Vatan dediğimiz zaman aklımıza her zaman vatan toprağı gelir. Deniz, birçoğumuzun aklına gelmez. Halbuki vatanımızın bir karış toprağına kurban olduğumuz gibi, bir damla suyunada kurban oluruz. Çünkü topraklar bizim vatanımız olduğu gibi, denizlerde bizim vatanımız. Kara vatanımız olduğu gibi, deniz vatanımızda vardır. O da Mavi Vatan! Mavi Vatan Doktrini ise, bizim dış politikamızın ve askeri savunma stratejimizin en önemli unsurudur.
Nasıl ki düşmana bir karış toprak veremezsek, aynı şekilde bir damla suda veremeyiz! Bizim için vatan kutsaldır! Can veririz ama vatanımızdan ne bir karış toprak, ne de bir damla su veririz!
Mavi Vatan Nedir?
Mavi Vatan, bizim deniz sınırlarımızdır. Türk deniz yetki alanları ve bu yetki alanlarında haklarımızın korunması demektir.
Mavi Vatan kavramını Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ve Tümamiral Cihat Yaycı bulmuştur. Mavi Vatan kavramının bir doktrine dönüşmesi ise, Türk Deniz Donanmasının Mart 2019 tarihinde yapmış olduğu Mavi Vatan Tatbikatıyla gerçekleşmiştir.
Mavi Vatan siyaset üstü bir doktrindir. Bu sebepten dolayı Mavi Vatanımızı savunmak, herhangi bir siyasi partiyi ve görüşü savunmak değildir. O yüzdende Mavi Vatan üzerinden siyaset yapmak, halkın milli ve manevi duygularını suistimal etmek ahlaki değildir.
Dini siyasete alet etmekle, milli ve manevi duyguları siyasete alet etmek; acizlikten ve ahlaksızlıktan başka bir tanımla ifade edilemez. Aynı şekilde Mavi Vatan Doktrinini desteklememek, vatana sahip çıkmamak, Denizlerdeki haklarımızı müdaafa etmemek ve deniz sınırlarımızı vatan olarak kabul etmemekte; alçaklık ve ihanettir!
Mavi Vatan, özellikle 2015 tarihinden sonra deniz alanlarındaki aktif askeri stratejiye dayalı diplomasinin temeli olmuştur. Dış politikada askeri güç kullanımının öne çıkarılması ve Türkiye savunmasının sınırötesi alanlardan başlatılması açısından önemlidir.
Aşağıdaki harita, bizim Mavi Vatan sınırlarımızı göstermektedir.
Sevilla Haritası Nedir?
Sevilla Haritası, ismini aldığı Sevilla Üniversitesinde görevli Prof. Suarez de Vivero tarafından hazırlanmıştır. Sevila Haritası Avrupalı devletlerinin deniz yetki alanlarını gösteren ama tamamen varsayımsal olan bir haritadır. Zaten haritanın altınada “varsayımsal orta hat” diye notta düşülmüştür.
Bu haritaya göre Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’de hiçbir deniz yetki alanı bulunmamakta ve Türkiye adeta, sadece kıyılarına hapsedilmiş bir ülke konumundadır.
Sevilla Haritasının orjinali yukarıdaki gibidir ve görüldüğü üzere Türkiye’nin Mavi Vatan olarak belirlediği deniz yetki alanları adeta yok hükmünde sayılmıştır ve bizim deniz yetki alanlarımız, Yunanistan’ın deniz yetki alanları gibi gösterilmiştir. Adeta kendi kendilerine gelin güvey olmuşlardır. Kendileri çalıp kendileri oynamışlardır. Türkiye’nin ise buna göz yummasını, sesini çıkarmamasını beklemişlerdir. Ancak Türkiye; ne bir karış toprak, ne de bir damla su verecek bir devlet değildir!
MSB Bakanımız Hulusi Akar:
Sevilla Haritası diye ortaya çıkarılan haritanın hiçbir geçerliliğinin olmadığını, bunun hakkı, hukuku tanımadığını, burada barış ve istikrara katkı sağlamadığı gibi, bir problem çıkardığını da görmek, anlamak lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, TSK, 83 milyon, yani bizlerin, hiçbir şekilde bu Sevilla Haritası veya benzeri bir takım talep ve uygulamalarla adeta kıyılarımıza hapsedilmeyi kabul etmeyeceğimizi herkesin bilmesi lazım.
Türkiye ve Yunanistan arasında önceden var olan Kıbrıs ve Oniki Adalar sorununa bugünde deniz yetki alanlarında yaşanan ihtilaf eklenmiştir. Bu sorunun kaynağı ise hiç şüphesiz Sevilla Haritası ve AB üyesi bazı ülkelerin Yunanistan’ı, Türkiye’ye karşı kışkırtması ve desteklemesidir.
AB Sevilla Haritasına Nasıl Bakıyor?
Mavi Vatan‘ın yok sayıldığı Sevilla Haritası, sadece bir üniversitede hazırlanan raporda, harita üzerinde çizilen çizgilerden ibarettir. AB her ne kadar Sevilla Haritasını resmi olarak tanımasada, Haritadaki çizimleri bazı AB üyesi ülkeler Türkiye aleyhinde fiili olarak tanımaktadır. AB’nin bazı ülkeleri ise, zamanında cetvelle çizerek sınırlarını belirlediği devletlerle, Türkiye Cumhuriyeti devletini birbirine karıştırma hatasına ne yazıkki düşmektedir. Yunanistan ise Sevilla Haritası gerekçesiyle cin olmadan adam çarpmaya çalışmaktadır. Türklerin yakın tarihe kadar nice şeytana papuçlarını ters giydirdiğini ise unutmaktadır.
Sevilla Haritası denen çizimin, uluslararası hukuktada hiçbir karşılığı yoktur ve AB ülkelerinin, Yunanistan ile Türkiye arasındaki deniz yetki alanlarının belirlenmesinde de hiçbir tasarrufu olamaz. Yani AB hukuki olarakta Yunanistan’ın iddia ettiği ve Sevilla Haritasında da belirtilen deniz yetki alanlarını tanısa, bunun ne uluslararası hukukta, ne de Türkiye tarafında hiçbir karşılığı yoktur. Yani her halükarda Türkiye %100 haklıdır ve AB, Yunanistan’ı bu konuda politik olarak desteklemekten öteye gidemez. Fransa gibi askeri anlamda destekleseler bile istedikleri sonucu alamazlar. Çünkü Türkiye’nin asla geri adım atmayacağını çok iyi bilirler.
AB’nin başta Fransa olmak üzere bazı ülkeleri her ne kadar siyasi olarak Yunanistan’ı destekliyor olsada AB Komisyonu, Sevilla Haritasını hukuki ve siyasi olarak desteklememektedirler.
Hürriyet gazetesi Brüksel temsilcisi, AB Komisyonuna, AB’nin Sevilla Haritası karşısındaki resmi tutumunun ne olduğunu sormuştur. Komisyondan gelen yanıt ise: “Kurumlar tarafından hazırlatılan harici raporlar AB’nin resmi belgeleri değildir ve AB için hukuki ve siyasi değeri yoktur.” şeklinde olmuştur.
Aynı açıklamada “Deniz alanlarının sınırlandırılması ve buralardaki kaynakların kullanımıyla ilgili konular ancak iyi niyetle, uluslararası hukuka uygun olarak ve iyi komşuluk ilişkileri doğrultusunda diyalog ve müzakere yoluyla ele alınabilir” deniliyor.
Euronews haberine göre ise AB yetkilileri; Sevilla Üniversitesine, AB Komisyonunun herhangi bir harita çalışması yaptırmadığını ayrıca bu haritanın siyasi ve yasal bir değer taşımadığını açıklamıştır.
Zaten Üniversitede hazırlanan bir raporun veya haritanın hukuki ve siyasi bir dayanığının olmasını beklemek ahmaklıktır. Yunanistan, tamamen Türkiye’nin üzerine salınan ve havlatılan bir köpekten farksızdır. Ancak kendi acınası durumunun idrakinde olamayacak kadar gafil ve basiretsizdir.
AB ve Yunanistan Neden Türkiye’yi Akdeniz’de İstemiyor?
AB doğalgaz ihtiyacını Rusya’dan karşılamaktadır ve doğalgaz ihtiyacında Rusya’ya bağımlıdır. Bu bağımlılıktan hem Avrupa, hemde ABD rahatsızdır. Çünkü Rusya, Avrupa için bir tehdittir ve aslında halen düşmandırlar. Rusya ihracatının büyük bölümü Avrupa’ya yapmış olduğu doğalgaz ihracatıdır. Dolayısıyla Avrupa’nın, Doğalgaz ihtiyacında Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtulması demek, Rusya’nın ekonomik olarak ciddi bir darbe yemesi anlamına gelecektir.
Doğu Akdeniz’de ise keşfedilmeyi bekleyen trilyonlarca metreküp doğalgaz bulunmaktadır. Bu doğalgazlar Avrupa’ya aktarılırsa, Avrupa’nın Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığı bitecektir. Ama diğer yandanda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz aramasını istemiyorlar. Çünkü doğalgaz bulan ve enerjide dışa bağımlı olmayan, heleki kendilerine doğalgaz ihraç eden bir Türkiye istemiyorlar. Bunun içinde dalavereyle Türkiye’nin Mavi Vatan sınırlarını yok sayıp, Türkiye’yi kendi anakarasına hapsetmek istiyorlar. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi istemiyorlar ve her türlü anlaşmada Türkiye’yi devre dışı bırakmak istiyorlar.
Halihazırda Doğu Akdeniz’de bulunan ve bulunması hedeflenen doğalgaz rezevrlerinin, Akdeniz’e döşenecek boru hatlarıyla Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya pazarlanmasını hedeflemekteler. Daha doğrusu hayal etmekteler! Ancak bu şekilde Avrupa’ya pazarlanması için Akdeniz’de uzunca bir boru hattı döşenmesi ve Yunanistan üzerinden geçirilmesi oldukça maliyetlidir. En iyi alternatif ise Türkiye üzerinden doğalgazın Avrupa’ya pazarlanmasıdır.
Tüm bunlara rağmen bırakın Türkiye’nin Mavi Vatan topraklarında doğalgaz bulmasını, Türkiye doğalgaz bulmasa bile; Doğu Akdeniz’deki doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlanmasını bile istemiyorlar. Türkiye’yi bu kadar devre dışı bırakmak istemelerinin sebebi ise, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin stratejik olarak üstün olmasını ve dolayısıyla Doğalgazın Türkiye’den ihraç edilmesini istememeleri sebebiyledir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de stratejik olarak üstün olması, zengin doğalgaz rezervlerine sahip olması; yakın gelecekte bölgesel ve hatta büyük bir devlet olması demek olacaktır. Dolayısıyla Türkiye, ABD ve Avrupa için birinci tehdit konuma geçecektir.
Türkiye ve Yunanistan Savaşı Olursa Ne Olur?
Türkiye’nin Yunanistan üzerinde tatbikat yapması demek ise, iki NATO üyesi ülkenin savaşı anlamına gelecektir. Bu da Türkiye’nin NATO ittifakından çıkmasıyla sonuçlanabilir. AB üyesi bazı devletler ve NATO, Türkiye-Yunanistan arasındaki savaşın durması ve anlaşmanın sağlanması için bir takım teşebbüslerde bulunacaklardır. Ancak kalpleri her zaman Yunanistan’da olacaktır.
Fransa başta olmak üzere bazı AB üyesi ülkeler ise, Yunanistan’ı fiili olarak destekleyecektir. Zaten Fransa, Yunanistan’a destek olarak en önemli vurucu güçlerinden olan uçak gemisini Yunanistan’a gönderdi. ABD ise GKRY’ne karşı olan silah ambargosunu kaldırdı.
Son ana kadar Türkiye’nin geri adım atmasını ve Mavi Vatan’dan vazgeçmesini bekliyorlar. Bunun için ise bizi askeri olarak değil, zayıf karnımız olan ekonomik olarak tehdit ediyorlar. Türkiye ekonomisi gerek AKP’den önce, gerekse AKP döneminde kötü yönetildiği için, dış politikadaki gerginliklerinde etkisiyle iyice zayıflatılmıştır. Zayıflatılmasının sebebi ise, ülke ekonomisin çok kötü politikalarla yönetilmesidir. Ekonomimizin zayıf karnımız olduğunu ekonomi bakanımızdan çok daha iyi bilen Batı Dünyası’da, bizi sürekli ekonomik tehditlerle yıldırmaya çalışmaktadırlar.
Askeri olarak bizimle savaşmaları, kendileri içinde ciddi maliyetler ve kayıplar teşkil edeceğinden dolayı, en nihayetinde Mavi Vatan sınırlarımızı resmen kabul etmek zorunda kalacaklar ve Türkiye ile masaya oturmaları kaçınılmaz olacak. Tabi eğer her şeyi göze alırlarsa; Türkiye-Yunanistan savaşı, Üçüncü Dünya Savaşına dönüşebilir. Böyle bir savaşın sonucunu ise kestiremiyorum.
Ancak böyle bir savaş AB ve NATO’nun dağılmasıylada sonuçlanabilir. Çünkü Doğu Akdeniz’de bütün Avrupa ülkeleri bizim karşımızda değiller ve bizi destekleyen ülkelerde mevcut. Bunun yanında Rusya’da, Avrupa’ya karşı Türkiye’yi destekleyebilir. Afrika’yı Avrupa’nın hegomanyasından çıkırıp kendi hegomanyası yapmak isteyen Çin’de bu savaşa Türkiye safında yer alabilir ya da Türkiye’ye lojistik ve askeri destek sağlayabilir. Bu da hızlıca Batı ve Doğu bloğu arasında bir savaş haline gelir ve yüz milyonlarca insanın hayatına mâl olabilir. Nükleer güçler devreye girerse gerisini düşünmek bile istemiyorum!
Mavi Vatan Doktrini Neden Türkiye’nin Geleceği Açısından Önemi?
Mavi Vatan, Türkiye’nin geleceğinin tayini açısından son derece ehemmiyeti haizdir. Eğer Türkiye Mavi Vatan’dan vazgeçerse, üçüncü dünya ülkesi olmaya mahkum olacaktır. O yüzden Mavi Vatan sınırlarımız konusunda, gerekirse Üçüncü Dünya Savaşını göze alarak asla taviz veremeyiz. Zaten Üçüncü Dünya Savaşı öyle ya da böyle çıkarılır. Sebep yine Batı’nın açgözlülüğü olacaktır.
Doğu Akdeniz’de Türkiye eğer zengin miktarda doğalgaz rezervi bulursa, bu da Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının son bulması, hatta enerji ihraç eden bir ülke olması anlamına gelecektir. Enerji zengini olan Türkiye’nin; bölgede ekonomik, askeri ve siyasi olarak en üstün ülke olmasını sağlayacaktır.
Ayrıca Avrupa’ya pazarlanacak doğalgazın tek geçiş güzergahı Türkiye’nin mavi vatanı olacağından dolayı Avrupa, Türkiye’ye bağımlı hale gelecektir.
Türkiye elde edeceği ekonomik zenginlikle, doğu ve batı blokları arasında olan orta blok, yani İslam Dünyası’nın tartışmasız lideri olmak için gerekli stratejileri devreye sokabilecektir. Türkiye eğer İslam Dünyası’nın lideri olursa, önce bölgesel güç olup ardından tartışmasız büyük güç statüsüne sahip olabilecektir.
Mavi Vatan Doktrini Türkiye’nin geleceğidir! Türkiye’nin, hayallerine ve hedeflerine ulaşmasının anahtarıdır!