6284 sayılı kanun, “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun” olarak geçmektedir. Kanun, Türkiye ‘nin 15 Mayıs 2011 tarihinde imzaladığı İstanbul Sözleşmesi‘nin akabinde 8 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İncelediğimiz zaman 6284 sayılı kanunun İslam’a zıt yönleri birçok yönü göze çarpmaktadır. Bu yazımda ise 6284 sayılı kanunun İslam’a ve kültürel dinamiklerimize zıt yönlerinden birisi olan Kadının Beyanının Hiç Delil Aranmaksızın Esas Kabul Edilmesi meselesini ele alacağım.
6284 sayılı kanunun 8. Maddesinin, 3. bendinde; “Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.” Demektedir.
Kanunun amacı ise sanırım karı koca arasında var olan sorunun daha da büyümesi ve en nihayetinde boşanmayla sonuçlanması olsa gerek! Böyle bir mantık Dünya’nın neresinde görülmüştür. Kadın deseki “eşim bana psikolojik şiddet uyguluyor, aramızda fiziksel şiddet yok ama ciddi geçimsizlik var. Eşimin bana yaptığı hakaretler ve iftiralar beni bunalıma soktu.” Bu ifadeleri sorgusuz sualsiz kabul mü edilecek? Kadının belki farklı amaçları var! Kaldı ki çoğu fiziksel şiddet iftirasında bulunuyor! İftira attığı kocasından boşanıp süresiz nafaka almayı hedeflemediği ve çeşitli mal varlığını üzerine almaya çalışmadığı ne malum? Bunların sayısız örnekleri yok mu? Bu kadının gerçekten bunalımda olup olmadığını ve psikolojik şiddet veya fiziksel şiddet görüp görmediğini tespit etmek için hiç mi gerekli incelemeler yapılmayacak? Akrabaları ve komşularıyla hiç mi görüşülmeyecek bu çiftlerin evliliklerinin gidişatı hakkın mâlumat toplamak için?
Kadının beyanının tek başına esas kabul edilmesinin İslam’da zerrece yeri yoktur. Hatta değil kadın; herhangi birinin, bir başkası hakkında delilsiz, belgesiz şikayet etmesinin bile İslam’da yeri yoktur. Mutlaka delil, belge ve en önemlisi şahitçilerin olması gerekmektedir.
İslam’da Şahitlik
Şahitlik demişken, İslam’da şahitlik için bile bir kadının şahitliği delil olarak kabul edilemez. Dini nikah kıyılırken bile ya bir erkek iki kadın ya da sadece iki erkek şahitlik edebilmektedir. Bir erkek ve bir kadının ya da sadece iki kadının şahitliği kabul edilemez ve dolayısıyla dini nikahta geçerli olamaz. Bu şahitlik kuralı sadece dini nikah için geçerli değil, bütün meseleler için geçerlidir. Ya iki erkek şahitçi olacak ya da bir erkek iki kadın şahitçi olacak. Şeriat mahkemelerinde de bir dava için aranan kriter budur. Hatta öyle herkes kafasına göre şahitçide olamaz. Şahitçi olabilmeninde kaideleri mevcuttur.
Allahü Teâlâ Hazretleri Bakara Suresinde 282. Ayeti Kerimesinde meâlen buyuruyor ki:
“Erkeklerinizden iki şahit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek; biri unuttuğunda, şaşırdığında diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir…”
Kâinatı yoktan yaratan, her şeyi mutlak olarak bilen Hazreti Allah, tek bir kadının dahi şahitliğini geçersiz kılmış. Hatta sadece iki kadının şahitliğini bile geçersiz kılmış. Eğer iki kadın şahitçi olacaksa, mutlaka bir erkeğinde şahitçi olmasını farz kılmış! Daha doğrusu iki erkek şahitçi şartını koymuş ama eğer iki erkek şahitçi bulunamaz, bir erkek şahitçi bulunursa, diğer bulunamayan bir erkek yerine iki kadın şahitçi olabilir emrini vermiş! O halde hangi akla ziyan ki, kadının beyanı esastır gibi ahmakça bir düşünceyi benimseyebiliyoruz?
Kadının Beyanı Esastır Saçmalığının Meydana Getirdiği Mağduriyetler!
Bu videoda yaşlı adam Şubat soğunda arabasında yatmaktadır. Çocuklarını terbiye etmek için uğraşıyor, anneside çocuklarının babası tarafından terbiye edilmesine karşı çıkıyor. Haliyle annede çocuklarına yaranmak için kocasına bana şiddet uyguladı diye iftira atıyor. Adamcağız sokaklarda yatıyor. Niçin yatıyor? Evlatlarını terbiye etmek istediği için, emri bil maruf nehyi anil münker vazifesini yerine getirdiği için sokaklarda yatıyor! Neden yatıyor? Hayat arkadaşı olan eşi tarafından uğradığı iftira ihaneti sebebiyle yatıyor! Allahü Teala elbette ki bunun hesabını soracaktır! Hazreti Ömerler yetiştireceğiz diyen cumhurbaşkanımız, önce Hazreti Ömer’in adaletini örnek alsın ve kendisi adil bir devlet adamı olsun!
https://www.youtube.com/watch?v=67P6A7aJjbA
Aşağıda ki videoda ise 6284 sayılı kanunu hakim çok güzel bir şekilde tenkid ediyor. 24 saat içinde hakimin bir karar vermesi zorunlu olduğu için, delil aranması bile mümkün olmayan bir kanun ki, böyle bir şey insan haklarınada aykırıdır.
Kadının Beyanının Esas Kabul Edilmesi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine Aykırıdır
Bir diğer konuda, kadının beyanının esas kabul edilmesinin, İnsan hakları evrensel beyannamesine de aykırı olmasıdır. Sırf bu gerekçeyle bile bu kanun derhal ortadan kaldırılmalıdır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. Maddesi aynen şu şekildedir:
Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır.
6284 sayılı kanun ise, hiçbir delil aramadan kadının beyanının esas kabul edilip erkeğin ise direk suçlu ilan edilmesine sebep olduğu için, yukarıda ki maddeye net olarak aykırıdır. Hem İslam nazarında hiçbir yeri yoktur, hemde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine göre hiçbir yeri yoktur. İşlerine geldikleri yerde evrensel insan haklarından bahseden çapulcu takımı acaba nerede? Herkes her şeyi istediği şekliyle kırpıyor. Ama o kırptıklarınızı biz ifşa ederiz! Kadın hakları savunucuları evvela resmi olarak zorla fuhuş yaptırılan kadınların haklarını savunsunlar! Kadın hakları savunuculuğu adı altında oluşturulan algı ile toplumun en önemli temel taşı olan aile mefhumunu yıkmayı amaçlıyorlar. Buna Müslüman Türk milleti olarak asla müsaade etmemeliyiz! İlerleyen yazılarımızda kadın hakları, kadınlara yapılan şiddetler, kadınların çalışma özgürlüğü, kadınların sosyal özgürlüğü gibi konulara tek tek İslami ve kültürel perspektiflerden değineceğiz. Yazılarımızı takip ediniz!