Kuran Müslümanlarının Amacı Nedir?

Kuran Müslümanlarının Amacı Nedir?

Kuran Müslümanlarının Amacı Nedir? Bu şaşkınlar, neden sadece Kuran yeter, hadislere gerek yok diyorlar. Hadisleri inkar etmekle kalmıyorlar, edille-i şeriyyenin tamamını reddediyorlar. Herkesin Kuran meali okuyup, dini ana kaynağından öğrenmeleri ve aklıyla idrak etmeleri gerektiğini savunuyorlar. Peki bir Müslüman, sadece Kuran meali okuyarak dinini en kamil şekilde öğrenebilir mi? Tabi ki öğrenemeyecektir.

Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadisi şerifinde şöyle buyurdular:

“Kim bilgisi olmadığı halde Kuran ile ilgili söz söylerse, Kuran’ı tefsir ederse, Cehennemdeki yerini hazırlasın!” (Tirmizi)

Bir kimse eğer meal okuyarak dinini öğrenmeye kalkışırsa işin içine nefis ve şeytan girer. Kendi aklıyla Kuran ayetlerinin meallerini okuyarak dini meseleler hakkında bu böyledir, şu şöyledir diye hüküm vermeye başlar. Yakalanacağı en büyük hastalık ise, her konuda bana göre der. Halbuki o zavallı kim oluyor ki, şeriatı ahkamı ilahiye ona göre olsun!

Hadisler Kuran-ı Kerim’in Tefsiridir

Hadisler, Kuran-ı Kerim’i en iyi şekilde tefsir etmektedir. Bir kimse Kuran meali okumak yerine evvela bir ilmihal okumalıdır. Ardından Siyer-i Nebi okumalıdır. Yani Resulullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatını, sahabelerinin hayatını okumalıdır. Temel fıkıh bilgilerini öğrenmelidir. Eğer Kuran okuyacaksa da, tefsir okumalıdır. Tefsirlerin de çeşitleri vardır. Rivayet tefsirleri, Kuran-ı Kerim’i hadisi şerifler ışığında tefsir etmektedir. O halde bir Müslüman, meal okumak yerine hiç olmazsa Taberani ya da İbn Kesir’in rivayet tefsirlerinden birisini alıp okuyabilir.

Her şeyden evvel kimse kendi başına dinini öğrenmemelidir. Mutlaka ilmi tedrisattan geçmek zorundadır. Bu din bugünlere bozulmadan, kendi kendine İslam dinini öğrenenlerin vesilesiyle gelmedi!

Hadislerin, Kuran-ı Kerim’in tefsiri olduğuna dair şu hadise iyi bir örnektir:

Hazreti Ali Efendimiz, İbn-i Abbas Hazretlerini Harici taifesiyle tartışmaya gönderir ve ona der ki: “Git, onlarla mücadele et. Onları Kuran’a ve sünnete çağır. Fakat onlara Kuran’dan delil getirme. Çünkü ayetlerin pek çok manalara gelme ihtimali vardır. Ancak onlarla sünnetten delil getirerek mücadele et.” İbn-i Abbas Hazretleri de: “Ey Müminlerin Emiri! Ben Allah’ın kitabını onlardan daha iyi bilirim, çünkü Kuran bizim evlerimizde indi” dedi. Bunun üzerine Hazreti Ali Efendimiz: “Doğru söylüyorsun. Fakat Kuran, birçok yönü bulunan bir kitaptır. Kuran bir şey der, onlar da başka bir şey söylerler. Yani Allah’ın ayetlerini kendi kafalarına göre yorumlarlar, ağızları kapanmaz. Lakin sen onlara sünnetten delil getirirsen kaçacak yer bulamazlar” buyurdu. Nitekim İbn-i Abbas Hazretleri, onların karşısına çıktı. Sünnetten delil getirerek onlarla tartıştı. Sonunda onların elinde hiçbir delil kalmadı ve böylece hepsini susturdu. (Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr fi’t-Tefsîr bi’l-Me’sûr)

Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadisi şerifinde şöyle buyurdular:

“Size iki şeyi bırakıyorum ki, bunlara sarıldığınız sürece asla delalete düşmezsiniz. Bunlar Allah’ın kitabı ve benim sünnetlerimdir.” (Muvatta, İmam Malik)

Başka bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır:

“Size bir takım insanlar, Kuran-ı Kerim’in müteşabih ayetleriyle mücadele etmeye gelecekler. Sizde onlara sünnetler ile karşı koyun. Çünkü sünnetleri en iyi bilenler, Allah’ın kitabını en iyi bilenlerdir.” (Sünen-i Darimi)

Sadece Kuran Yeter Diyenlerin İki Ruhlulukları

Allahü Teala’nın kitabı olan Kuran-ı Kerim’i en iyi bilenler, Sünnet-i Seniyye’yi en iyi bilenlerdir. O halde sadece Kuran yeter diyen, Sünneti reddeden Kuran Müslümanları aslında Allah’ın kitabını bilmeyen, ama biliyorum iddiasında bulunan kimselerdir.

Ayrıca bu kimseler, hem sadece Kuran yeter derler, hem kendilerini yalanlayan ayetleri gizlerler. Hem sadece Kuran yeter derler, hem de sürekli kitaplar yazarlarlar, sohbetler düzenlerler ve düzenledikleri sohbetlerde kitaplarını satarlar. İşte bunlar böyle iki ruhlular!

Kuran’ı tefsir etmeye, yaratılmışların en hayırlısı olan Resulullah Efendimizi (sallallahü aleyhi sellem) layık görmezler. Ashabı Kiram’ı, Tabini ve Tebe-i Tabini ve hiçbir alimleri layık görmezler. Ama kendilerini bu konuda en layık kimseler olarak görürler. Hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar!

Hem sadece Kuran yeter derler, hem de Kuran-ı Kerim’in bazı ayetlerini tevil edip kendilerine slogan haline getirip insanları bu ayetler üzerinden saptırmaya çalışırlar. Bu şekilde yaparak kendi iddialarını da yalanlamış olurlar. Çünkü sadece Kuran yeterse, insanlar sadece Kuran okuyarak dinini öğrenecekse, o halde neden insanlara Kuran’ı kendi kafalarına göre tevil ederek anlatıyorlar? Buna iki ruhluluk denmezde ne denir?

Kuran Müslümanlarının Amacı Nedir?

Kuran-ı Kerim kıyamete kadar Allah’ın koruması altındadır. Allahü Teala, Hicr Suresinin 9. Ayetinde şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz Kuran’ı biz indirdik. Elbette onu biz koruyacağız.”

Yahudi alimleri Tevratı tahrif etmişler ve Resulullah Efendimizin gelişini bildikleri halde bunu Yahudi avamından gizlemişlerdir. Bakara Suresinin 146. Ayetinde Allahü Telala şöyle buyurmuştur:

“Ehli Kitap, kendi çocuklarını nasıl bilirlerse, onu (Muhammed Aleyhisselam’ı) da öyle bilirler ki, bütün vasıflarıyla bilirler. Halbuki onlardan bir kısmı bu hakikatı bilerek gizlerler.”

Bakara Suresinin 174. Ayetinde ise Allahü Teala şöyle buyurmaktadır:

“Muhakkak o kimseler ki, Allah’ın kitabından inzal etmiş olduğunu gizlerler ve bunun mukabilinde az bir bedel alırlar. İşte onlar karınlarda ateşten başka bir şey yemezler. Ve Allah onlar ile kıyamet gününde konuşmaz ve onları temize çıkarmaz ve onlar için elim bir azap vardır.”

Bugün Kuran-ı Kerim’i tahrif edemeyenler, ayetleri kendi nefislerine ve şeytanın vesveselerine göre tevil ediyorlar. Bazı ayetleri kendilerine sloganlaştırıyorlar ve kendilerini yalanlayan bazı ayetleri de gizliyorlar.

Sadece Kuran yeter diyerek aslında dinin kalesi olan edille-i şeriyyeyi yıkmak istiyorlar. Edille-i Şeriyye; Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyastır. Onlar sünneti, icmayı ve kıyası yok sayıp; bu üçünün yerine kendi nefislerine ve şeytan vesveselerine göre kitabı tevil ettikleri şahsi görüşlerini koyuyorlar. Böyle olunca da yoldan çıkmaları, sapıtmaları kaçınılmaz oluyor.

Onlara göre Kuran’ı, edille-i şeriyyenin diğer maddelerinden kopardıkları zaman kendi istedikleri gibi tevil etmeleri daha kolay olacaktır. Çünkü edille-i şeriyye olduğu sürece asla Allah’ın kitabını kendi kafalarına göre tevil edip dini bozamazlar. Özetle amaçları; sadece Kuran yeter deyip, edille-i şeriyyeyi yok saymak. Böylece Kuran’ı kafalarına göre tevil ederek dini bozmaktır. Herkes kendi kafasına göre Kuran’ı yorumladığı zaman ortada din kalır mı?

Şu hadisi şerif, Kuran Müslümanlığı davasında olanların asıl gayelerini ne kadar da net özetlemektedir:

“Dinin kaybolması, sünneti terk etmekle başlar. Halat nasıl ki lif lif parçalanırsa din de, sünnetin birer birer terk edilmesiyle ortadan kalkar.” (Sünen-i Tirmizi)

Kuran Müslümanlığı tek cümle ile, dini mihraptan yıkma projesidir. Ancak bu dinin sahibi olan Allahü Zülcelal Hazretleri, onlara fırsat vermeyecektir!

Alimler Peygamberlerin Varisleridir

Yahudilerin alimleri, Tevratta yazanları Yahudi avamından gizlerlerdi ve bunun karşılığında rüşvette alırlardı. Yukarıda ki Bakara Suresi 174. Ayette buna işaret etmiştir. Günümüzde de Kuran’ın ayetlerini değiştiremeyenler, bazı ayetleri kafalarına göre tevil edip bazı ayetleri de gizlemeye çalışıyorlar. Bu yaptıkları ne kadarda Yahudi alimlerin yaptıklarına benziyor!

Ama Kuran-ı Kerim, Allah tarafından korunmaktadır. Nitekim yukarıda zikrettiğim Hicr Suresinin 9. Ayeti bunu açık bir şekilde belirtiyor. Hazreti Allah bu Kuran-ı Kerim’i, Ümmeti Muhammed içindeki alimler vesilesiyle korumaktadır.

Alimler asırlar boyunca Kuran’ın ne değiştirilmesine ne de tevil edilmesine göz yummamışlardır. Bütün bidat ehline karşı dinin koruyucu muhafızları olmuşlardır. Yahudilerin alimleri gibi sapkın olan alimlerin Kuran’ı ve dini tahrif etmesine karşı adeta kalkan olmuşlardır.

Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) haber-i meşhur derecesinde olan bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

“Benim ümmetimin alimleri, Beni İsrail’in nebileri gibidir.”

Allahü Teala bir rivayete göre 124 bin, diğer bir rivayete göre ise 224 bin Peygamber göndermiştir. Bu peygamberlerinin sonuncusu ise, Resulullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi sellem) Hazretleridir. Kendisinden sonra ne Resul (kendisine suhuf ve kitap verilen peygamber) ne de Nebi (kendisine kitap ve sünnet verilen peygamberinin şeriatını insanlara tebliğ eden peygamber) gelmeyecektir.

İşte bu sebepten dolayı, Ümmeti Muhammed’in alimleri tıpkı Beni İsrail’in nebileri gibi son resulün getirdiği şeriatı ahkamı ilahiyeyi insanlara tebliğ vazifesini yapmaktadırlar. O yüzden alimler oldukça ve ilim yeryüzünde oldukça kıyamette kopmayacaktır. İlim ancak alimlerin kalkmasıyla ve buna mukabil ilme olan talebin bitmesiyle ortadan kalkar.

İlim Nasıl Ortadan Kalkar?

Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’den müttefekun aleyh olarak rivayet edilen bir hadisi şerif şu şekildedir:

Abdullah bin Amr (radıyallahü anha) dedi ki:

Ben Resulullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: “Doğrusu Allah, ilmi insanlardan çekip çıkarmaz. Fakat ilmi, alimleri almakla kaldırır. Nihayet hiçbir alim bırakmadığı zaman insanlar bir takım cahilleri lider edinirler. Onlara sorular sorulur. Onlar da ilimsiz oldukları halde fetva verirler. Bu suretle hem saparlar ve hem de saptırırlar.”

Allahü Zülcelal Hazretleri, alimlerin alınmasıyla ilmin ortadan kalktığı cehalet devrinden cümlemizi muhafaza etsin!

Daha evvelden yazmış olduğum Sünneti Seniyye Nedir? Başlıklı makalemi, başlık üzerine tıklayarak okuyabilirsiniz. Ayrıca bizi sosyal medya hesaplarımızdan da takip etmeyi unutmayınız!

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir