Bilahare Asıl Tehlike Benzeyendir derken ne demek istiyoruz? Hem Rabbimizin haramlarını helal, helallerinide haram kılacaksın, hem fıtratı akideyi, ekini ifsad edeceksin, sonra da “Bize bir şey olmaz, şanlı ecdadın ahfadıyız” diyeceksin. Gafil olana tarih ibret olsun, Endülüs bir İslam medeniyeti idi, Girit, Rodos İslam devleti idi. Hindistan Müslüman şahların mülkü idi. Peki ne oldu? Hakkı yerine getirilmemiş ve gaflet uykusuna dalınmış ve küffar toprakları olmuş oralar. Gaflet içinde olanlardan evvela dillerine doladıkları o şanlı ecdat şikâyetçi olacaktır. Allah’u Teâla, hakka karşı harbeden aziz kavimleri zelil kılacağını ayet-i kerimelerde bildirmiştir.
Şanlı ecdat edebiyatı; hakkı ifa edilmedikçe, onların icra ettiği ahkâm yürürlüğe konulmadıkça, onların yolu ve erkânı gözetilmedikçe yalancılıktır, mürailiktir, sahtekârlıktır. Bizi emperyalizme köle etme çabalarının başka versiyonudur, şeytanın sağdan yaklaşma usulüdür.
İslam gençlerini oyalayarak, hakka benzer batıllarla vakitlerini çalarak, yaklaştıkları ateş çukurlarını gül bahçeleri gibi göstererek, kof sloganlarla ego tatminine sürükleyerek muazzam çöküşe ve teslim olmaya hazırlıyorlar.
Agâh olunuz, aşikâre küfür zaten bellidir, asıl tehlike benzeyendir. Fark edilmesi zordur, lakin ekini helak eden ayrık otu gibidir, en tehlikeli helak edici unsurdur. Nifak ve küfür meselesinde hangisinin daha şedid olduğu boşuna vurgulanmamıştır.
Her şeyi yerli yerine koymak hakkın tabii hususiyetidir
Müslüman olmak demek, her şeyiyle bütün bir sistemi kabul etmek demektir. Bunu ihlal etmenin küresel hegemonyaya köle edilmemizle alakasını geçelim, nihayetinde ömür belli velakin daha mühimi ebedi bir hüsranın sebebidir.
Hak sözlerle batıl davalar güdüldükçe, şovenizmle günü geçiştirme yapıldıkça, zeminin kayışını görmedikçe zelil olmaya mahkûm olacağız ve bir gün son Endülüs sultanının işittiği anne itabına maruz kalacağız: “erkekler gibi dövüşmedin, şimdi kadınlar gibi ağla.”