Asgari Ücretin Yüzde 50 Artması Çözüm Değildir!

Asgari Ücretin Yüzde 50 Artması Çözüm Değildir!

Asgari Ücretin Yüzde 50 Artması Çözüm Değildir! Asgari ücretin 4250TL olması tek başına hiçbir anlam iktiza etmiyor. Nitekim döviz kurlarıyla, enflasyonun karşısında asgari ücret hasbelkader her zaman ezilmiştir. Üstelik bu kısır döngü böylede devam edecektir. Asgari ücretin bir anda %50 oranında zamlanması, kamuoyunda görünüşte çok iyi bir karar gibi intiba oluşturuyor. Öyle ya! Döviz kuru ve enflasyon karşısında halk ezdirilmiyor! Tabi siz bunu külahıma anlatınız!

Bir misal vermek gerekirse, 2021 yılında ekmek 1.25 iken 2825 TL ile 2260 ekmek alınabiliyordu. Ancak bir yıl boyunca, yani 2021 yılının başından beri asgari ücrete zam gelmedi. Ancak ekmeğe zam geldi. Ekmek şu anda 2.5 TL ediyor. Hatta bazı ilçelerde 3 TL’ye dahi satılıyor. Bu hesaba göre; 2021 yılının başında 2825 TL’ye 2260 tane ekmek alan bir asgari ücretli, 2021 yılının sonunda 1130 tane ekmek alabiliyor. Zaten 12 ay boyunca asgari ücretli olanlar ezildiler.

Şimdi maaş 4250 TL oldu. Ekmek fiyatı eğer değişmezse, şu anki fiyatla 4250 TL’ye, 1700 tane ekmek alınabiliyor. Yani geçen yılki daha düşük oranda zamla bile 2260 tane ekmek alınabilirken, bu yıl asgari ücrete %50 oranda ciddi bir zam yapılmasına rağmen bile 1700 tane ekmek ancak alınabiliyor.

Kaldı ki ekmek fiyatı bu seviyelerde kalacak değildir! Çok yüksek ihtimalle ekmek Ocak ayında 3 TL veya 3.5 TL olacaktır. Henüz ekmeğe zam gelmediğini kabul ederek bu hesaplamayı yaptım. Ekmeğe Ocak ayında zam geldiğini kabul ederek hesapladığımız zaman durumun daha da vahim olduğunu görebilirsiniz. 4250 TL ile ayda 1416.6 adet ekmek satın almak mümkün olabilmektedir. Yani her halükarda asgari ücretli enflasyona karşı ezdirilmektedir.

Asgari Ücretin Yüzde 50 Artması İşsizlik Sorununu Patlatacaktır!

Asgari Ücretin Yüzde 50 Artması Çözüm Değildir! Peki Asgari Ücretin Yüzde 50 Artması İşsizlik Sorununu Patlatacaktır! Ne yazık ki en büyük etkisi, işsizlik oranlarının (özellikle genç işsizlik oranlarının) ciddi şekilde artış göstermesi en büyük etki olacaktır. Çünkü işçi demek, işveren için maliyet demektir. Neredeyse hiçbir işveren, işçi sayesinde para kazandığını itiraf etmez ve işçiyi her zaman yük olarak görür.

İşveren için en önemli mesele tasarruftur. Daima 10 kişinin yapacağı işi nasıl 8 kişiye, 6 kişiye yaptırabilirim diye düşünür. Dolayısıyla asgari ücretin bir anda %50 artması, işçi maliyetinin de bir anda %50 artması demektir ve işveren, ilk etapta her 4 işçiden birisinin işine son verecektir.

Ayrıca Türkiye vatandaşı olan işçi demek sigorta demek, vergi demektir. Ancak yapılan %50 zamla birlikte işverenin yükünü azaltmak için gelir ve damga vergisinin asgari ücretliden kaldırıldığı da açıklandı. Peki ama bu maliyet toplasan 450 TL ediyor. Yani Türkiye vatandaşı olan işçi yine işveren için yüktür. Ayrıca birtakım kanuni hakları da var.

İşte bu sebeplerden dolayı, işverenler için zaten cazip olan mülteci kaçak işçiler daha da cazip hale gelecektir. İşverenler Türkiye vatandaşı işçileri değil de, asla iş seçmeyen ve gece gündüz çalışsa sesi çıkmayacak olan, az kişi çok iş doktrininin numune-i imtisali olan Afganistan’dan ve Suriye’den başta olmak üzere gelen mültecilere iş verecektir. Onlara asgari ücretinde altında maaş verecekler, sigorta ödemeyecekler, vergi ödemeyecekler…

Asgari ücretin %50 artmasıyla birlikte ilk etapta her 4 işçiden birisinin işine son verme yoluna gitmesi kuvvetle muhtemel olan işveren, aynı zamanda işçi ihtiyacını mültecilerden kaçak yolla karşılama yoluna gidince bu sefer Türkiye vatandaşı için iş bulmakta güçleşecektir. Halihazırda başlı başına bir sorun olan işsizlikte ciddi oranda patlama yaşanacaktır.

Asgari Ücretli Enflasyon Karşısında Daha da Ezilecektir!

Asgari Ücretin Yüzde 50 Artması Çözüm Değildir! Asgari Ücretli Enflasyon Karşısında da Daha da Ezilecektir! Çünkü 12 aylık enflasyon maratonunun ardından asgari ücret %50 artmış olsa bile, bu süre zarfında insanların temel ihtiyaçları olan her şey en az iki buçuk üç kat artış yaşamıştır. İnsanların alım gücü en az 3 kat düşmüştür.

2022 yılı asgari ücretinin %50 artması, dövizde yaşanan ve yaşanması beklenen yeni yükselişlerle birlikte önümüzdeki bir yıl içerisinde insanların temel ihtiyaçları olan bütün ürünler yüksek ihtimalde en az 3 – 4 katlık artış yaşayacaktır.

Örneğin; 5 litre ay çiçek yağı bugün 125 TL iken, 12 ay sonra muhtemelen 600 TL olacaktır. Yine geçen yılın başında 1.25 TL olan ekmek, yıl sonunda 2.5 TL olarak 2 kat arttı. 2022 sonunda ise en iyi olasılıkla ekmeğin fiyatı 6 TL olacaktır. Yani hiperenflasyonun ayak sesleri kapıdadır. İnşallah bu öngörümüzde yanılırız!

Siyaset günümüzde ne yazık ki tamamen sosyal mühendislik üzerine dizayn edilmiştir. Hiçbir şey siyasilerin ve onların kontrolündeki medya kuruluşlarının bize aktardığı gibi değildir. Azıcık düşünerek gerçeklerin çok acı olduğunu herkesin idrak edebileceğini düşünüyorum. Allah bu milleti felaha kavuştursun. Öyle gözüküyor ki; 2022 yılı, 2021 yılında daha iyi olmayacak! Erdoğan’a teşekkür etmeye devam ediniz! Erdoğan’ı yedirmemeye devam ediniz! Ancak şunu biliniz ki hiperenflasyon hepimizi yiyecek!

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir