Kurban Bayramı, Kavurma Bayramı ve Mazlum Ayasofya! İnsanları maddeten olarak ayakta tutan kemik ve kas yığınından ibaret olmasıdır. Manevi olarak ayakta tutan şeyde bedenin içindeki ruh isimli cevherdir. Ruh cevheri bedeni terkettiği zaman maddi hayat biter ve kabir hayatında sonsuz, kaçışı olmayan ahiret hayatı ve hesap gününü bekleyiş başlar. O bekleyiş halinde akıbetimizi belirleyecek olan bedenimizi terk eden ruhun dünya akıbetidir.
İnsanoğlunun elinin değdiği her şeyde o insanın ruhundan eser vardır. Ondandır bazı işler ve eserler eşsiz ve mükemmel bir ürün olurken, bazı işler ve eserler birer ucube birer hilkat garibesi olması!
Arife günü nihayet bulan uzunca bir seyahat, akabinde yoğun geçen kurban programı, kısa bir seyahat ve dinlenme ile beraber uzunca bir müddet etrafı ve olayları müşahede, tahlil, tefekkür etme fırsatımız oldu.
Ruhtan bahsediyorduk! Bu fasıla döneminde tekrar tekrar müşahede ettim aslında hiçbir şeyin, hiç bir nesnenin, hiçbir kutsiyetin ve kutsal muamelenin ruhu neredeyse kalmamış. İnsanların, ibadetlerin, şehirlerin, binaların tamamının ruhu neredeyse lanet edercesine çekip gitmiş. Her şey suret ve şekillerde kalmış, hak hakikat toz toprağa bulanmış! Samimiyet yerini hamasete, kardeşlik yerini kalleşliğe, ibadet yerini ihanete, Ümmet olmak yerini fanatikliğe terk etmiş! Bu faziletlerin hepsi sanki uzaktan birbirini sırtlanlar misali dişleyen insanların zavallı halini izler hale gelmiş.
Kurban ibadetinin bir ruhu vardı, Ayasofya’nın da bir ruhu vardı öyle ruhlar ki; renkleri farklı da olsa aynı bağın üzümleri gibi tadı aynı olan!
Ayasofya’nın ruhu Allah’ın kelimesini yüceltme davasının ve o davanın mücahitlerinin küfrün merkezine, baş kalesine vurduğu bir nişan alametidir!
Nasıl Fatih Sultan Mehmet Han’ın ve ordusunun fetih ruhu günümüze Ayasofya‘yı ve İstanbul fethini çağ kapatıp çağ açan bir efsane, eşsiz ve mükemmel bir eser olarak miras bıraktıysa; Kapitalist düzenin baş dümenciliği için çırpınan ve siyasi hesaplardan, siyasi gelecek kaygısından korkan, düştüğü zaman ayağa kalkmaya yüzü kalmayacak olanların plan ve projelerine ve dahi bu emeller ile kararmış ruhların Ayasofya hamlesi hem açılışı, açılış şekli, mevcut kullanım şartları ve dalga geçercesine yapılan açıklamalar ve Diyalog süslemeleri ile bir hilkat garibesi olarak tarihte yerini almıştır.
Kem Alet ile Kemalat Olmaz
Yani kötü olan bir şey; şahıs, eşya veya halden mükemmel bir inkişaf ile kemalata ermiş bir netice beklenemez.
Memleketi Bizanslaştıran, ibneleştiren, ruhların öldüğü, neslin ifsad olduğu, ailelerin yıkıldığı, dinin esası Ehli Sünnet ve Cemaat akidesinin son hız tahrif edilmeye çalışıldığı, ekonominin kökünün kurutulduğu, genç yaşlı herkesin psikolojik bataklığa itildiği, mazlumların ahının gök kubbeyi kuşattığı her türlü mefsedet ve fuhşiyatın müsebbibi projeleri yasalaştıran, uygulayan, mimarlık ve taşeronluğunu üstlenen ve zeytinyağı gibi üste çıkıp hiçbir şeyin sorumlusu değilmiş gibi davrananlar; Ayasofya deyince bir gecede hamasetçi ve fanatikleri tarafından ümmetin halaskarı, ümmetin hadimi ilan edildi.
Ama kimse demedi ki “Emir komuta merkezim emir ederse papaz elbisesi giyerim!” Diyerek giydiği papaz elbisesini savunan adam, Emir komuta merkezi emreder ve icazet verirse Ayasofya’yı da açar, takkede takar diye!
Apaçık söylüyorum ve sözlerimin arkasındayım!
İktidar ve sahipleri Siyonizmin, büyük dünyacıların, evanjelist ve küresel şeytanların bu ülkeye attığı bir atom bombasıdır.
Her münafıkça işlerine siyaset diyen, her haince ve kafir ürünü proje ve taşeronluklarını Allah’ın ismi ve Rasulullahın referansını istismar ederek günahlarını ve hıyanetlerini arlanmadan sırıta sırıta örtmeye çalışanlar bu bayram yine düşmanlık ve kinleriyle hak ile mücadelelerine devam ettiler.
Allah’a kurbiyet, takva ve uğruna en değerli varlığı olan canını dahi verebilecek olmanın isbatı olan Kurban ibadetinin ve bu nimetin şükrü olan Kurban Bayramının yerini artık şekilcilikle örf ve adete bıraktığı, insanların anadan babadan gördükleri için etrafındakiler kesiyor diye kurban kestiği, et hesabı yapıp hesap çizip yazıp kar/zarar fizibilitesi yaptığı, et stokladığı kavurma bayramına dönüştüğü aşikar!
Her şeyin doğrusunu, en iyisini ve kalpleri Allah (Azze ve Celle) bilir! Amenna! Lakin birbirimizi boşuna kandırmayalım. “Ameller niyetlere göredir.” hadisi şerifinin arkasına sığınıp, samimiyetsizlik paçalarından akan işlerinize sanki arka planında safiyane bir ihlas ve Allah rızası varmış gibi kılıf bulmayın!
Ey İktidar Sahibi ve Muktedirler!
Kurban ibadetinin dahi ruhunu kaybedip şekilcilik, statü ve itibar meselesine dönüştüğü bu dönemde sırf size oy vermedikleri için, her türlü münafıkça siyaset ve projelerinizde şakşakçılık etmedikleri için; sırf Allah rızası için ümmetin kurban ibadeti doğru ve sahih şekilde icra edilsin diye evinden, mesaisinden, bayramından, ailesinden, ticaretinden vazgeçip ümmete hizmet adanmışlığına gönül veren insanların; sırf siyasi hesaplaşmalarınız için uhrevi hesaplaşmayı unutarak yoluna taş koydunuz, emeğine balta vurdunuz! Her fırsatta lanet okuyarak kaymağını yediğiniz sol iktidarların, batı çalışma grubunun, darbeci cuntacıların dahi yapmadığı zulümleri yapmaya reva gördünüz!
Oto yıkamacılara, leş gibi hayvan pazarlarında kurban kesenlere göz yumdunuz, Kurbanı tekbirsiz besmelesiz kesene, hatta vaktinden evvel kesen vakıflara göz yumdunuz, evinin önünü kan ve sokağını işkembe ile dolduranlara göz yumdunuz! Ama siyasi hesaplaşma için her zaman insanların gönlündeki ismini istismar ettiğiniz Cenabı Hak’tan korkmadan yıl içinde sürekli baskın ve dayatmalar ile, astronomik cezalar ile yıpratmaya çalıştığınız bu nezih topluluğun kesimhanelerini yıktınız, ruhsatını arife günü iptal ettiniz, asker yığıp, kaymakam yollayıp engel oldunuz, usulsüzlük bulamayıp kurban taşıyan tırın tekerine kusur bulup bağlattınız, saatlerce engellediniz.
Ne için yaptınız bunu Allah rızası için mi?
Rasulullah için mi?
Ümmet için mi?
Ezanlar susmasın bayraklar inmesin diye mi?
Bu sefer bahaneniz nedir? Hangi kılıf ile kandıracaksınız?
Ayasofya ile kulları kandırabilirsiniz ama Ayasofya’nın Rabbi olan Muntekim olan Allah’ı değil!
Biz bir gün öleceğiz, sizde bir gün öleceksiniz. Ruzi mahşerde kim zalim, kim mazlum halkın vicdanı veya demokrasinin gücü belirlemeyecek!
O mahkeme talimat vermeye, adaleti kendinize işletmeye alıştığınız mahkeme değil! Öyle bir yargı öyle bir dava ki hakimin kendisi şahit olacak!
Bizim kemiklerimiz gibi sizin kemiklerinizde toz toprak olacak. Ama bizim davamız biz ölsek bile ardımızdan devam edecek!
Sizin davanız mı?
Üzerinde uçuşan akbabaların sesini zaten duyuyorsunuz!
Allah bu millete bu ümmete hizmet edecek, bu dini istismar için değil ihya için yaşayacak;
Alparslan ruhlu, Fatih Sultan Mehmet ruhlu, Yavuz Sultan Selim ruhlu, Selahaddin Eyyubi, Nureddin Zengi, Mahmud Gaznevi,Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han ruhlu liderleri başımıza nasip eylesin!
Allah’a emanet olunuz! Selametle!