Bütün Vatandaşların Siyaset Yapma Hakkı Vardır

Bütün Vatandaşların Siyaset Yapma Hakkı Vardır

Bu ülke de 80-90 milyon insan yaşıyor. Bütün vatandaşların seçme ve seçilme hakkı vardır. Bütün Vatandaşların Siyaset Yapma Hakkı Vardır. Ülkemiz çeşitli dinamiklerden, kesimlerden ve cenahlardan oluşmaktadır. Bu ülkede dağdaki çoban bile, okuma yazma bilmeyen 90 yaşındaki ninemiz-dedemiz bile, hatta hiçbir bilgisi vasfı olmayanlar bile; devletin kaderini belirleyici konularda fikirlerini beyan etme ve siyasi tercihlerini bu yönde kullanma hakkına sahipse; bu haklar, kanunlarla koruma altındaysa; pekâlâ İslami cemaatlerinde, o cemaatlerin mensuplarınında siyasi fikirlerini beyan etme ve siyasi tercihlerini bu yönde kullanma hakkı mevcuttur. Sakın olaki kimse; çobanları, nineleri, dedeleri küçümsediği düşünmesin! Siyasi konularda ehil ve bilgili olanların fikirleri ile, ehil olmayan ve bilgisiz kimselerin fikirleri bir olamaz. Bu herkesin genel kabulüdür diye düşünüyorum. Ancak demokrasi ülkelerinde, her vatandaşın (ehil olup olmadığına bakılmaksızın) siyasi fikirlerini beyan etme ve tercihlerini bu yönde yapma hakkı vardır. Seçme ve seçilme hakları vardır.

Bu ülkede okunmamış kitap bırakmayıp siyasi fikirler beyan eden insanlarda var, Dünyadan habersiz boş konuşan insanlarda var. Her türlü insan var. Bu her türlü insanın siyasi fikirler beyan etme ve siyasi tercihler yapma hakkı var. Kanunun verdiği bu hakkı ise; kimse, kimsenin elinden alma hakkına ve yetkisine sahip değildir. Herkes birbirinin fikirlerini saygı-hoşgörü çerçevesinde eleştirebilir. Lakin kimse, kimsenin fikir özgürlüğünün elinden alınması gerektiğini savunamaz! Kimse, kendisiyle aynı dünya görüşüne sahip olmayanları vatan hainide ilan edemez!

Bazı siyasi kesimler ve o siyasi kesimlerin destekçileri, kendilerinden olmayan kesimlerin bu ülkede sanki hiç siyaset yapma hakkı yokmuş gibi boş düşüncelere kapılmaktadır. Özellikle Atatürkçü/Kemalist ve Solcu kesimler, Müslüman ve muhafazakar cemaatlerin, kesimlerin siyaset yapmamaları gerektiğini, kendilerini siyasetten soyutlamaları gerektiğini düşünmektedirler. Lakin Müslüman kesimlerin, cemaatlerin siyasete bulaşmamaları gerektiğini düşünen bu Atatürkçü/Kemalist ve Solcu kesimlere sormak lazımdır:

“Bu ülkenin tek sahibi siz misiniz?”

“Bu ülkede yaşayan herkes sizinle birebir aynı düşüncelerimi benimsemeli midir?”

“En doğru siz misiniz?”

“Seçme ve seçilme hakkı sadece size mi verildi?”

“Siyasi fikirler beyan etme ve siyasi tercihler yapma hakkı sadece size mi verildi?”

Atatürkçü/Kemalist ve Solcu kesimler, kendilerine bu soruları sorsunlar lütfen!

Bendenizde bu sorulara aynı zamanda kendi görüşlerim doğrultusunda cevap vereyim:

“Bu ülkenin tek sahibi siz değilsiniz. Bu ülkede 80-90 milyon insan yaşıyor. Bu ülke tüm millet olarak hepimizindir!”

“Bu ülkede yaşayan herkes, sizinle bire bir aynı düşünceleri benimsemek zorunda değildir. Eğer öyle olsaydı sizinde izinden gittiğinizi iddia ettiğiniz Mustafa Kemal, kendisi bu ülkeye özgürlük getirmedi mi? O zaman siz en başta kendi savunduğunuz düşüncelerle çelişmiyor musunuz?”

“En doğru siz değilsiniz! Siz kendi küçük Dünyanızda kendinize göre en doğrusunuz. Oysaki herkesin kendi doğruları ve çizgileri vardır. Benim doğrularıma göre sizin doğrularınız, Dünyanın en yanlış doğrularıdır. Tabiki size görede, benim doğrularım Dünyanın en yanlış doğrularıdır. Lakin asla doğru siz değilsiniz!”

“Seçme ve seçilme hakkı elbetteki bu milletin her kesiminin kanuni hakkıdır. Sadece size seçme ve seçilme hakkı verilmemiştir. Bu vatan nasıl sizin vatanınızsa, aynı şekilde Müslüman ve muhafazakar kesimlerinde vatanıdır ve Muhafazakar kesimler vatan ve din adına kimi, hangi partiyi daha uygun görüyorsa, siyasi tercihini o yönde kullanma hakkına sahiptir! Aynı düşüncelerle sizde bu haklara sahipsiniz. Yani millet olarak hepimiz bu haklara sahibiz. Bu hakkı sizin izinden gittiğiniz Mustafa Kemal, kanun çıkararak tüm millet olarak hepimize vermiştir. O halde izinden gittiğiniz atanızla çelişmeyiniz ve dürüst olunuz lütfen!”

“Siyasi fikirler beyan etme ve siyasi tercihler yapma, hatta siyasi faaliyetler yapma hakları; demokrasinin, özgürlüğün ve eşitliğin en temel özelliklerindendir. Ülkemizde demokratik bir ülke olduğunu iddia ettiğine göre ve sizin izinden gittiğiniz Mustafa Kemal, bu ülkeye eşitlik, özgürlük ve demokrasi getirdiğine göre; bu ülkede yaşayan herkesin siyasi fikirler beyan etme ve siyaset yapma hakkı vardır. Aksi takdirde demokratik ülke olduğumuzdan kim söz edebilir ki? Demokrasi, özgürlük, eşitlik; bu ülkedeki sadece belli bir kesime ya da güçlü olan kesime tanınmış bir hak değildir. Tüm millete verilmiş bir haktır.”

Ne yazık ki başta Atatürkçü kesimlerin önemli bir kısmı olmak üzere, iktidar partisininde önemli bir kısmı; kendilerinden olmayanları dışlayıcı tavırlar sergilemektedirler. Özellikle Atatürkçü ve Solcu kesimlerin önemli bir kısmı; Müslüman ve muhafazakar olan kesimlerin siyasete bulaşmamaları, siyasi faaliyetlerde bulunmamaları ve hatta siyasi fikir bile beyan etmemeleri gerektiğini düşünüyorlar. Hatta bazı Atatürkçü ve Solcular, İslami cemaatlerin ve cenahların tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini dahi düşünüyorlar. Lakin böyle bir şey en başta kanuna aykırı olduğu gibi, demokrasiyede aykırıdır.

Bu vatan sizin olduğu kadar Müslüman ve muhafazakar kesimlerinde vatanıdır. Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olduğunuz gibi, Müslüman ve muhafazakar kesimlerin mensuplarıda Türkiye Cumhuriyeti’nin birer vatandaşıdırlar. Siz aynı bayrağın altında yaşadığınız gibi, Müslüman ve muhafazakar kesimlerde aynı bayrağın altında yaşamaktadır. Siz İstiklal Marşını bağıra bağıra ve gururla okuduğunuz gibi, Müslüman ve muhafazakar kesimlerde İstiklal Marşını bağıra bağıra ve gururla okuyorlar. Siz bu vatan için gerekirse kanınızın son damlasına kadar can verebileceğiniz gibi, Müslüman ve muhafazakar kesimlerde bu vatan için gerekirse kanlarının son damlasına kadar can verebilirler! Bu ülke sadece sizin olmadığı gibi, sadece Müslüman ve muhafazakar kesimlerinde değildir.

Müslüman kesimler, siyasi fikirler beyan edebilirler, siyasi faaliyetler yapabilirler ve hatta siyasi parti kurup bilfiil siyasete girip devlet yönetimine talipte olabilirler. Bu kanunlarla herkese verilmiş en doğal haktır. Bu kanuni hakkı ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal vermiştir!

Bu ülkede hiçkimse Atatürkçü/Kemalist olmak zorunda değildir ve onun icraatlerinin tamamını kabul ve tasdik etmek zorundada değildir. Ancak kimse düşmanlıkta yapamaz! Ne siz Müslüman ve muhafazakar kesimlere düşmanlık yapmalısınız, nede Müslüman ve muhafazakar kesimler size düşmanlık yapmalılar! Fikirler edepli bir şekilde karşılıklı saygı çerçevesinde münazara (tartışma) edilebilir. Sizin doğrularınız size, başkalarınki ise kendilerinedir!

Ne siz bu ülkede Müslüman ve muhafazakar kesimlerin kökünü kazıyabilirsiniz, ne de Müslüman ve muhafazakar kesimler sizin kökünüzü kazıyabilirler! Zaten hiçkimsenin amacıda birbirini yok etmek olmamalıdır. Ama ne yazık ki Atatürkçü/Kemalist ve Solcu kesimlerin ekseri kahiri halen Tarikatları, Cemaatleri yok etmek derdinler ve her fırsat bulduklarındada bu fikirlerini alenen söyleyebiliyorlar. Sanki bu devlet sadece onların! Harici düşmanlar bu ülkede iç kaos çıkarmak için en başta yapacakları şey Kemalist-Muhafazakar çatışması çıkarmak olacaktır.

Ellerindeki en uygun malzeme budur. Dolayısıyla bunlarında bilincinde olarak hareket etmemiz, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü tehdit eden unsurlara fırsat vermememizi sağlayacaktır. Siz Müslüman ve muhafazakar kesimleri ne kadar ötekileştirmeye çalışsanızda, asla ötede veya beride olmayacaklardır. Müslüman ve muhafazakar kesimlerde bu ülkede varlar ve onlarında sözleri, fikirleri var!

Ayrıca Müslüman kesimlerin siyaset hakkında söz söyleme hakkı olmadığını düşünen o Atatürkçü/Kemalist ve Solcu kesimler bilmelidir ki; Kurtuluş Savaşında bugün beğenmediğiniz tekkeler ve zaviyelerin sarıklı-cübbeli tarikat müntesipleri, 1071’de Sultan Alparslan’ın bize emanet ettiği bu topraklar için kanlarının son damlasına kadar Allah yolunda cihad şuuruyla yedi düvele karşı savaşmıştır. Her türlü imkansızlığa rağmen bu toprakların işgal edilmesine asla müsaade etmemiş ve can vermişlerdir!

Yine Atatürkçü/Kemalist ve Solcu olanlar bilmelidir ki; sizin bugün beğenmediğiniz tesettürlü, çarşaflı kadınlar ve nine hatunlar, Kurtuluş Savaşında sırtlarında ağır top mermileri ve mühimmatları taşıdılar. Bugün asıl özgürlüğünüzü, bağımsızlığınızı; sadece siz değil millet olarak hepimiz, Kurtuluş Savaşında ve asıl en önemlisi Çanakkale Savaşında kanının son damlasına kadar bu toprakları savunmak için cihad eden şehitlerimize borçluyuz! Eğer bugün bu şehitlerimiz dirilip sizleri görselerdi, emin olunki kahrolurlardı!

Sonuç olarak; hiç kimse kendini bu ülkede tek söz sahibi olarak göremez ve hiçkimse kendini bu ülkenin yegane tek hakimi olarak göremez! Mademki bu ülke demokratik ve özgür bir ülke, o halde herkes istediği fikri savunmakta (başka fikirlere saldırmamak, hakaret etmemek şartıyla) ve istediği siyasi hareketi desteklemekte özgürdür! Hiçkimse, başka bir kimsenin siyasete karışıp karışmamasıyla alakalı görüşte dahi bulunamaz!

Eğer Sultan Alparslanın, Müslüman Türk evlatlarına emanet ettiği bu topraklarda Hristiyan cemaatleri ve Hristiyanlar dahi seçme ve seçilme hakkına sahip olup, siyasi fikirler beyan edebiliyor ve kendilerine menfaat sağlayan siyasi partileri destekleyebiliyorlarsa, bu vatanın gerçek evlatları olan Müslüman ve muhafazakar kesimlerinde sonuna kadar siyasi fikirler beyan etme ve siyasete girme hakkı pekâlâ mevcuttur diye düşünüyorum!

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir