Hoş Geldin Faşizm Elveda Demokrasi; Dezenformasyonla mücadele adı altında ortaya çıkan ve sansür yasası olarak bilinen, basın kanunuyla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi TBMM onayından geçti. Bu kanun teklifi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da onaylanıp yürürlüğe girdikten sonra yeni sloganımız, Hoş Geldin Faşizm Elveda Demokrasi olacaktır. Kanun yürürlüğe girdikten sonra iktidarın veya küreselcilerin aleyhinde konuşanlar, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan yargılanabilirler.
Neden demokrasiye veda edip, faşizme hoş geldin diyoruz? Çünkü dezenformasyon ile mücadele adı altında yapılan bazı kanunlarda değişiklik teklifi ile, aslında insanların haber yayma ve fikirlerini özgürce ifade etme özgürlüğü resmen ellerinden alınmış olacaktır.
Kime göre ve hangi kıstaslara göre dezenformasyonla mücadele edilecek? Siyasi güç kimin elindeyse onun doğrularına muhalefet edenler dezenformasyon yapmakla suçlanacaklar. Yani dezenformasyonla mücadele adı altında yapılacak kanun değişiklikleri uygulamada tam bir zulme dönüşecektir.
Bazı kanunlarda değişiklik yapılması talebi ağırlıklı olarak sosyal medyayı hedef alıyor. Sosyal medyaya baktığımızda ise, AKP iktidarının tam bir kabusu olduğunu görüyoruz. Elbette günümüzde bilgi kirliliği çok fazla ve gerçekten mücadele edilmesi gerekiyor.
Ancak bunun yanında geleneksel medyadan asla öğrenilemeyecek çok sayıda bilgiyi de yine sosyal medyadan öğreniyoruz. Eğer bu doğru bilgiler siyasi gücün aleyhinde ise doğru yahut yanlış olmasının önemi yoktur. Önemli olan dezenformasyon adı altında bu bilgileri yayanları susturmaktır.
Bazı Kanunlarda Değişiklik Teklifi
Sansür yasası olarak da isimlendirilen, Dezenformasyonla mücadele adı altında yapılan bazı kanunlarda değişiklik teklifi nelerdir. Ben burada bunların hepsini yazmayacağım. Sadece bizi ilgilendiren kısımları yazacağım. Bu kanun yürürlüğe girdikten itibaren eğer bir kimse yalan haber paylaşıyorsa suçtur.
Kamu güvenliğini ve kamu sağlığını tehdit eden bilgiler paylaşıyorsa suçtur. Kasıtlı olarak halk arasında korku, panik, endişe oluşturuyorsa suçtur. Kamu barışını bozmaya yönelik paylaşım yapıyorsa suçtur. Aleni ise, yani ilgisi olmayan kişilere ulaşıyorsa suçtur.
Tüm bunlar halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu olarak tanımlanıyor. Bu suçu işleyenler ise 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacaklar. Bu yasa ile birlikte haberi üreten ve yayın yapan internet medyası, sosyal ağ şirketleri, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayan kuruluşlar ve kişiler faaliyetlerinden sorumlu olacaklar.
Yaşanacak Olası Zulümler Nelerdir?
Bu kanunlarda değişiklik teklifi bize neler vaat ediyor? Aslında Hoş Geldin Faşizm Elveda Demokrasi sloganımız her şeyi özetliyor. Eğer ki siyasi gücü bugün elinde bulunduran AKP iktidarının gücünü sarsacak, onlara muhalif olacak bir bilgi paylaşırsanız ne olur?
Dezenformasyonla mücadele adı altında sansür yasası hemen devreye girer. Bu paylaştığınız bilgi, iktidarın paylaştığı bilgilerle çelişir. Onların bilgileri doğru kabul edilir, sizin paylaştığın bilgiler ise yalan kabul edilir. Onların bilgileriyle çeliştiğiniz için delilde getirseniz itibar edilmez ve halkı yanıltıcı bilgiyi alenen paylaşma suçundan yargılanıp kodese girersiniz.
Eğer ki yapay et aleyhinde, böcek sektörü aleyhinde, aşılar aleyhinde, ilaçlar aleyhinde, çipler aleyhinde, karbon ayak izi aleyhinde, herhangi bir salgın hastalık aleyhinde… kendi delillerinizi ortaya koyarak paylaşım yaparsanız ne olur?
Zaten dezenformasyonla mücadele adı altında sansür yasası asıl bu noktada devreye giriyor! Hem yalan haber paylaşmak, hem kamu güvenliğini ve sağlığını tehdit etmek, hem halkı korku, panik ve endişeye sevk etmek, hem kamu barışını bozmaya çalışmak, hem aleni olarak paylaşmak gerekçesi ile halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan yargılanırsınız.
Hal böyle olunca dönen dolaplar konusunda kimsenin konuşmaya cesareti olmayacak. Herkes dezenformasyonla mücadele adı altında sansür yasası ile susturulacak. Sadece Küreselcilerin planlarını algılarla insanlara kabul ettiren şeytan fısıltılarının tercümanları meydanda at koşturacak.
Bir kimse; “Aşılar kalp krizine sebep oluyor olabilir. Zira kalp krizinden ölümlerde ciddi oranda artış var. Bu ölüm istatistiksel verileri ise kamuya açık bir şekilde paylaşılmıyor. Koronavirüsünün yayıldığı ve öldürdüğü söyleniyor ama ölenlerin hiçbirisine otopsi yapılmadı. Ölenlerin ne kadarı aşılı, ne kadar aşısız bilinmiyor. İnsanlar ölüyor ve bu konuda araştırma yapılmıyor. Ölümlerin hepsi şüphelidir. Aşılar insanları öldürüyor olabilir. Aşı olmayın, aşılar bilimsel olarak kanıtlanmamış. Aşıların faz çalışmaları tamamlanmamıştır. Aşıları olan kişilerin hepsi aynı zamanda kobaydır. Aşı dayatması ise suçtur…” gibi söylemlerde bulundu diyelim.
Bu kişi direk olarak halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan yargılanır ve kodese tıkılır. Pişmiş tavuğun başına gelmeyenler, bu sorgulayan kahramanın başına gelir.
Dezenformasyonla Mücadele Perde Arkası Nedir?
Dezenformasyonla mücadelenin perde arkası çok başkadır. Asıl gaye yalan haberlerin yayılmasını engellemek, insanların doğru haberlere erişimini sağlamak değildir. Son derece suistimale açık bir mevzudur. Bunu ikiye ayırmak gerekir. Birincisi siyasi gücü elinde bulunduranların muhalif sesleri susturmasıdır. İkincisi ise Küreselcilerin planlarını deşifre edip insanlara hakikatleri anlatanların seslerini kesmektir.
Eğer siyasi gücü elinde bulunduranlar adil değillerse ve zalimlerse, muhalif sesleri susturmak için bu kanunların arkasına sığınabilirler. Kendilerine muhalefet eden, insanları hakikatleri anlatarak uyandıran kimseleri tehdit olarak görüp kodese tıkarak saf dışı bırakabilirler.
Kendilerine tepki gösteren, insanları hakikatlerle uyandıran kimse olmayınca da o siyasi gücün zulmü artarak devam eder. Yalanlarla ve algı operasyonlarıyla gücünü korur. Millet hangi haber kaynağını takip ederse etsin, bütün kaynaklar koru halinde aynı şeyleri söyler. Dezenformasyonun hası yapılır. İnsanların doğru bilgiye erişimi tamamen engellenmiş olur.
Küreselcilerin planlarını gerçekleştirebilmesi için, insanların bu planlardan haberdar olmaması ve yalanlarla uyutulması gerekir. Uyanan insan, onlar için en tehlikeli insandır. Uyanan insan her an harekete geçebilir. Onların planlarına karşı kendini koruduğu gibi, uyanan insanlar örgütlü olarak bu planların karşısında bir direniş gösterip kitleleri de peşinden sürükleyebilir.
Merhum El-Hacı Malik El-Şahbaz’ın (Malcolm X) çok güzel bir sözü var:
“Bütün uyuyanları uyandırmaya tek uyanık yeter!”
Küreselciler, kendi planlarını deşifre edip insanlara anlatan ve insanları uyandırıp mücadele etmeye sevk eden kimseleri saf dışı bırakmak istiyorlar. Bununda en büyük adımı, dezenformasyonla mücadele adı altında bazı kanunlarda değişiklik yapmaktır.
İnsanları uyandırmayı ve harekete geçirmeyi hedefleyen herkes, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan yargılanacak. Bu şekilde kendilerine karşı olan bütün sesler kesilecek. Meydan onlara kalacak. İnsanlara Cenneti Cehennem olarak, Cehennemi ise Cennet olarak gösterecekler.
İnsanları gönüllü dijital köleler haline getirecekler. Yalanı doğru olarak, doğruyu yalan olarak gösterecekler. Onların bu yalan dünyasına muhalif hiçbir ses olmayınca da, insanların çoğu gaflet ve delalet içinde gönüllü olarak dijital köleliği kabul edecekler.
ABD’den İcazet mi Alındı?
Dezenformasyonla mücadele adı altında basın kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına yönelik teklif TBMM’de tartışılırken sansür yasası şeklin eleştirilmiştir. AKP Milletvekili Ahmet ÖZDEMİR eleştirilere cevap olarak:
“Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29’uncu maddeyi konuştuk.” Diyerek muhalefete tepki göstermiştir.
ABD’li ilgililer yasayı incelemişler ve bu yasanın, ABD’de deki yasalarla tıpa tıp aynı olduğunu söylemişler. Zaten kendi akli iradeleriyle bir yasa çalışması koysaydılar bizi çok şaşırtırlardı. Diğer bir konu ise, bu ülkedeki diğer siyasi partilerle veya aydın-münevver şahsiyetlerle, hukuk akademisyenlerinden oluşan bir heyetle istişare yapılmayıp, ABD’li yetkililerle görüşülmesi acebül acayip bir durum değil mi?
O zaman biz şöyle düşünürüz. ABD’li yetkililer bu ülkenin gerçek yöneticileri, AKP iktidarı ise ABD’li o yetkililerin bir nevi valisidir. Eğer öyle olmasaydı, neden ABD ile görüşüp onların tasdiklerine ihtiyaç duyarlardı?
Kendilerine yapılan eleştirilere ise neden Amerikalı ilgililerle konuştuk şeklinde cevap verme gereği duydular? Belli ki bunlar ülkeyi ABD’nin emirleri ve tasdikleri doğrultusunda yönetiyorlar! Bunun başka bir izahı ne mümkün?
Sansür Yasası Zulme Dönüşür!
Dezenformasyonla mücadele bahanesiyle ortaya çıkan bu sansür yasası zulme dönüşür. Eğer yürürlüğe girerse, artık hangi parti iktidara gelirse gelsin bu yasa değişmedikçe veya kaldırılmadıkça o iktidar partisi bu yasayı bir sansür aracı olarak pek âlâ kullanabilir. Siyasi gücü kim elinde bulundurursa onun doğruları geçerli olur.
Onun doğrularına muhalefet edenler, kendi doğrularını söyleyenler, iktidarı eleştirenler halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan kodese atılır. Küreselcilerin planlarını ifşa edenler halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan kodese atılır.
Bu durumda ise bize şunu demek düşüyor:
“Hoş geldin Faşizm Elveda Demokrasi!”
Yazımı Paul Valéry isimli düşünür ve şairin şu sözüyle bitirmek istiyorum:
“Düşüncenin üstesinden gelemeyen düşünenin üstesinden gelmeye çalışır!”