Bugün Hayrettin Karaman’ın İtikadi Meseleler Çalışmasına Tenkid maksadıyla bu kısa yazıyı kaleme aldım. Üç gün önce Tüyap Kitap Fuarı’nın ilk günü idi ve aldığım kitaplardan biriside Hayrettin Karaman’ın İz Yayıncılıktan 2010 senesinde neşredilen itikadi Meseleler adlı küçük çalışmasıydı. Bir saat gibi bir zamanda okudum, okudukça beynim zonkladı. Bu adam daha geçen gün Umad toplantısında açılış konuşması yaptı ve birçok kimse tarafından hocaların hocası görülüyordu. Kitabından birkaç anekdot paylaşacağım.
Yahudiler ve Hristiyanlar da Cennet’e Girecek İddiası
Açık açık Hıristiyanların Cennet’e gireceğini yazmış, hem de Müslümanlar ile karşılaştırma yaparak. İman ve amel-i salih hususunda müşterek olduğumuzu yazan bölümü acaba evveli ahiri neydi, bağlamından koparıyorlar çığırtkanlığı yapanlar için tamamiyle veriyorum:
“Hıristiyanlar Cennet’e gidebilirler mi? Kur’an’daki ayetlerden Bakara/2:62 ve Maide/5:69’a göre evet, gidebilirler. Ama yine Kur’an ayetlerinden Maide/5:72 ve Âl-i İmran/3:85’e göre ise, hayır, gidemezler. Demek ki, bu konuda da Kur’an’da çelişki vardır.
Hayır, Kur’an’da çelişki yoktur, çelişki bazı kafalardadır. Kur’an’ın Cennet’e gireceklerini bildirdiği Yahudiler ve Hristiyanlar ile Cehenneme gireceklerini bildirdikleri arasında fark vardır. Allah’a şirk koşmadan, Allah’ın bildirdiği dinlerine göre yaşayan ehl-i kitap (Yahudiler ve Hıristiyanlar) Cennet’e girecekler, şirke düşenler, “İsa Allah’ın oğludur…” diyenler, kendi dinlerine göre zulmedenler, haram yiyenler Cehennem’e gireceklerdir. Nitekim Müslümanlar da böyledir, iman ve salih amel sahipleri cennete, günahkârlar ise cehenneme gireceklerdir. Bunun böyle olduğunu bildiren ayetler arasında çelişki yoktur, birbirini tamamlama, konuyu bütünüyle açıklama ilişkisi vardır.” (S. 40-41)
Mirac Mucizesi Ruh ve Beden ile Değil Sadece Ruhla oldu İddiası
Hayrettin Karaman, Mirac’ın ruh ile mi beden ile mi veya her ikisiyle mi yapıldığına dair soruya uzun uzun, dolambaçlı cevaplar vererel ve hem “ruhen ve bedenen ikisiyle birlikte mirac oldu” diyenlere göz kırparak hem de sadece ruhen diyenlere göz kırparak havayı yumuşattıktan sonra sonuca, “en güvenilir kaynaklardan derleyen Muhammed Hamidullah’a bırakmış:
“Bu mucize tamamen ruhi-manevi alanda cereyan etmiş bir olaydır, (…) asla coğrafi ve turistik bir seyahat olarak değil.” (S. 44-55)
Karaman birde kendi görüşünü desteklemek icin İmam-ı Rabbanî Hazretlerine iftira atmıştır ve onun da 283. mektubunda miracı anlatırken ruhen olduğunu söylediğini iddia etmiştir.
283. MEKTUP
Miraç gecesinde Peygamberimizin (s.a.v) Rabbini görmesi dünya yurdunda değil de ahiret yurdunda olduğunun beyanı hakkındadır. Mektup, Sofi Kurban’a (şeyh) yazılmıştır:
“Şöyle bir soru soruyorsun:
– Ehli Sünnet vel Cemaat ehli alimlerin icmaı; Cenab-ı Hakk’ın görünmesinin dünyada vaki olmadığı üzeredir. Hatta ehli sünnet alimlerinin bir çoğu Miraç gecesi Resulûllah Efendimizin (s.a.v) Cenab-ı Hakk’ı görememesini reddetmişlerdir. Hüccetül İslam İmamı Gazali der ki:
– En doğrusu Resulûllah Efendimiz (s.a.v) miraç gecesi Rabbini görmemiştir.
Halbuki sen risalelerinde; Resulûllah Efendimizin (s.a.v) Rabbini dünyada iken gördüğünü itiraf etmiştin. Bu nasıl oluyor?Buna şöyle cevap veriyorum:
– Resulûllah efendimizin (s.a.v), Miraç gecesinde Rabbini görmesi dünyada vaki olmamıştır. Bilakis Ahirette vuku bulmuştur. Çünkü, Resulûllah Efendimiz (s.a.v) ne zaman ki Miraç gecesinde mekan ve zaman dairesinden çıktı ve imkanın -yaratıkların- darlığından kurtuldu, ezel ve ebedi bir an olarak buluverdi, başlangıcı ve sonu bir nokta olarak gördü. Cennet ehlinin de binlerce sene sonra Cennet’e girdiğini, hatta Abdurrahman b. Afv (r.a)’ın ashabın fakirlerinden beş yüz sene sonra Cennet’e gireceğini gördü. Bu kadar müddet geçtikten sonra Cennet’e girdiğini görünce bu gecikmenin sırrını ona sordu.
Öyleyse bu makamda vaki olan görüş, ahiretteki görülüşüdür. Bu Cenab-ı Hakk’ın dünyada görülemeyeceğine dair olan icmaya da ters değildir.
Bütün işlerin hakikatini en iyi bilen noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tır.”
Mektupta görüldüğü üzere, İmam-ı Rabbanî Hazretleri, Peygamber Efendimizin bedenen miraca gitmesinin mümkün olmadığını değil, ruyet ve görüşmenin bu alemde olmadığını söylemiştir. Bunu saptırıp da miracın bedenen vuku bulmadığını söyledi demek İmam-ı Rabbanî Hazretlerine iftira olur.
İsa’nın Nüzulü Meselesi Hakkında İddiası
Mehdi ve Nüzulü İsa ile alakalı kafası karışık herhalde ki, İsa’nın aleyhisselam vefat ettiğini detaylı şekilde anlatıp onun semaya ref edilemeyeceğini izah edip:
“Hz. İsa’nın yeniden geleceğini bildiren hadislerden hiçbiri mutevatir değildir. Tamamında ortak olan “yeniden gelecek” kısmı için mutevatir diyenler vardır, onlara göre de -bu ortak kısım dışında kalan- detaylar mutevatir değildir, delil olmaz. Bir iki kişinin rivayet ettiği bir hadisi, inanç konusunda delil kabul etmemek, Hz. Peygamber’e muhalefet değildir…” (s. 67)
Tam Hayrettin Karaman’a cevap verelim derken bir de ne görelim, sadece bir sayfa sonra kendisi kendisine cevap vermiş ve iki zıd görüşü ard arda iki sayfada nasıl serdetmiş bizi hayrete gark etmiştir:
“Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar geleceğine inanıyor musunuz? İnanıyorsanız bunu hangi anlamda değerlendiriyorsunuz? İnanmıyorsanız neden?
Bu konuda tevatür derecesinde hadisler bulunduğu için inanıyorum…” (s. 68)
Artık hayret etmiyorum hiçbir olaya. Ehl-i Sünnet’in akide kitaplarında geçen umdeleri takla attıra attıra iptal etmeye çalış, hatta bu uğurda tezada düşüp zıt iddiaları birbiri ardınca sırala, ama hem Ehl-i sünnet ol, hem müctehid ol ama aynı zamanda modernist ol, reformist ol! Her dönemin her görüşün adamı ol, tasavvufa düşman iken tarikat ehlinin seksenlerde siyasette yükselişi ile tasavvufçu ol, diyalogcuların en başlarından iken maddi kuvvet kaybına uğrayınca FETÖ düşmanı ol, ama Hristiyan ve Yahudileri Cennet’e sokma gayretin devam etsin! Yeter ki şöhret olmaktan bir an geri düşme de nasıl olursan ol!