Muvaffakiyet Ulul Emre İtaat ile Mümkündür. Osmanlı İmparatorluğunu nasıl yıktıklarını hatırlayınız! Osmanlı İmparatorluğu, ulul emre itaatin ve disiplinin olduğu büyük bir devletti. Bu devlet küffara karşı Allah’ın kahredici kuvvetiydi. Davası ise ilay-ı kelimetullah davası olup, asla kuru bir cihangirlik davası değildi. Altı asrı aşkın ömründe, cihad meydanlarında sayısız büyük zaferlere imza atmıştı. Ancak ne zaman ki ulul emre itaat ve disiplinde gevşemeler baş gösterdi, işte o zaman Osmanlı’nın ihtişamı sönmeye başladı. En sonunda da Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla İslam Dünyası büyük bir buhran devrine girdi. Koca ümmet adeta sahipsiz kaldı. Bütün İslam Dünyası işgal edildi. Nice Müslüman alimler, hakiki mürşitler ve müritleri şehit edildi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve İslam Dünyasının işgaliyle siyasi otorite yıkıldı. Alimlerin, hakiki mürşitlerin ve müritlerin çoğunun şehid edilmesiyle de ilmi otorite yıkıldı. Netice de ise İslam Dünyası, hem siyasi hem de ilmi otorite olarak boşluğa düşmüş oldu.
Tabi düşman boş durmayıp, boşalan ilmi otoritenin yerini İslam’a karşı İslam stratejisini uygulayarak sayısız Oryantalist projesi sahte alimler ve sahte şeyhlerle doldurdu. Bu sahte alimler ve sahte şeyhler eliyle Müslümanların çoğu üzerinde hakiki manada yeniden siyasi ve ilmi otorite tesis edilmemesi için önleyici sosyolojik müdahaleler gerçekleştirildi.
İslam’a karşı İslam stratejisi ile Müslümanların, Müslümanlardan bir topluluğun güçlü bir asabiyye (siyasi ve içtimai kuvvet) meydana getirmesi önlenmeye çalışıldı. Tabi İslam’a karşı İslam stratejisini teferruatlı bir şekilde İnşaallah başka yazımda ele alacağım.
Az Sayıda Müslüman Topluluk Vardır
Şunu iyi bilmek ve idrak etmek lazım ki, gerçekten din yolunda olan az sayıda Müslüman topluluk/cemaat/tarikat vardır. Geri kalanlar ya Fırakı Dalle oluşumlardır ve aynı zamanda dış güçlerin kontrolündedir. Ya da direk olarak dış güçlerin kurduğu proje oluşumlardır. Bunlardan bazıları da var ki, görünürde Ehli Sünnet ve Cemaat itikadına mensuplar ve kendilerini Ehli Sünnetin kalesi olarak görürler. Ama hakikatte ise Ehli Sünnetin kumdan kaleleridirler.
Tüm bunlara rağmen şunu çok iyi biliyoruz ki, Kıyamete kadar Müslümanlardan bir topluluk daima Hak üzere olacaktır ve daima din yolunda muvaffak olacaktır. Düşmanlar ise ne yaparlarsa yapsınlar onlara zarar veremeyecektir. Böyle bir topluluktan olmayı Allah Celle Celâluh cümle Müslümanlara nasip eylesin. Böyle bir topluluk eliyle Müslümanları tekrar zilletten izzete kavuştursun.
Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“Ümmetimden Allah’ın emrini yerine getiren bir topluluk sürekli bulunacaktır. Onları aşağılayan veya onlara muhalefet edenler, onlara asla zarar veremeyecektir. Öyle ki Allah’ın kıyamet emri gelinceye kadar bu topluluk insanlara karşı böyle muzaffer halde kalacaklardır.” (Buhari, Menâkıb 28, Tevhid 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/101.)
İşte böyle bir topluluğun en büyük özelliği ise başındaki ulul emre olan sarsılmaz itaatleri ve bağlılıklarıdır. Bütün işlerini disiplinli bir şekilde çelik gibi iradeyle yapmalarıdır. Böyle bir topluluk karşısında dağlar bile hizaya gelir.
Ancak hayrında, şerrinde yaratıcısı Allah’tır. Allah Celle Celâluh insanları bazen hayır ile imtihan eder, bazende şer ile imtihan eder. Yine iman ederiz ki her hayırda bir şer, her şerde de bir hayır gizlidir. Her zorlukla beraber muhakkak bir kolaylığın olduğuna da iman ederiz.
Bu devirde şer ve zorluk devridir. Ama içinde nice hayırlarında gizli olduğu, zorluklara karşı kolaylıkların da bulunduğu bir devirdir. Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, tıpkı bir yılanın deri değişmesi ve eskisinden daha parlak ve daha canlı olması gibi; Müslümanlarda deri değişerek daha parlak ve daha canlı oluyorlar.
Ulul Emre İtaati Sarsmak İstiyorlar
Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün kaynağı olan ulul emre itaati sarsıp, sonra da Osmanlı İmparatorluğunu bitirdikleri gibi; şimdi de daima Hak üzere olan bazı tehdit olarak gördükleri İslami toplulukların kendi ulul emirlerine itaatlerini sarsarak bitirmeyi amaçlıyorlar.
Ulul Emre İtaat hususunda nass vardır. Yani Allah’ın emridir. Bununla beraber ulul emre itaatin sınırları vardır. Ahkam-ı Şeriyye’ye aykırı olan emirlere itaat caiz değildir. Ahkam-ı Şeriyye’ye aykırı olmadığı sürece, ulul emre itaatten şaşmak ancak kalpleri eğri olanların ve aklı noksan olanların işidir.
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ulul emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir.” (Nisâ Suresi, 59. Ayet)
Bir de görüyorum ki ulul emre itaati sarsmak konusunda propagandalar yapanlar, aynı zamanda bir dönemde kendileri de o topluluklardan birisine mensuplar. Yani saf değiştirmişler. Allah’ın dini için gayret edenlerin safından, Allah’ın dinini yıkmak için gayret edenlerin safına geçmişler.
Ayrıldıktan sonra, bâtılı ile hakkı yıkmaya çalışan birileri bunları himayesi altına alıyor ve örgütlüyor. Örgütlü bir şekilde kara-gri propagandalar yaptırıyorlar. Güya eskiden gaflet, dalalet ve hatta ihanet içindeydiler. Ama sonra gözleri açıldı ve hidayete kavuştular. Ulul Emre İtaat meselesini çarpıtıyorlar. Olmayan nice şeyleri ustaca yazdıkları senaryolarla sanki olmuş gibi gösteriyorlar. Ya da olmuş bazı meselelerin iç yüzünü gizleyerek çarpıtmak suretiyle gri propaganda yapıyorlar.
Ulul Emre İtaat meselesini, Şiaların Masumiyet inancı ve Bâtınilikle ilişkilendirip sanki itikadi bir sapma varmış gibi intiba oluşturuyorlar. Bu düşmanlığın temelinde ise siyasi sebepler yatmaktadır. Onlara göre Allah’ın dinini yıkmaya gayret edenlere, bâtılı ile hakkı yıkmaya çalışan siyasi otoriye itaat etmemek, o siyasi otoriteye muhalif olmak; gaflet, dalalet hatta ihanet için yeterli bir sebeptir. Ama asıl gafiller, asıl dalalette olanlar, asıl hainler acaba kimler? Aklı selim olan herkes kimin ne olduğunu da gayet iyi idrak etmektedir.
Ulul Emre İtaat ve disiplin, muvaffakiyetin temelidir. Böyle bir topluluk her zaman, her zorlukta bir kolaylık bulur. Her şerrin içinde bir hayra müesser olur. Kim ki böyle bir topluluktan algı operasyonlarının kurbanı olup koparsa, o kişi ancak kendisine yazık etmiş olur. Birde böyle bir topluluğa muhalif ve düşman olanlar kervanına katılırsa, vay o kişinin haline!