İstanbul Sözleşmesinden Ayrılmak Yetmiyor! Cumhurun başı Erdoğan ’ın imzasını taşıyan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi feshedilmiştir. Ancak sadece İstanbul Sözleşmesinden ayrılmak yetmez. Bu sözleşme kapsamında çıkarılan 6284 sayılı kanun da iptal edilmeli, bu kanun yerine Anadolu ve İslam kültürüne uygun bir kanun çıkarılmalıdır. Kadına şiddete karşı çözüm, Batı ’nın çürük medeniyetinde değil, kendi köklü medeniyetimizde, dinimizde aranmalıdır.
İstanbul Sözleşmesinin feshiyle ilgili kararı görmek isteyenler, 20.03.2021 tarihli Resmi Gazete PDF dosyasında 268. Sayfaya bakabilirler
Sadece 6284 sayılı kanunun iptali değil, Anadolu ve İslam Medeniyetine taban tabana zıt olan eşcinsellik yasaklanmalı, eşcinsel örgütlenmelerin faaliyetlerine son verilmelidir. Zinanın serbest olmasına dair kanun maddeside iptal edilmelidir. Kadına karşı pozitif ayrımcılık saçmalığı sonlandırılmalıdır. Kadının beyanının esas kabul edilmesi saçmalığı sonlandırılmalıdır. Süresiz nafaka zulmü sonlandırılmalıdır. 18 yaş altı evlilik yaptıklarından dolayı hapislerde yatan ve karısı çocukları mağdur olan erkeklere af çıkarılmalı ve bu zulüm sonlandırılmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi Gereği Çıkarılan Kanunlar Ne Olacak?
İstanbul Sözleşmesi iptal oldu. Buna gerçek Anadolu evlatları ve Müslümanlar olarak seviniyoruz. Peki ama İstanbul Sözleşmesi gereği çıkarılan kanunlar ne olacak? Bu kanunlarında iptal olması gerekmiyor mu? Ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi kapsamında çıkarılan 6284 sayılı kanun ve kanuni düzenlemeler, Anayasamıza aykırı olmadığı gerekçesiyle halen yürürlükte olmaya devam edecektir.
O zaman sormak lazım. Mademki İstanbul Sözleşmesi kapsamında çıkarılan kanunlar, Anayasamıza aykırı değil, mademki kanunlar yürürlükte kalacak, o halde İstanbul Sözleşmesi neden iptal edildi?
İstanbul Sözleşmesinin gerektirdiği neredeyse bütün yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra, kanunlar çıkarıldıktan sonra İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi, ama öte yandan bu sözleşme kapsamında çıkarılan kanunlarda bir sakınca bulunmayıp yürürlükte kalmasının uygun görülmesi, milletin aklıyla alay etmek değilde nedir? Zaten tüm mesele bu kanunlar değil miydi?
Kaldırılması Gereken Kanunlar ve Projeler
Bir an evvel kaldırılması gereken kanunlar ve projeler; 6284 sayılı kanun, eşcinselliğin örgütlenmesi serbest bırakan kanun, zinanın serbest olmasına dair kanun, cinsiyet eşitliği projesidir. Ayrıca eşi 18 yaşının altında iken evlenen erkeklerin tecavüzcü muamelesi görüp hapse atılmasına son verilmelidir. Bu şekilde hapse girenlerede af çıkarılmalıdır.
6284 Sayılı Kanun
6284 sayılı kanun kaldırılmalı ve onun yerine Anadolu ve İslam kültürüne uygun kanun düzenlenip getirilmelidir. Aile müessesesinin maddi ve manevi olarak en sağlam temellerde devam etmesi, kadına şiddet ve kadın cinayetleri sorununun çözülmesi, kız ve erkek çocuklarına yapılan çeşitli zulümlerin ortadan kaldırılması için çözümü köklü medeniyetimizde aramalıyız, İslam dininde aramalıyız. Bütün sorunlara Batı’da çare arama hastalığından kendimizi bir an evvel kurtarmalıyız.
İstanbul Sözleşmesi kapsamında çıkarılan 6284 sayılı kanunun, aile içi şiddete veya kadına şiddete karşı hiçbir önleyiciliği olmadığı, aksine şiddetlerin dahada artmasına sebep olduğu, nice yuvaları yıktığı iyice tecrübe edilerek görülmüştür.
Kadına Karşı Pozitif Ayrımcılık
Kadına karşı yapılan pozitif ayrımcılık, kadına karşı şiddete veya aile içi şiddete çözüm değildir. Bu saçmalık ancak kadın ve erkek arasında cinsiyet çatışmasına, cinsiyet ırkçılığına sebep olur. Bunun yerine çözüm yine köklü ve mücessem medeniyetimizde, dinimiz İslam’da aranmalıdır.
Kadını korumak kisvesi altında kadına yapılan pozitif ayrımcılık sebebiyle nice erkekler hiçbir suçları olmadığı halde ciddi mağduriyetler yaşamışlardır. Kadını korumak için kadına pozitif ayrımcılık yapmak ve bu suretle ortalığı dahada karıştırmak yerine, adaleti tesis etmek amacıyla kadına şiddeti, aile içi şiddeti önleyecek caydırıcılıkta kanunlar çıkarılmalıdır. Ama maalesefki İstanbul Sözleşmesinin akabinde çıkan 6218 sayılı kanun; kadına şiddeti önleyici caydırıcılıkta olmayıp, erkeği kadına şiddete tahrik etmektedir. Çünkü kanun, kadına yapılan en önemli pozitif ayrımcılık olan kadının beyanının esas kabul edilmesiyle, direk olarak sorgusuz ve sualsiz erkeği suçlu ilan etmekte ve cezalandırmaktadır.
Süresiz Nafaka Zulmü
Süresiz nafaka zulmü ve kadının beyanının hiçbir delil aranmaksızın esas kabul edilmesi kanun maddeleri iptal edilmelidir. Erkeğin kaderi, bir kadının iki dudağının arasına bırakılmamalıdır. Delil olmaksızın yargılamanın ne İslam’da yeri vardır, ne de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesinde yeri vardır, ne de vicdanda yeri vardır.
Erkeğin boşandıktan sonra kadına süresiz nafaka vermesi, akılla ve mantıkla bağdaşacak bir şey değildir ve erkeğe yapılan bir zulümdür. Belli şartlara göre boşandıktan sonra kadının bir süre eski eşinden nafaka alma hakkı elbette vardır. Ama erkeğin eski eşine ömür boyu nafaka vermesinin ne İslamda yeri vardır, ne de vicdanda yeri vardır.
Kadının Beyanının Esas Kabul Edilmesi
Kadın, kocası hakkında iftira attığı zaman adamcağızın savunma yapmasına bile fırsat verilmiyor. Direk olarak adama evden uzaklaştırma cezası uygulanıyor. Devlet, karı-koca arasındaki iletişim ile uzlaşma ortamını bu suretle iptal etmiş oluyor ve boşanmaları için, kadının bu boşanma sonrası süresiz olarak nafaka alması için gerekli yasal işlemleri devreye sokuyor. Halbuki karı-koca arasında her zaman anlaşmazlıklar olabilir, hatta şiddetli tartışmalar olabilir. Böyle bir durumda karı ve kocanın arasını bulmak, onları barıştırmak gerekir. Eğer boşanmalarını gerçekten gerektiren bir durum varsada bunun için adil bir süreç yönetimi olmalıdır. Son çare boşanmak olmalıdır. Kadının iftira atıp atmadığı dahi belli olmadan, eşler arasındaki meselenin içeriği dahi belirsizken, kadının sözlerine hiç delil aramaksızın güvenip erkeğe zulüm etmek ne inanç bakımından ve ne de vicdan bakımından doğru bir iş değildir.
Defaatle belirtiyorum ki Kadının beyanının esas kabul edilmesi, Birleşmiş Miller İnsan Hakları Sözleşmesine de aykırıdır. Kadının beyanının hiç delil aranmaksızın esas kabul edilmesi ile ilgili yazmış olduğum makaleyi gözden geçirebilirsiniz.
Eşcinselliğin ve Eşcinsel Örgütlenmenin Serbest Olması
Eşcinselliğin ve eşcinsel örgütlenmenin serbest olması, çok büyük bir faciadır. LGBT örgütünün ne derece sapkın, ne derece vatan haini, ne derece din düşmanı, ne derece karaktersiz bir topluluk olduğuna Müslüman Anadolu evlatları olarak şiddetle ve ibretle şahit oluyoruz. Yüreğimiz ise adeta kan ağlıyor. Bu toprakları din ve vatan uğruna kanlarıyla sulayan şehitlerimizin, atalarımızın kemikleri sızlıyor. Asırlarca Allah yolunda cihad eden ecdadımızın torunları Lut Kavmine özenmiş ve onlarla aynı sapkınlık içine düşmüş! O yüzden bu sapkınlığın ortadan kaldırılması için gerekli kanuni ve eylemsel adımların bir an evvel atılması elzemdir.
Cinsiyet Eşitliği Projesi İptal Edilmelidir
İstanbul Sözleşmesi olarak anılan uluslarası hukuk anlaşmasının en önemli amaçlarından biriside Cinsiyet Eşitliği Projesidir. Nesillerimizin ahlakını, kültürünü, fıtratını bozmayı hedefleyen bu Cinsiyet Eşitliği Projeside iptal edilmelidir.
Cinsiyet Eşitliği Projesi, Kadın ve Erkek arasına uçurumlar koyuyor ve cinsiyet ırkçılığını amaçlıyor. Bunun yanında her türden cinsiyet yönelimini meşrulaştırmayı amaçlıyor. Yani bir kimse erkek olarak doğmuş olabilir ama o kendini kadın hissediyorsa kadındır. Ya da Bir kadın kendini erkek hissediyorsa o erkektir. Anlayışını hakim kılmayı amaçlamakta, bu yönde çocukların başta olmak üzere bütün bireylerin, Cinsiyet Eşitliği Eğitimi almaları sağlanmaya çalışılmaktadır.
Bugüne kadar on binlerce öğrenci ve öğretmen, Cinsiyet Eşitliği Eğitimi almıştır. Sonra muhafazakar kesimin tepsikiyle eğitimler durdurulmuştur. Tabi sonrasını bilmiyorum. En son olarakta CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun başkanı olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini yaygınlaştırmak maksadıyla, İBB personeline Toplumsal Cinsiyet Eşitliği eğitimi vermeye başlamıştır.
Zinanın Serbest Olması
Zinanın serbest olması, zinanın hiç olmadığı kadar yaygınlaşmasına ve normalleşmesine sebep olmuştur. Tabiri caizse kimin kiminle yattığı belli değildir! Bu tabirimden bütün namuslu insanları muaf tutuyorum ve bu tabirimden ancak yarası olanlar gocunmalıdır. Çeşitli rezalet haberlerini çok sık medya vasıtasıyla duymaktayız ve açıktırki iş çığrından çıkmıştır.
Zinanın bu şekilde yaygınlaşmasının maddi ve manevi olarak facialara sebep olduğu ve daha büyük facialara sebep olacağı açıktır. 16 yaşında bir kızın kendi rızasıyla zina etmesi bile suç değildir. Ama 18-19-20 yaşındaki bir delikanlı 18 yaşına girmemiş birisiyle evlenirse tecavüzcü hükmünde ceza almakta ve hapis yatmaktadır. On binlerce adam, zamanında eşi 18 yaşını doldurmadan evlendiği için hapistedir. Bu adamların eşleri ise çocuklarıyla birlikte mağdur ve muhtaç olarak beklemektedir. Bu durumda hem kadın, hem çocukları hemde adam mağduriyet yaşamaktadır. Bu da kadını, çocukları ve aileyi korumaktan bahsedenlerin yaptıkları büyük bir zulümdür!
Zina tekrar suç sayılmalı, karısı 18 yaşına girmediği için evlenen ve bu sebepten hapiste yatanlara af çıkarılmalıdır. Nice katiller, hırsızlar ve hatta tecavüzcüler bile çeşitli gerekçelerle af kararıyla elini kolunu sallayarak dışarılarda gezerken, Allah’ın helal kıldığı şekilde evlenen erkeklerin hapislerde çürümesi, geride kalan eşlerinin ve çocuklarının ise cefa dolu hayat yaşamaya terkedilmesi zulmü ortadan kaldırılmalıdır. Sonuçta onlar evlenmişler yuvalarını kurmuşlar, çocukları olmuş… bunun üzerine kalkıpta adamı hapse atmanın akılla ve mantıklada açıklaması yoktur.
Muhafazakar Kesimin Gazının Alınması
3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi ilk bakışta hepimiz için çok büyük bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak muhafazakar kesimin atladığı bir nokta var. İstanbul Sözleşmesi feshedildi ama, bu sözleşme kapsamında çıkarılan kanunların Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olmadığı gerekçesi ile kanunlarda herhangi bir değişiklik yapılmayacağı kararıda alındı. Yani 6218 Sayılı Kanun yürürlükte kalmaya devam edecek, kadının beyanının hiç delil aranmaksızın delil kabul edilmesi devam edecek, süresiz nafaka zulmü devam edecek, eşcinsel ve eşcinsel örgütlenme hakkı devam edecek, zina suç olmamaya devam edecek, 18 yaş altı evlenip yuva kurduğu için erkekler hapse girmeye devam edecek, Toplumsal Cinsiyet eşitliği Projesi devam edecek…
Bu kanunlarda kaldırılmadığı, projelerde iptal edilmediği sürece; ben hiçbir şey düzeltildi diyemem. AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hatalarından döndüler diyemem. Ben şu an İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasını, muhafazakar kesimin gazının alınması olarak değerlendiriyorum. Bu değerlendirmemde ise haklı olduğumu düşünüyorum. Ne zamanki yukarıda kısaca değindiğimiz kanunlar ve projeler iptal edilir o zaman AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hatalarından döndüler derim.
Yinede olaya iyi yanından bakabiliriz. Bugün en azından İstanbul Sözleşmesi fesh edilerek, mevcut kanunların devam etmesi için bir gerekçe kalmamıştır. Eğer bu yönde Müslüman Anadolu evlatları olarak haklı eleştirilerimize ve taleplerimize devam edersek, yavaş yavaşta olsa bu kanunlarında, projelerinde birer birer iptal edileceğine inanıyorum. Bu ülkede Müslüman kesimler kitlelere ulaşma konusunda aslında çok güçlü bir potansiyele sahipler ama bu potansiyellerin hakkıyla idrakinde değiller. Müslümanların bu konularda organik bir ittifakla sıkı lobi faaliyetleri yapmaları elzemdir!