Erdoğan neden içtihad kapısını açmaya hevesli? Sorusunun yanıtını aramadan önce, “ İctihad nedir? Müctehid nedir?” bunu bilmek ve bildirmekte faide var.
İçtihad Nedir?
Hakkında ayet, hadis, bulunmayan yahut bulunup mücmel yani izaha muhtaç olduğu noktalarda ve hakkında icma (Ümmetin İctihad sahibi alimlerinin ittifak ettiği bir mesele) bulunmayan konularda müctehid alimlerin şeri delillerden şeri hükümler istinbat etmesidir.
Mesela, Hanefi mezhebinin müctehid imamı; İmamı Azam Ebu Hanife Hazretleri, kabuklu ve bazı deniz mahsullerinin (midye, ıstakoz, köpekbalığı) yenmesini, yaptığı araştırmalar ve ilmi çalışmalar neticesinde Müslümanlar için caiz olmadığı hükmüne varmış.
Diğer yandan Şafii mezhebinin imamı; İmamı İdris Şafii Hazretleri ise, yaptığı çalışmalar neticesinde bunların yenmesinin caiz olduğu hükmüne varmıştır. Diğer iki mezhep olan Hanbeli, Maliki mezheplerinde ise genel itibari ile çok büyük farklar bulunmasa dahi üç aşağı beş yukarı hemen hemen aynı sayılabilir bu konu ile ilgili hükümler. İşte mezhep imamlarının hakkında detaylı açıklama bulunmayan ayetler, hadisler ve ilmi çalışmalar neticesinde amel etme noktasında kendi görüşlerini serdetmişler ve takipçilerine bunları tavsiye etmiş ve öğretmişlerdir.
Müctehid Kimdir?
Şer’i meseleleri şer’i hükümler çerçevesinde değerlendirerek; ayet, hadis ve icma olmayan yahut izaha ihtiyaç duyulduğu hallerde ilmi müktesebatı ile rey hakkını kullanarak hüküm tesis eden zamanının en büyük alimleridir.
Herkes Müctehid Olabilir mi?
Bu sorunun cevabını bulmak için evvela bir alime müctehid diyebilmenin şartları nelerdir ona bakmak icap eder. Bahusus müctehidde aranan şartlar:
-
- Sarf ve Nahiv ilmine her detayı ile kusursuz vakıf olmak,
- Fıkıh, Usulu-fıkıh, Kelam, Tefsir, Beyan, Bedii, Meani, Hadis ilimlerinde tam ve derin bir otoriteye sahip olmak,
- Kuranı Kerimi baştan sona ezberlemiş olmak, Kıraatı seb’a denilen 7 Kıraatı tüm vücuhları ile bilmek, Diğer Kıraatı Şazze’nin tamamına vakıf olmak,
- Ayeti Kerimelerin ibare, işare, iktiza ve delalet manalarını bilmek, nasih-mensuhlarını bilmek, umumi hususi; Mekki -Medeni olduğunu bilmek; iniş sebebini, inzal olduğu yeri ve vakaları, peygamberimizin bu vakıalarla ilgili Hadislerini bilmek,
- Kütübü Sitte ve diğer hadis kaynaklarındaki hadisleri ezbere bilmek ravilerini, isnadlarını, sahih ve zayıf olanını ravilerin derecelerini, umumi yahut hususi manalarını tefrik edebilmek,
- Ve bu tüm ilimleri taşıyabilecek, ilmi ile amil, ameli ile ihlaslı kalbi ve mevhibe-i ilahiye olan (Allah vergisi) manevi ilimlere sahip olmaktır.
Gördüğünüz gibi müctehid olabilmenin şartları kabaca bunlar aslında daha aranan çok çok fazla husûsiyet ve özellik mevcut. Bu kadar tafsilatlı ve derin bir ilmi müktesebatı elde ettiğinizde ictihad seviyesine erimişmişsiniz demektir.
Günümüzde İctihad Kapısı Açık mıdır?
Ashabı Kiram Hazretleri bu ilimleri direkt olarak Peygamber Efendimizden (aleyhisselâtüvesselam) öğrendiler. Tabiin yani Peygamberimizi görmeyip, Ashabı Kiram Hazretlerinin talim ve terbiyesi ile yetişen alimlerin tamamı ve onların yetiştirdiği üçüncü kuşak alimlerin çoğu bu sayılan ilimlere sahip ve her biri tek başına bir müctehid idi. Yani o devirde onlarca müctehid bulunabilir ve kendi ictihadı ile amel ederek başkalarınada tavsiye edebilirdi. Lakin üçüncü kuşaktan sonra böyle vasıflara sahip alimler artık yetişmediği için insanlar o dönem bu dört büyük müctehid fıkıh aliminden birinin mezhebine uymuş ibadet ve diğer tüm işlerini bu dört ameli mezhebe göre şekillendirmiştir.
Dolayısı ile Müslüman olan her kişinin bu dört mezhepten birisine tabi olması ve amellerini o yönde yapması icap etmektedir. Aksini iddia etmek; mezhepleri inkar etmek, yani dinsizliğin köprüsü ve ilk adımı demektir. O dönemlerden sonra her mezhebin kendi içinde çok yüksek fıkıh alimleri yetişmiş olsa dahi, hükümler verilmiş mezhepler oluşturulmuş ve rayına oturtulmuş olduğu için o alimler ictihad vermekten şiddetle kaçınmış ve mezhep imamlarının görüşlerine uygun fetvalar vermekle yetinmişlerdir.
Müslümanlar amelde dört hak mezhep üzere ittifak ettikten sonra yüksek feraset sahibi alimler, “İctihad kapısı kapanmıştır” fetvasını vererek, insanların kafalarının karıştırmasına, insanların yanlışlıklara savrulmasına mani olmuşlardır.
Mamafih günümüzde ictihad kapısının kapalı olması, ictihad edecek ilmi yetkinliğe sahib olan alimlerin olmaması sebebi iledir.
Mezheplerin teşekkül ettiği on iki asırdan beri, Cihan ne keskin zekalılar, ne derin alimler gördüğü halde hiçbiri İctihada yönelmemiştir. Bundan dolayı; her ne sebeb ile olursa olsun, kim tarafından olursa olsun ictihad kapısı ve müctehidlik yolu kapalıdır.
Diğer bir sebebi ise belli dönemlerde ameli ve itikadi yanlışlara düşen sultanların, idarecilerin sapkın akımların etkisinde kalarak, siyasi itibar ve konumunu korumak için ve icraatlarını meşrulaştırmak için ictihad kapısını ellerinde oyuncak etmemeleri içindir.
Peki Şimdi Neden İctihad Peşine Düştünüz?
Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği “6. Din Şûrasında”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; ailecek ve partililerce rutin hale getirdikleri din istismarına farklı bir boyut kattı ve konuşmasında:
“İslam dininin en önemli hasletlerinden birinin ictihad olduğunu, ictihad kapısının kapandığını söyleyenlerin insanların din ile olan muhkem bağını koparmak istediğini…” beyan etti.
Peki Sayın Erdoğan, “İctihad kapısının kapalı olduğunu söyleyenlerin bu muhkem bağı koparmaya çalıştıklarını!” söylerken kendisi; “İctihad kapılarının açık olduğunu ve ictihada cevaz olduğunu” söyleyerek ne yapmak niyetindedir?
Sizinde malumunuzdur ki, ülkemiz sizin son yıllarda pek rağbet ettiğiniz ve Beyaz Müslümanlığa geçişte kendinize rehber edindiğiniz ”Laiklik” denilen zırva ile yönetilmiyor mu?
Bir nevi “Lâ Dinîlik” olan bu sistem ülkemizde ”Devletin din işlerine, dinin ise devlet işlerine karışmaması!” şeklinde tanımlanırken, devletin dinin her noktasına ve emrine karışması, dinin ise devletten soyutlanarak her türlü resmi iş, kanun ve icraatı nefsani ve dinsiz yasalara tabi olup, iş dini konulara gelince Müslümanların sadece sürekli başa kaktığınız başörtüsü yasağı ve dini eğitim serbestliği ile, 5 vakit namaz, oruç ve hac serbestliği ile yetinmesini istemek olarak uygulanmaktadır.
-
- Avrupa Birliği uyum yasaları diye zinayı suç olmaktan çıkarırken,
- Domuz etini kasaplık hayvan statüsüne sokarken,
- Seçim zamanı içki fabrikalarının sizin döneminizde arttığı ile övünürken,
- Size oy verenlerin yarın Ruiz-Mahşerde beraat belgesi alacağını söylerken,
- İstanbul Sözleşmesi ve ETCEP gibi ümmetin içine atom bombası gibi bırakılan sözleşmeleri imzalayıp projeleri hayata geçirirken,
- Irak’ın işgalinde ve Arap Baharında, Haçlı Birliklerini destekleyip sağsalim dönmeleri için dua ederken,
- Yıllardır danışmanlık hizmeti aldığınız hatta bakanlıklar verdiğiniz sahte din alimleri “Kuranın %30’u çıkartılıp tekrar tasnif edilmeli!” derken yahut “İslam dininin gayrısındakiler!” diyerek Deizm ve Ateizm kapılarını açarken…
Daha saymakla bitmeyen bir sürü icraat!
Yani hakkında bırakın İctihadı, Kuranı-Kerim’in muhkem ayetleri ile hakkında yasak ve emir bulunan, haramlığı ve helalliği sünnet ile sabit olan onca fecaat dolu icraatı, gelen tepkilere yüzünüz dahi kızarmadan işlerken, işleme koyarken, şimdi ne olduda; ne için, kim için, kimleri memnun etmek için açıkça yapmaya cesaret edemediğiniz işleri “İctihad kapısı!” diyerek süsleyip cevaz aramak gayretindesiniz?
Zaten yasaları uygularken, kanun çıkarırken seçim zamanı İslam dinini istismar ederken; Kuran Kerim ve Sünnetin hükmü nedir? Büyük İslam alimlerinin bu konular hakkında tavrı nedir? Vebali günahı var mıdır? Diye bir düşünceniz, kaygınız, çekingeniz asla yok!
Diyelimki gerçekten iyi niyetle bunları söylediniz peki kime ictihad etmesi için başvuracaksınız? Ümmeti Muhammed kimin ictihadına göre şekillenecek?
Sırf “Kadınların pantolon giymesi tesettüre uygun değildir!” dediği için kızınızın ve bakanınızın idaresi altında bulunan KADEM’in gayretleri ile İhsan Şenocak Hocaefendiyi Diyanet İşleri Başkanlığından ihraç ettiren siz değil misiniz?
İslam’ın halvet ile alakalı hükümlerini söylediği için yine Cumhuriyetçilerin ve Beyaz Müslümanların tepkisi sebebi ile 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, Nureddin Yıldız’a yüklenip, “İslamın güncellenmesi gerektiğini bilmeyecek kadar aciz!” Diyen siz değil misiniz?
Halvet ile alakalı hükümlere haşa “Deli saçması!” Diyen en sadık yol arkadaşınız Binali Yıldırım değil midir?
Kim Dini Hükümlerde İctihad Edecek?
Hristiyanları Cennet’e sokan Hayrettin Karaman mı?
Kuranı Kerim’den, ayetlerin bir kısmının çıkarılması gerektiğini söyleyen Mehmet Aydın mı?
Şia sapığı, Hadis inkarcısı, Ashab-ı Kirama sayısız iftiralar atan Mustafa İslamoğlu mu?
Kuranı Kerimin ayetlerini, tarihsel deyip devre dışı bırakmaya çalışan Mehmet Okuyan mı?
FETÖ’nün düzenlediği Abant Toplantılarının organizatörlerinden ve başaktörlerinden; yazdığı eserlere ve katıldığı temsil ettiği kongrelere, toplantılara bakıldığında “Hristiyan Teoloğu” gibi görünen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş mı?
Bunların benzerleri olan Abdülaziz Bayındır, Mustafa Öztürk, İsrafil Balcı, Şaban Ali Düzgün, Süleyman Ateş gibiler mi?
Ümmetin ve Milletin itikadını bozmaya yeminli, İslamı tahrif için geceli-gündüzlü mesai harcayan bu sapkın taife mi ictihad kapısını aralayacak?
Vallahi billahi yemin ederim sizdeki bu niyet peşinize takıp paye verdiğiniz bu ekip ile size ictihad kapısının açık olmasını geçin, ictihad size dümdüz kale duvarı gibi örülmüş ve kapalıdır! Değil kapıyı zorlamak bir tuğlasına dahi el sürseniz üzerinize yıkılır enkaz altında kalırsınız!
Tarihte bunun bir çok örneği vardır. Abbasi Halifelerinden Memun, Hindistan’da Ekber Şah birer ibret nüshasıdır.
Unutmayınki Cenabı Hak , Peygamberimizin; “Ümmetimden bir taife Kıyamet sabahına kadar Hak üzere olacaktır!” Hadisinde ki taifeyi diri ve rikkatta tutmak için ara ara fitnenin yayılmasına müsade eder bu fitne kimi zaman üç yıl, kimi zaman üç asır sürer. Lakin kazanan her daim hak olan Ehli Sünnet vel Cemaat akidesi olacaktır. O yüzden bu ateşi harlayanlar elbet bunun hesabını vereceklerine inansınlar. Gerçi hesabını vereceğini azıcık düşünen, bunlara nasıl vicdan yetirir o ayrı bir merak konusu!
İctihad müessesini; Avrupa Birliği normlarına, Siyasal İslam’a, Dinler Arası Diyalog pisliklerine alet edemezsiniz! Yapmaya çalıştığınız mayınlı arazide at koşturmaktan farksızdır! Unutmayın ki Cenabı-Hak ihmal etmez, imhal eder!
Selam ve dua ile!