Fırka-i Naciye Hangi Topluluktur? İslam Dünyasına baktığımız zaman çeşitli mezhepsel farklılıkları ve bu farklıların kendi aralarında yaşanan mücadelelerini görüyoruz. Her mezhep kendini Fırka-i Naciye olarak görüyor. Yani İslam ‘ın en doğru şekilde yorumlandığı ve yaşandığı, hatta kurtuluşa eren fırka olarak nitelendiriyor. Ancak her ne kadar her mezhep kendi yolunun doğru olduğunu iddia etmiş olsa bile, doğru olan aralarından sadece birisidir. Zira Peygamber Efendimiz (aleyhisselatüvesselam) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, kurtuluşa eren (Fırka-i Naciye) hariç kalan yetmiş iki fırka Cehennemliktir.”
Ashab-ı Kiram, kurtuşa eren fırkanın kimler olduğunu sorduğunda ise şöyle tarif etmiştir:
“Benin yürüdüğüm yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır.”
Peki İki Cihan Sultanı olan Fahr-i Kainat Efendimizin (aleyhisselatüvesselam) yürüdüğü yol ve onun güzide ashabının takip ettiği yol nedir? Biz hangi ölçüyü kıstas alarak Fırka-i Naciye olan topluluğu tespit edeceğiz? Elbetteki itikat muvacehesinden Fırka-i Naciye olan İslam Ümmetini uzun uzun tüm mevzuları ele alarak anlatmak mümkündür. Birçok alim eserlerinde, Fırka-i Naciye olan topluluğun Ehli Sünnet ve Cemaat olduğunu Kuran-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye delilleriyle ortaya koymuştur.
Fırka-i Naciye ve Fırak-ı Dalle arasındaki ayrımı en belirgin ortaya koyan amellerden biriside Allah yolunda Cihad ibadetidir. Gerek kalemle, gerek kılıçla Allah yolunda ilmiyle ve kılıcıyla, Fırka-i Naciye olan topluluk her daim cihat halinde olmuştur. Yaşadığımız yüzyılda ise olmaya devam etmektedir. Çünkü Peygamber Efendimiz (aleyhisselatüvesselam):
“İslamın en üstün zirvesi Allah yolunda cihattır. Allah yolunda cihada ise ancak Müslümanların en faziletlileri nail olur.” Buyurdular.
İşte bu hadis-i şerif, bizim Fırka-i Naciye olan topluluğu tespit etmemiz için en önemli rehberlerden biridir. Çünkü Mümin ile Münafığı birbirinden ayıran, samimi olanla sahtekar olanı birbirinden ayıran en önemli amellerin başında Allah yolunda cihat gelmektedir. Bu noktada ise tarihe bakmamız gerekmektedir. Acaba tarihte hangi faziletli fırka her daim hem kalemle hemde kılıçla Allah yolunda cihat üzere olmuştur ve asla cihadı terk etmemiştir?
Hangi Topluluk Müslümanların En Faziletlisidir?
Peygamber Efendimiz (aleyhisselatüvesselam) hadisi şerifinde ne demişti? İslamın en üsün zirvesi Allah yolunda cihattır. Allah yolunda cihada ise ancak Müslümanların en faziletlileri nail olur! O halda tarihe baktığımız zaman cihat gibi faziletli bir amele hangi Müslümanlar nail olmuşlar sanırım net bir şekilde görüyoruz.
Tarihe baktığımız zaman Fırka-i Naciye olan topluluk her daim cihat ehli olmuşlar. Ama kendilerinin Fırka-i Naciye olduğunu iddia eden diğer Fırak-ı Dalle olan topluluklar ise her daim, cihat üzere olan hakiki Fırka-i Naciye olan topluluğu sırtından hançerlemişlerdir ve üstüne cihat etmesi gereken küffar ile gizli işbirlikleri yapmışlardır. Bu hakikatlar tarihen sabittir.
Örneğin Haşhaşiler, Büyük Selçuklu Devletinin en ihtişamlı döneminde ortaya çıkan o zamanın terör örgütüydü. Devletin ileri gelen nice yetişmiş adamını suikastlarla şehit etmişlerdi. Hakeza vezirler veziri olan ve Büyük Selçuklu Devletinin aklı olan, aynı zamanda Nizamiye Medreselerinin kurulmasını sağlayarak bozuk Şia görüşlerinin nüfuslanmasının önüne geçen Vezir Nizamülmülk’ü ve İslam tarihinin en kudretli hükümdarlarından birisi olan Sultan Alparslan oğlu Sultan Melikşah’ı dahi şehit etmişlerdi. Yine aynı Haşhaşiler, İslam Ümmetinin ve dininin baş düşmanlarından olan bölgedeki Haçlı Kontlukları ile gizli işbirlikleri yapmışlar ve Büyük Selçuklu Devleti’ni yıkmayı amaçlamışlardır.
Büyük Selçuklu Devleti kurucuları olan Sultan Tuğrul Bey ve kardeşi Çağrı Bey, ömürleri boyunca mücadele etmişlerdir. Bir yandan Orta Asyadan gelen Türk Boylarının Anadoluda Bizans ve diğer küffar ülkelerine karşı gaza ve cihat etmelerine öncülük ederlerken, diğer yandan Ortadoğu’da Abbasi Hilafetini dahi işgal eden Şia Büveyhilerle cihat etmiştir.
Sultan Tuğrul Bey, Abbasi Halifesinin yardım talep etmesi üzerine Abbasi Hilafetini, Şia Büveyhilerin işgalinden kurtarmıştır. Bunun üzerine Abbasi Halifesi tarafından kendisine Doğunun ve Batının Sultanı ünvanı verilmiştir.
Örnekler elbetteki çoğaltılabilir. Peygamber Efendimiz (aleyhisselatüvesselam) ile başlayan cihat, Emevilerle, Abbasilerle devam etmiştir. Türklerin Müslüman olmasıyla bu cihat çok daha güçlü devam etmiştir. Bütün Müslüman Türk devletleri sürekli olarak Allah yolunda at sırtında kılıç sallayarak cihat etmişlerdir.
Türklerin savaşçı özelliği olduğu için Abbasiler döneminde Türkler, Araplarla evlenip bu özelliklerini kaybetmesin diye bugünkü Irak ve Suriye boyunca Abbasi Devletine bağlı Türk Askeri Birliklerinin yaşadıkları Ordugah Türk şehirleri kurulmuştur. Bugün Irak ve Suriye Türkmenlerinin kökenleride ta o zamanlara dayanmaktadır.
Haçlı Seferlerine ve İşgallerine Karşı Kimler Savaştı?
Peygamber Efendimiz’in (aleyhisselatüvesselam) hadis-i şerifini üzerine basa basa söylemekte fayda vardır:
“İslamın en üstün zirvesi Allah yolunda cihaddır. Allah yolunda cihada ise Müslümanların en faziletlileri nail olur.”
İslam Alemi için tarih boyunca en büyük tehdit her zaman Haçlı Seferleri ve İstilaları, İşgalleri olmuştur. Aslında Haçlı İşgalleri bugün halen devam etmektedir. En büyük cihat ise Haçlı Küffarına karşı yapılan gazalardır. Bu işgallere ve seferlere karşı hangi Müslümanlar cihat etmişse, onların adını bugün tarih altın harflerle yazmaktadır.
Çünkü onlar küffarın en şeditleri olan Haçlılara karşı cesurca Allah Allah nidalarıyla cihat ederek ve düşmanlara karşı sayısız büyük zaferler elde edip düşmanın belini kırarak, Müslümanların en faziletlileri olduklarını defalarca ispat etmişlerdir.
Peki Haçlı Seferlerine ve İşgallerine karşı kimler savaştı? Hariciler mi savaştı? Şialar mı Savaştı? Mutezile mi savaştı? Cebriye mi savaştı? Mezhepsizler mi savaştı? Hadis inkarcıları mı savaştı? Dinler arası diyalogcular mı savaştı? Sadece Kuran yeter diyenler mi savaştı? Kurana ve sünnete kendi kıt aklıyla saçma sapan yorumlamalar getirenler mi savaştı?
Kim savaştı ben size söyleyeyim!
Bidat nedir bilmeyen, bütün sapık fırkalardan münezzeh olan Ehli Sünnet ve Cemaat Müslümanları savaştı!
En Kudretli Ehli Sünnet Devleti Osmanlı İmparatorluğu
Şüphesiz ki tarihin gördüğü en kudretli devletlerinden birisi, hatta belkide en kudretlisi Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Bu devlet tarihe altın harflerle yazılan çok sayıda padişah, devlet adamı, komutan, alim, bilim adamı yetiştirmiştir. Tarihe altın harflerle yazılan çok sayıda zaferler elde etmiştir. Zalimlere karşı İslam’ın kahredici gücü olmuştur, mazlumları ise İslam’ın adaleti ile zalimlere karşı her daim korumuştur.
Öyle devir yaşanmıştır ki artık sadaka verilecek insan bulunamaz olmuştur. Suç işleyen insan olmaz olmuştur. Küffar, Osmanlı karşısında hep çaresiz olmuştur. Osmanlılar her daim at sırtında cihat etmişler ve İslam’ı ve İslam’ın adaletini daha ötelere taşımışlardır. Adaletten zerrece sapmamışlar ve dünyanın neresinde bir mazlum varsa onun yardımına koşmuşlardır.
Ehli Sünnet ve Cemaat yolu, yani İslam’ın kendisi olan Peygamber Efendimiz’in ve Ashab-ı Kiram’ın yolu; Osmanlılar devrinde hem ilmi olarak hemde siyasi olarak en güçlü dönemini yaşamıştır. Küffara karşı yapılan cihatlarda en büyük zaferler Osmanlılar devrinde yaşanmıştır. Kostantinopolis’in fethi Osmanlılara nasip olmuştur.
Bu sebepten Selef-i Salihin devrinden sonra Müslümanların en faziletlilerinin Osmanlılar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Onların inandığı İslam’ın hakiki İslam olduğunu, Fırka-i Naciye olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Osmanlılardan evvelki Müslüman devletlerinde aynı Fırka-i Naciye olduklarını ve bu Fırka-i Naciyenin en nihayetinde Peygamber Efendimize ve Ashab-ı Kirama kadar dayandığını görebiliriz.
Ehl-i Bidat olan Fırak-ı Dalle Ne Yaptı?
Fırka-i Naciye olan Ehli Sünnet ve Cemaat Müslümanları, Müslümanların en faziletlileri olduklarını tarih boyunda Allah yolunda cihat edip sayısız zaferlerle ve fetihlerle ispatlamışken; Fırak-ı Dalle olan Ehli Bidat diğer fırkaların tarih boyunda küffarla savaşıp bırakın bir şehir veya kale, bir köy dahi fetih ettiği duyulmamıştır veya yazılmamıştır.
Yani Fırak-ı Dalle olan bozuk fırkaların hiçbirisi Allah yolunda hiçbir zaman küffar ile cihat etmemişlerdir. Cihat onlara asla nasip olmamıştır. Çünkü, bu makalede bahsettiğimiz hadis-i şerif ışığında onlar Müslümanların asla en faziletlileri değillerdir.
Bilakis onlar Müslümanların içindeki bozguncular ve münafıklardır. Çünkü onların tarihine baktığımız zaman, her daim Fırka-i Naciye olan Müslüman devletlerin ve Ümmet-i Muhammedin zayıf dönemlerini kollamışlar ve Müslümanların ilmi ve siyasi olarak zayıfladıkları dönemlerde ortaya çıkıp fitne ve ihanet saçmışlardır. Hakiki İslam olan Ehli Sünnet ve Cemaat’in zayıflaması için sinsice çalışmışlardır.
Ehli Sünnet siyasi olarak zayıf düştüğü zamanlarda ise küffar ile gizli açık işbirlikleri yaparak her zaman Ehli Sünnet Müslümanlara haince saldırmışlardır. Ancak Allah onlara hiçbir zaman çoğunluk olmayı nasip etmemiştir ve hep azınlık kalmışlardır.
Tarih boyunca Müslümanlar dönem dönem gerek ilmi gerek siyasi olarak zayıflamış olunca Ehl-i Bidat su yüzüne çıkmış olsa bile, Müslümanlar tekrar güçlendikleri vakit deniz köpüğünün kabarıp aniden kaybolması gibi kaybolmuşlardır.
Tarihin En Zorlu Devrini Yaşıyoruz
Bugün baktığımız zamanda Ehli Sünnet Müslümanlar Dünya genelinde hem ilmi hemde siyasi olarak zayıf duruma düşmüşlerdir. Ehli Bidat olan Fırak-ı Dalle ise bu boşluktan istifade deniz köpüğünün kabarması gibi kabarmışlardır. 1400 yılı aşkındır dönem dönem ortaya çıkan fitneler bu yüzyılda topyekün ortaya çıkmıştır. Tarihin belkide en zorlu devrini yaşıyoruz.
Öyle devirde yaşıyoruz ki, bu devirde insanın imanını ve itikadını koruması elinde kor ateş tutmak kadar zor olmaktadır. Kendimizi koruyabilsek bile evlatlarımızı korumamız iyice güçleşmiştir. Böyle bir devirde ilmi cihat ile Ehli Sünnet ve Cemaat olan Fırka-i Naciye yolunun, hakiki İslam’ın yok olmasının önüne geçen medreselere ne mutlu!
Allah hepsini muvaffak eylesin, hepsinin ilimlerini kuvvetlendirsin, hepsini Cennet’te Peygamber Efendimiz’e (aleyhisselatüvesselam) komşu eylesin! Allah Ehli Sünnet ve Cemaat yolunu tekrar hem ilmi hemde siyasi olarak kuvvetlendirsin. Biz inanıyoruz ki, Asr-ı Saadet tekrar yaşanmadıkça Kıyamet kopmayacak! Cenab-ı Allah nurunu tamamlamadıkça Kıyamet kopmayacak!