Ehli Beytine ve temiz dostlarına selam olsun.”

İlk bakışta bunda ne var? Diye düşünebilirsiniz. Ancak Burada denmesi gereken, “Onun Ehli Beytine ve Ashabına selam olsun.” Şeklindedir. Neden Ashabına selam olsun, demek yerine temiz dostlarına selam olsun dedi? Sebebi herkesçe malumdur. Çünkü aslında Şialığın bir kolu olan Aleviler, Ashab-ı Kiram’ın çoğuna düşmanlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da o yüzden böyle sahabe düşmanı bir ortamda, Ashab kelimesini kullanmaktan imtina etti.

Üstelik temiz dostlar tanımında da bilinçaltına yüklenen bir durum vardır. Bu temiz dostlar kimler? Ashabı Kiram neredeyse tamamen kirlenmiş, kalan azınlık mı temiz dost oluyor? Çünkü Şiaların/Alevilerin görüşüne göre Ashabı Kiramın neredeyse tamamı düşmandır. Kalan azınlık ise temiz dosttur. Kirlenmemiş olan dostlardır. Yani söylenen sözleri iyi okumak lazımdır. Masum gibi gözüken temiz dostlar söyleminin ucu bakınız nerelere kadar çıkabiliyor!

Hazreti Muaviye ve Oğlu Yezid’e Rahmet Ederiz!

Allahü Teâlâ; Hâlü’l Mü’minîn Muaviye Hazretlerine ve oğlu Yezid’e de rahmet etsin! Yezid’e rahmet okumam kimsenin garibine gitmesin. “Allah, gelmiş geçmiş bütün Müslümanlara rahmet etsin!” Derken, aralarında iyi ve kötü diye ayırım yapıyor muyuz? Bu Müslümanların arasında Yezid’de var.

Yezid, Hazreti Hüseyin’in şehadetinden direk olarak sorumlu değildir. Asıl sorumluları, tarihi vakıalarla sabittir ki, Hazreti Hüseyin’e binlerce mektup yazıp Kufe’ye çağıran ve sonra ona ihanet eden Şialardır. Yezid dahi Hazreti Hüseyin’in şehit edildiğini ilk duyduğunda ağlamıştır.

Onun en büyük talihsizliği, böyle elim bir hadisenin kendi hilafeti devrinde yaşanmış olmasıdır. Yezid’in gayesi, Hazreti Hüseyin’i şehit etmek değildi. Yezid’in direk olarak Hazreti Hüseyin’in katline emir verdiği de zaten sabit bir bilgi değildir. Kerbela hadisesi, başlı başına her cihetiyle ele alınması gereken elim bir mevzu olduğu için bu yazımda anlatmayacağım.

Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi sellem) bir hadisi şerifinde şöyle buyurdular:

“Ümmetimden Kayser’in şehrine ilk gazâ eden ordu, mağfirete nâil olmuştur, onların günahları affedilir” (Buhârî, Cihâd, 93)

Bu ordunun başındaki komutan Yezid idi. O yüzden bizler ihtiyatlı olmalıyız ve Yezid’e lanet etmek gibi gafletten imtina etmeliyiz.

Hakikatte Erdoğan; ne Alevilerin benzettiği Hazreti Muaviye’nin, ne de aklı noksan ve gafil İslamcıların benzettiği Sultan İkinci Abdülhamid’in kesik tırnağı bile olamaz. Hazreti Muaviye’nin atının tozu bile olamaz!

Aleviler Aslında Kimdir?

Büyük Selçuklularda Haşhaşiler, Osmanlılar’da Kızılbaşlar, Kemalist ve Laik Türkiye’de ise Alevilerdir. Aleviler kısaca budur ve bu milletin aslı, çimentosu, asıl öznesi değildir. Bilakis 1000 yıldır milletin aslı, çimentosu, asıl öznesi olan Ehli Sünnet ve Cemaat Müslüman milletin içerisinde dış güçler tarafından her zaman kullanılmaya elverişli Truva Atıdır.

Haşhaşiler, Haçlılar ve Fatımiler tarafından kullanıldı. Kızılbaşlar, Safeviler tarafından ve hatta yine dolaylı olarak Safevilerle ittifak eden Haçlılar tarafından kullanıldı. Bugün Kemalist ve Laik Türkiye’de batıcılık, çağdaşlık zırvalarının en büyük savunucuları ve onları kendilerine dost edinenler yine Alevilerdir. Onların sadakati devlete değil rejimedir. Eğer bir gün devlette rejim değişecek olursa o zaman görürüz Alevilerin devlete olan sadakatini!

Türkiye de Aleviler, Ermeni Soykırımı iddiası hakkında ne düşünüyor? PKK hakkında, PYD hakkında ne düşünüyor? Batı hakkında ne düşünüyor? Ehli Sünnet hakkında, Müslüman kesimler hakkında, camiler hakkında, ezanlar hakkında, sahabe hakkında, Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında… neler düşünüyor? LGBT hakkında, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı kanun hakkında neler düşünüyor? Başka muhtelif dini ve milli konular hakkında düşünceleri neler? Ben hepsini biliyorum! Sizlerde biliyorsunuzdur. Vaziyet bellidir ve bunlar bu vaziyette nasıl oluyor da; bu milletin aslı, çimentosu, asıl öznesi olabiliyor?

Ayrıca dikkat ederseniz, bütün tarihi hakikatler ortada iken, yani Alevilik denen Gayri İslami güruhun evvelki devri olan Kızılbaşların ve daha evvelindeki Haşhaşilerin yaptıkları ortada iken, kimse onları bir tehdit olarak görmüyor. Onlar FETÖ vari yapılar olabilir diyen hiç kimse var mı? Onlar her zaman bu memlekette mazlum edebiyatı yapıyorlar. Kemalist ve Laik rejimin en sadık kesimi Alevilerdir. Bu yüzden de el üstünde tutuluyorlar ve toplumun hassas kesimi olarak lanse ediliyorlar. Bu milletin aslı, çimentosu ve asıl öznesi olan Ehli Sünnet ve Cemaat Müslümanlar ise kendi öz vatanlarında paryalar!

Ehli Sünnetin Kumdan Kaleleri Neden Sessiz?

Kemalist ve Laik kesim ise bu ziyaretten ve söylemlerden hiç rahatsız ve şikayetçi değil! Ehli Sünnetin kumdan kalesi olan Erdoğan’ı kendine lider edinmiş kimselerden/kesimlerden bu konuda gerekli tepki yok. Acaba neden yok? “Aman fitne çıkmasın!” Diye mi düşünüyorlar? Hakikati konuşmak ne zamandan beri fitne oldu?

Halbuki 22 yıldır çıkmayan fitne ve bela kalmamış! İnsanların itikadı kayıyor, ahlakı kayıyor, iktisadi olarak eriyorlar. Devlet resmen Osmanlıyı bozuk para gibi harcayan İttihat ve Terakki gibi AKP iktidarı tarafından aynı şekilde bozuk para gibi harcanıyor!

En büyük fitnede o malum Ehli Sünnetin kumdan kaleleridir. Çünkü resmen rejimin ömrünün uzamasına, ülkenin madden ve manen yıkımına hem de bilerek destek veriyorlar. Nüfus güçlerini kullanarak kendi kitlelerini AKP ve Erdoğan için oy deposu ve trol ordusu olarak kullanıyorlar. Gün geçtikçe onların neden Ehli Sünnetin kumdan kaleleri olduğunu bu millet tecrübe ede ede idrak edecektir.

Şu hadisi şerifin sırrının tecelli edeceğine inanıyorum:

“Bir kimse halk kızdığı halde Allah rızasını isterse, Allah ondan razı olur; Sonra da halkı ondan razı eder. Kim de Allah’ı gadab ettirerek halkın rızasını isterse, Allah ona gadab eder ve halkı da ona hasım kılar.” (Ramuz El Hadis)

Amacım Fitne Çıkarmak Değildir!

Ayrıca benim burada Aleviler hakkında yazdıklarım, herkesin bilinçaltındaki hakikatlerdir. Gayem kimseyi kışkırtmak, kimseye düşmanlık yapmak değildir. Bu paylaşımdan Alevilerin rahatsız olmaları gayet normal bir durum olur. Onlardan kimselerde, biz Ehli Sünnet Müslümanların rahatsız oldukları çok konuları dillendiriyorlar.

Mademki herkes düşüncelerini ifade etmekte özgür, bizlerde özgürce düşüncelerimizi ifade edebiliriz öyle değil mi? İslam hakkında her türlü zırva anlatılırken bunun adı özgürlük olacak, ama Aleviler hakkında kelamlar söylenince fitne ve fesat mı olacak? En büyük fitne ve fesat, hakikati söylemekten çekinmektir, korkmaktır.

Ülkede neredeyse her gün cemaatler ve tarikatlar, Kemalist ve Laik kesimin kontrolünde ki medya ve sosyal medya organlarında tartışılıyor ve sürekli olarak “tarikatlar ve cemaatler potansiyel yeni FETÖ vari yapılardır” algısı oluşturuluyor. Halbuki hakikatin karşısında bütün algılar aciz kalır! Hakikat ise benim burada yazdıklarımdır. İnanın şahit olduğum, tecrübe ettiğim çokça şeyleri yazmadım!

Erdoğan’ı lider kabul eden Ehli Sünnetin kumdan kaleleri, bu dalaletlerinde ısrar ederlerse sonları hüsran olur! O yüzden bu dalaletten tövbe etsinler! İnsanlara hakikatleri anlatsınlar! Dört mezhep imamlarımız hakikat uğruna bedeller ödediler, zulümler gördüler ve bazıları şehit oldular. Malum mihne devrinde müçtehit alimlerimizin cesurca hakikati haykırma mücadeleleri olmasaydı din bozulabilirdi. Allah onların eliyle dini muhafaza etti. İşte böyle alimler, Beni İsrail’in nebileri gibidir!

Onlar hakikati haykırdılar ve bu uğurda bedeller ödediler. Bugün bütün Ehli Sünnet ve Cemaat Müslümanlar, onların mezheplerine tabiler. Onları her daim rahmetle anarlar. Ama o gün hakkı haykırmayanların ise bugün esameleri dahi okunmuyor! O gün rahattılar aynı bugünküler gibi! Ya ahirette ne kadar rahatlar? İbret alın ki ibret olmayın! Yarın esamesi dahi okunmayacaklar arasında sizlerde yerinizi almayın!

İki yıl önce yazmış olduğum ➡️ Siyasette Ali ve Muaviye Benzetmesi ⬅️ başlıklı yazımı okumak için, başlığın üzerine tıklayınız.

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir