Çin'in Türkiye'ye Uyguladığı Borç Tuzağı Diplomasisi

Çin’in Türkiye’ye Uyguladığı Borç Tuzağı Diplomasisi

Türkiye’nin Batı Dünyasına alternatik olarak görüp, Batı ekseninden Çin merkezli doğu eksenine kaymasını, bir yandan batıya, bir yandan Rusya’ya, bir yandanda Çin’e göz kırpmasını; denize düşen yılana sarılır atasözüyle özetlemek isabetli olacaktır. Bu makalemde Çin’in Türkiye’ye uyguladığı borç tuzağı diplomasisi konusunu işleyeceğim ve yakın gelecekte bizi bekleyen tehlikelere değineceğim.

Çin borç tuzağı ile kendisi için stratejik öneme sahip ülkeleri ekonomik olarak kendine bağlıyor ve bu ülkelere nüfus göçünü sağlıyor. Türkiye’de Çin için oldukça stratejik önemi haiz bir ülkedir. Gidişat bize net bir şekilde Çin’in Türkiye’yi ekonomik ve nüfus olarak kendine bağladığını göstermektedir.

Daha önce Çin’in uyguladığı borç tuzağı diplomasisi üzerine bir makale yazdım. O makale ışığında Türkiye’ye bugün adım adım uygulanan borç tuzağı diplomasisine değineceğim. Türkiye’ye baktığımız zaman Çin’den kredi almakta ve Çinli işçiler Türkiye’ye gelip çalışmaktadır. Ayrıca Çin, Türkiye’den tarım arazileri almakta ve buralarda tarımsal üretim yapıp ihraç etmektedir. Çalışanları ise ekseri kahir olarak Çinli işçilerdir. Yine Çin ile Türkiye arasındaki ticaret hacmine baktığımız zaman ise bu hacmin ezici bir şekilde Çin lehine olduğu gözükmektedir.

Bir Kuşak Bir Yol Projesi Türkiye İçin Avantaj mı?

Çin’in Türkiye’ye Uyguladığı Borç Tuzağı Diplomasisi meselesine girmeden önce, belkide en başta sormamız gereken soru, Bir Kuşak Bir Yol projesi Türkiye için Avantaj mı? Sorusu olmalıdır. Çünkü Türkiye, Dünyadaki güç dengelerini, siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel ilişkileri domino etkisiyle derinden etkileyecek bir projeye dahil olmadan evvel, bu projenin Türkiye’nin ve müttefiklerinin, potansiyel müttefiklerinin ne kadar çıkarına olduğunu sorgulamalıdır. Türkiye millet olarak her zaman İslam Dünyasına ve Türk Dünyasına liderlik etme hayaliyle yaşamaktadır.

Ama Türkiye’yi yönetenler, bu hayali gerçekleştirecek yapıcı stratejiler geliştirmek yerine, küresel aktörlerin Türkiye’yi ve müttefiklerini, potansiyel müttefiklerini piyon konumuna sokacak projelere dahil olmak durumunda kalmaktadır. Türkiye neden piyon konumunda olmaktadır? Çünkü bölgesel ve hatta büyük güç olmak için yapıcı bir stratejik vizyona ve planlamaya sahip değildir. Stratejik vizyon ve planlama olsa bile, bu planları uygulayacak kadrolara sahip değildir. Çünkü bu konularda hiçbir şekilde yapıcı adımlar atılmamış ve Türk milleti her zaman hayallerle avutulmuştur. Bugünde hayallerle avutulmaktadır.

Bir Kuşak Bir Yol Projesi Türkiye İçin Avantaj mı? Sorusuna realist perspektiften baktığımız zaman net bir şekilde mevcut şartlarda dezavantaj olduğunu görüyoruz. Ama uzun vadede ise çok ciddi bir koz ve avantaj olabilme durumuda söz konusudur. Türkiye için neden bu proje dezavantaj olacak ki? Diye hayretler içinde soranlar olacaktır. Bunun cevabını ise Türkiye ve Çin arasındaki ticaret hacmi verecektir.

2018 yılı verilerine göre Türkiye ve Çin ticaret hacminde Türkiye’nin Çin’den ithalatı 20.7 Milyar Dolar iken, Türkiye’nin Çin’e ihracatı sadece 2.9 Milyar Dolarcıktır! Bu derece ciddi bir farkı kapatmak için tabiri caizse Türkiye’nin kırk fırın ekmek yemesi gerekmektedir. Türkiye Çin’e; mermer, motor parçaları, demir, çelik, kükürt, çimento, ve tarım ürünleri gibi katme değeri düşük ihracatlar yapmaktadır. Çin’den ise katma değeri yüksek olan yüksek teknoloji ürünler ithal edilmektedir. İçinde bulunduğumuz konjonktüre baktığımız zamanda, Türkiye’nin Çin ile bu konuda yarışması mümkün değildir.

Havuz medyalarından bir tanesinde 2020 Şubat ayındaki habere göre Çin ile Türkiye arasında 5 yılda 126 Milyar Dolarlık ticaret yapıldığı yazıyordu. Algılarla insanları narkozlamak ne kadarda kolay değil mi? Nasıl olsa hiçkimse sorgulamıyor Ne kadarı ithalat? Ne kadarı ihracat? Diye! Belkide bu haberi görenler, Türkiye 5 yılda 126 Milyar Dolar kazandı zannediyorlar!

Ticaret hacmindeki bu dengesizlik ve açık fark, elbetteki Bir Kuşak Bir Yol Projesinde Türkiye için dezavantaj olacaktır. Bu proje tamamlandığında Türkiye Dünya’ya ve Çin’e katma değeri düşük ihracatlar yaparken, Çin ise Türkiye gibi diğer ülkeleride kendi malını o ülkeleri kullanarak Dünya’ya ihraç etmek için istasyon olarak kullanacaktır. Yani Bir Kuşak Bir Yol Projesi güzergahında olan neredeyse bütün devletler, Çin’in Dünya’ya bu proje sayesinde ihracat yapması için sadece istasyon görevi görecektir. Bu proje ancak, Türkiye’ninde katma değeri yüksek olan yüksek teknoloji ürünleri üretip, kalitesini kanıtlayıp Dünya’ya pazarlamasıyla Türkiye’nin avantajına olabilecektir. Bu da uzun bir süreçtir. Olabiliritesi ise ayrı bir tartışma konusudur.

Türkiye’nin Çin’den Aldığı Kredi Borçları

Türkiye dahil bütün Türki Cumhuriyetleri Çin’i fırsat olarak görüyorlar. Ancak baktığımız zaman Türkiye dahil hiçbir Türki Cumhuriyetinin Çin ile rekabet edebilecek durumu yoktur. Dolayısıyla Çin, Türkiye ve özellikle Türki Cumhuriyetleri için fırsat değil tehdittir! Türkiye’ye baktığımız zaman son yıllarda iyice Çin’in borç tuzağı diplomasisinin ağına düşmeye başladığını görebilmektediyiz.

Temmuz 2018 tarihinde ulaştırma ve enerji yatırımları için Çin’den 3.2 Milyar Dolar kredi borcu temin edilmiştir. Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Müstakbel Damat Berat Albayrak, emeği geçen herkesi tebrik edip hayırlı olsun demiştir. Tabi artık ağlanacak halimize gülüyoruz ve hayırlı olsun diye duada ediyoruz!

Mart 2021 tarihinde ise Ziraat Bankası, Çin Exim Banktan 400 Milyon Dolar kredi borcu temin etmiştir. Alınan bu borçla yerel paralar ile ticaretin artırılması ve geliştirilmesine katkı sağlanması hedeflenmektedir.

Ankara-İstanbul Hızlı Tren Hattı için Çin, 750 Milyon Dolar kredi borcu sağlamıştır. Ayrıca bu tren yolu, Çin’in ilk denizaşırı tren yolu olma özelliğinede sahiptir. Bu tren hattı çalışması China Railway Construction Corporation, China National Machinary Import-Export, Beşli Çeteden Cengiz İnşaat ve IC İnşaat firmaları arasında ortak bir şekilde devam ettirilmiştir.

Türkiye 2013’te inşaatına başlanan ve 2019’da genişletme çalışmalarının başladığı Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Projesi için %2.6’lık ortaklıkla üyesi olduğu Asya Altyapı ve Yatırım Bankası ile finansmanlık anlaşması gerçekleştirmiştir ve geri ödeme koşulları kolaylaştırılmış bir şekilde 1.2 Milyar Dolar borç alınmıştır. 2018 yılında Türkiye Sınai Bankası‘da, Asya Altyapı ve Yatırım Bankasından 200 Milyon Dolar kredi borcu almıştır.

Ayrıca 2019 yılının sonunda Yavuz Sultan Selim Köprüsünün 51 hissesini, %31 hisse ile China Merchants Expressway’ın lideri olduğu Çinli konsorsiyuma satılmıştır. Bu satışı bir kıvılcım olarak değerlendirirsek, Bir Kuşak Bir Yol Projesi kapsamında yapılan bütün projeleri (Bakü-Tiflis-Ceyhan Tren Yolu Hattı, İstanbul-Ankara Hızlı Tren Hattı, Marmaray, Avrasya Tüneli, Üçüncü Havalimanı, Önemli Deniz Limanları…) ya tamamen ya da belli yüzdesel hisseler olarak Çinli şirketlerin önümüzdeki dönemlerde satın alması mümkün gözükmektedir.

Hatta eğer Çin’den alınan kredi borçları geri ödenemezse, Çin’in bu projelere el koyma durumu bile söz konusu olabilir. Türkiye’nin bugünkü ekonomik ve siyasi durumunu ve 500 Milyar Dolar üzerinde yüksek faizli dış borca sahip olduğunu göz önünde bulundurduğumuz zaman, bu korkunç olasılıkların gerçekleşme ihtimali ne yazık ki yüksektir.

Borç Tuzağı Diplomasisi Tuzağına Düşen Devletler

Çin’in uyguladığı Borç Tuzağı Diplomasisi Tuzağına düşen devletler, bu borçları ödeyemediklerinde önemli limanlarını, altyapılarını ve toprak parçalarını Çin’e teslim etmeye mecbur kalmaktadırlar. Bu kötü duruma düşen Afrika ülkeleri ve hatta Türki Cumhuriyetleri bile var.

Pakistan, Sri Lanka, Jibuti ciddi anlamda Çin’in uyguladığı borç tuzağı diplomasisi ağına düşmüş durumdadır. Tacikistan ve Kırgızistan, Çin’den aldığı borçları ödeyemeyecek duruma gelmiştir. Bunun sonucunda ise bazı topraklarını ve limanlarını Çin’e teslim etmek zorunda kalmışlardır. Kazakistan ve Özbekistan ise henüz Çin’den aldığı borçları ödeyemeyecek duruma gelmediler. Ancak perşembenin gelişi çarşambadan belli olur.

Çin’in Bir Kuşak Bir Yol güzargahındaki ülkelerin neredeyse tamamı gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerdir. Bu ülkeler aynı zamanda Çiin için stratejik ülkelerdir. Çin’de Bir Kuşak Bir Yol güzergahındaki ülkeleri Borç Tuzağı Diplomasisi ile tuzağına düşürüp, o ülkelerin stratejik lojistik, altyapı, ulaştırma, enerji kurumlarına ve bazı topraklarına el koymaktadır. Bu emelini ise adım adım gerçekleştirmektedir.

Özellikle Türki Cumhuriyetleri, Çin’e komşu olması sebebiyle birinci derecede tehdit altındadırlar. Çünkü Çin’in, Doğu Türkistan Bölgesinde Uygur Türklerine uyguladığı asimilasyon ve soykırım zulmü ortadadır. Gün gelecek Çin, Türki Cumhuriyetlerede benzer zulmü yapacaktır. O yüzden Çin’i fırsat olarak görmek çok büyük bir hatadır.

Çin’in Türkiye’den Arazi Satın Alması ve Çinli Nüfusu Yerleştirmesi

Bir Kuşak Bir Yol Projesi kapsamında Çin’in borç tuzağı ağına düşen ülkelerde Çin araziler satın almakta ve bu arazilerde Çinlileri çalıştırmaktadır. Hatta sadece araziler değil, birçok yatırımla da Çinli nüfusu çalıştırmak bahanesiyle hedef ülkelere göç ettirmektedir. Göç eden ve hatta o ülkelerdeki vatandaşlarla evlenen Çinlilere, Çin Devleti maddi olarak destek dahi vermektedir.

Türkiye’ye de çalışmak için gelen ve Türk birisiyle evlenen Çinliler, Çin Devleti tarafından destek almaktadır. Türkiye’de çalışmaya gelen Çinliler, özellikle evlendikten bir süre sonra Türkiye vatandaşlığıda alabilmektedir. Böylece Çin’in Türkiye ve diğer hedef ülkelerde nüfus gücü de oluşmaktadır.

Türkiye’de 1200 küsür Çinli Şirket faaliyet göstermektedir. Bu şirketler, Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığını kullanarak, Türkiye üzerinden Avrupa’ya Çin mallarını ihraç etmeyi amaçlamaktadırlar ve serbest bölgelerden geniş arazilerde almaktadırlar. Bu durumda kaçınılmaz olarak Türkiye’nin Çin tarafından bir ihracat istasyonu olarak kullanılması ve ayrıca Çinli nüfusun Türkiye’ye kalıcı olarak kapak atması demek olacaktır. Nitekim Çinli nüfus Türkiye’ye kapak atmaya, kalıcı olarak yerleşmeye çoktan başladı bile!

Türkiye Ne Yapmalı?

Devlet öncelikle Bir Kuşak Bir Yol Projesinin şu anki şartlarda Türkiye’nin dezavantajına olduğunu kabul edip, kendi avantajına çevirmek için gerekli yatırımları yapmalıdır. Bu yatırımları yaparkende mümkün mertebe Çin’den kredi borcu almamalı ve kendi özkaynaklarını kullanmalıdır. Bir yandan projenin gerçekleşmesi sağlanırken, diğer yandan Türkiye katma değeri yüksek, teknoloji olarak kaliteli ve üstün üretime odaklanmalıdır.

Ayrıca Çin’in Alibaba Şirketinin Türkiye’yi lojistik ve dağıtım merkezi olarak kullanmasına karşı olarak, Türkiye’de Alibaba’ya rakip olabilecek bir şirket kurulmalı ve Türkiye’de lojistik şehir olabilecek stratijik yerleri şimdiden tutmalıdır. Böylece Alibaba’nın Türkiye’deki stratejik lojistik şehirleri tamamen parsellemesinin önüne geçilmiş olur ve onunla hiç olmazsa bölgesel olarak rekabet edilebilir.

Stratejik limanlar, altyapılar, enerji şirketleri, topraklar… özelleştirme adı altında peşkeş çekilmek yerine bir an evvel kamusallaştırılmalıdır. Eğer birgün Çin’den alınan borçlar ödenemez duruma gelirse, Çin’e olan borçlara karşılık hiçbir şekilde stratejik kurumlar ve şirketler Çin’e teslim edilmemelidir. Böyle bir duruma karşı Türkiye, Bir Kuşak Bir Yol Projesinden çıkmakla Çin’i korkutmalıdır ve şart olarak bütün borcun silinmesini söylemelidir.

Türkiye’ye yüzlerce milyar dolar yatırım yapan Çin, mecbur olarak Türkiye’nin şartını kabul edecektir. Zaten kabul etmezse hem yüzlerce milyar dolarlık yatırımı boşa gidecek, hemde ekstradan yüzlerce dolar hatta trilyon doların üzerinde masraf çıkacaktır.

Çin, borç verdiği ülkelere ve Bir Kuşak Bir Yol Projesine dahil olan ülkelere siyasi olarak tek bir şart koşmaktadır. O da Tayvan’ı tanımaması şartıdır. Türkiye ise Bir Kuşak Bir Yol Projesi için stratejik açıdan oldukça ehemmiyeti haizdir. bunun sebebi ise, Türkiye coğrafi konumu itibariyle daha kolay ve düşük maliyetle bağlantı ve transfer gerçekleştiriyor olmasıdır.

Türkiye bu stratejik ehemmiyetini Çin’e karşı bir koz olarak kullanıp, Doğu Türkistan’daki Uygur Müslüman Türklerine yapılan asimilasyon ve soykırım zulmünün son bulması yönünde Çin’e baskı uygulayabilir. Hatta İslam İşbirliği Teşkilatınıda bu konuda harekete geçirmek için çalışmalar yapabilir. Bir Kuşak Bir  Yol Projesi güzargahına baktığımız zaman, Türki ve İslam ülkeleri olmadan bir hiç olduğunu görebilmekteyiz. O yüzden Türkiye, Türki ve İslam ülkeleri bu avantajını iyi kullanmalıdır. Sadece Doğu Türkistan’daki Uygur Müslüman Türklerine yapılan zulümlerin son bulması için değil, her türlü siyasi ve ekonomik menfaat için bu kozu iyi kullanmalıdır.

Türki Cumhuriyetleri ve İslam ülkelerinin bazıları iyi bilmelidirler ki, eğer ellerindeki kozu kullanmazlarsa yarın Çin yeni süper güç olduğunda daha beter zulümleri avucuna aldığı Türki ve İslam ülkelerine yapacaktır. Bundan hiçkimsenin zerre kadar kuşkusu olmasın!

Çin’in Türkiye’ye Uyguladığı Borç Tuzağı Diplomasisi meselesini daha iyi anlamak için, Çin Tarafından Uygulanan Borç Tuzağı Diplomasisi makalemi başlığa tıklayarak okuyabilirsiniz.

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir