Plandemi Tedbirlerin Hepsi Kanunsuzdur ve Anayasal Suçtur

Plandemi tedbirlerinin hepsi kanunsuzdur ve  anayasal suçtur. Ayrıca bu suçların cezasıda hapistir. Ancak bu suçların hepsi ne yazık ki, en büyük tüzel kişilik olan devletimizi yönetenler eliyle devlet tarafından uygulanmaktadır. Sözde salgını bahane ederek sahte istatiksel verilerle millete korku salıp; maske takmayı zorunlu tutmak, insanlara sokağa çıkma yasağı uygulayarak hürriyetinden yoksun etmek, işyerlerini kapatmak, işyerlerini mühürlemek ve tehditle baskıyla çalışma hürriyetini engellemek, HES Kodu ile seyahat hürriyetini engelemek, TC Anayasasını esas almayan genelgelerle iş görme cihetine gidilerek anayasal düzeni ortadan kaldırıp hukuk dışı dikta rejimini uygulamak, TC vatandaşlarının okula gitmesini ve eğitim görmesini engellemek suretiyle eğitim hakkını engellemek, TC vatandaşları üzerinde ilaç deneyi yapmak (ilaç deneyi yapmak ve deney yapmak suretiyle öldürmek, ölüme sebebiyet vermek…) Bunların hepsi suçtur!

Sözde Corona salgını ve medya eliyle oluşturulan korku imparatorluğu milletin aklını almış. Milletimiz ne yazık ki plandemi ile nasıl bir felakete doğru sürüklendiğimizin farkında değil! Eğer şimdi uyanmazsak ve toplumsal olarak bu gidişe reaksiyon göstermezsek, yarın çok geç olacaktır. Bu toplumsal reaksiyonun gösterilmesi içinse öncelikle milletin gözlerinin açılması ve olan bitenin farkına varması lazımdır. Şimdi ise tek tek plandemi yani pandemi gerekçesiyle cumhurbaşkanlığı tarafından oluşturulan genelgelerin hepsinin hem TC Anayasasına, hemde Anayasa çerçevesinde oluşturulan kanunlarımıza aykırı olduğunu tek tek delillendirerek ele alalım.

Millete Sokağa Çıkma Yasağı Uygulayarak Hürriyetinden Yoksun Etmek

Millete sokağa çıkma yasağı uygulayarak hürriyetinden yoksun etmek, TCK (Türk Ceza Kanunu) 77. Maddesine göre suçtur. TCK 77. Maddesi aynen şu şekildedir:

(1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:

a) Kasten öldürme.

b) Kasten yaralama.

c) İşkence, eziyet veya köleleştirme.

d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.

e) Bilimsel deneylere tabi kılma.

f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.

g) Zorla hamile bırakma.

h) Zorla fuhşa sevketme.

(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.

(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

Burada her ne kadar siyasal, felsefi, ırki veya dini sebeplerde diye belirtilsede, şu an kişi hürriyetinden yoksun kılma şuçu devleti yönetenler tarafından pandemi gerekçesi kisvesi altında siyasal sebepten ötürü işlenmektedir. Bugün güç kendilerinde olduğu için hesap sorulamıyor. Ancak yarın dengeler değiştiğinde bu suçların hesabı sorulacaktır. Aynı maddenin 4. Fırkasında, Bu suçlardan dolayı zaman aşımı işlemez diye yazmaktadır. Yani hesap günü geçte gelse zaman aşımı işlemeyecek bu genelgelerin hesabı hukuki olarak sorulacaktır.

İşyerlerini Kapatmak ve Tehditle Baskıyla Çalışma Hürriyetini Engellemek

İşyerlerini kapatmak ve tehditle baskıyla çalışma hürriyetini engellemek, TCK’nın 117. Maddesinin 1. Fırkasına göre suçtur. TCK’nın 117. Maddesinin 1. Fırkası aynen şu şekildedir:

(1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden kişiye, mağdurun şikayeti halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

Açıktır ki bu suçu şu an devletimizi yönetenler, hazırladıkları kanunsuz genelgelerle işlemektedirler. Pandemi tiyatrasu gerekçesiyle milletin bir kısmının çalışma hürriyeti elinden alınmıştır. Çalışmak isteyenlere ise cebir ve tehdit uygulanmaktadır. Para cezası kesilmekte, işyerlerine mühür vurulmaktadır. Mağdurun şikayeti halinde bu suçu işleyenlere altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası uygulanmaktadır. Ancak bu cezayı kim kime uygulayacak? Zira bu suç devleti yönetenler tarafından işlenmektedir. Ancak yapılan bu adaletsizliklere, hukuk tanımazlıklara karşı milletin bilinçlenmesi ve toplumsal reaksiyon göstermesi elzemdir.

HES Kodu ile Seyahat Hürriyetini Engellemek

HES kodu ile seyahat hürriyetini engellemek Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23. Maddesine göre açık bir şekilde aykırıdır. Anayasamızın 23. Maddesi aynen şu şekildedir:

Madde 23 – Herkes yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.

Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmesi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;

Seyahat hürriyeti, suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;

Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

(Değişik fırka: 7/5/2010-5982/3 md.) Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hakim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.

Vatandaş sınırdışı edilemez ya da yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

Anayasamızın 23. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere bir kimsenin seyahat hürriyeti ancak suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle hakim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir. Onun haricinde, Anayasaya aykırı olan genelgelerle insanlar barkodlanıp seyahat özgürlükleri kısıtlanamaz, engellenemez. Bütün vatandaşlar olarak hepimiz, istediğimiz yere istediğimiz vasıta ile gitmekte özgürüz! Bu bütün millet olarak hepimizin anayasal hakkıdır!

Eğitim Hürriyetinden Yoksun Bırakmak

Bireyleri eğitim hürriyetinden yoksun bırakmak, TCK’nın 112. Maddesine göre suçtur. TCK’nın 112. Maddesi aynen şu şekildedir:

Madde 112 – (Değişik: 2/3/2014-6529/12 md.)

(1) Cebir ve tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;

a) Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine,

b) Kişinin eğitim ve öğretim haklarını kullanmasına,

c) Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına, engel olunması halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Kanun açık ve net bir şekilde eğitim ve öğretim hürriyetinin engellenmesinin suç olduğunu ve bu suçunda cezasının iki yıldan beş yıla kadar hapis olduğunu belirtmiştir. Ancak ne yazık ki bu suç, en büyük tüzel kişi olan devleti yönetenler tarafından devlet eliyle işlenmektedir.

Pandemi tiyatrosuyla öğrencilerin eğitim ve öğretim hürriyetinin elinden alınması ve sözde online eğitime geçilmesiyle birlikte, zaten çökmüş olan eğitim sistemi adeta imha edilmiştir! Bir nesil adeta gözlerimizin önünde heba olmaktadır ve bu gidişata son verilmezse gelecek nesilleride derinden tesiri altına alacak şekilde telafisi artık imkansız olan sonuçlar doğuracaktır.

Aşı Dayatması ile Milleti Zorla Denek Yapmak

Aşı dayatlamasıyla milleti zorla denek yapmak ve ayrıca sözde Corona olduğu tespit edilen kimselere yazdıkları ilaçları kullanmaları yönünde baskı uygulamak anayasal suçtur! Anayasamızın 17. Maddesinde aynen şu şekilde yazmaktadır:

Madde 17 – Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.

Kanuna baktığımız zamanda ise TCK’nın 77. Maddesinin 1. Fırkasının (e) bendinde aynen şu şekilde yazmaktadır:

Bilimsel deneylere tabi kılma.

TCK’nın 77. Maddesinin yukarıda zikretmiştim oradaki hükümlere tekrar göz atabilirsiniz. Kişilerin bilimsel deneylere tabi tutulmasıda kanunen suçtur. Aşılar ise bilimsel yeterliliği yoktur. Faz 3 denemeleri dahi bitmemiştir ve aşı olanlar bu yüzden aslında denektir.

Aşı olanlara imzalatılan belgenin EK BİLGİLENDİRME kısmına bakıldığında ise aynen şu şekilde yazmaktadır:

Mevcutta size uygulanan aşının faz 3 çalışmaları tamamlanmamıştır. Pandemi nedeniyle faz 3 çalışmaları tamamlanmadan Sağlık Bakanlığı tarafından “acil kullanım onayı” verilmiştir. Bu nedenle aşı ile ilgili bilimsel veriler yetersizdir. İlk evre – ileri evre yan etkilerinde değişiklik olabilir.

Aynı belgede OLASI YAN ETKİLER kısmında ise bir sürü yan etki yazmakla beraber özellikle şu yan etkileri manidardır:

Aşının herhangi bir bileşeninin neden olduğu alerjik reaksiyonlar; kurdeşen, alerjik cilt dökünmeleri ve anafilaktik şok (aşırı alerjik reaksiyon sonucu boyun bölgesindeki dokularda ödem nedeniyle nefes yolunuzda kapanma dahil olmak üzere ölümcül bir alerjik reaksiyondur.)

Tat kaybı, koku kaybı, nöropati, yüz felci görülebilir.

Aşı olanların imzaladıkları belgede gerekli uyarılar net şekilde yazmaktadır. Bilimsel yeterliliği olmayan bir aşıyı olanlar ise denek olmayı kabul etmiş demektir. Üstelik tüm sorumluluk aşı olmayı kabul eden şahsa aittir.

Ancak böyle bir aşı olmayı reddedenlere çeşitli hürriyet kısıtlamaları getirilmeye çalışılması, aşı kartı ve aşı pasaportu gibi adımların atılması, seyahat kısıtlamaları getirilmesi, çalışma hürriyetinin elinden alınması… kişilerin baskı yoluyla bu aşıları olmaya, mecbur edilmeye çalışılması anasal olarakta kanuni olarakta suçtur. Bu suç ise yine en büyük tüzel kişilik olan devleti yönetenler tarafından devlet eliyle gerçekleştirilmektedir.

Covid-19 Aşı Onam Formu

Anayasaya Aykırı Genelgelerle Anayasal Düzeni Bozmak Dikta Rejimi Uygulamak

Anayasaya aykırı genelgelerle anayasal düzeni bozmak ve dikta rejimi uygulamak, TCK’nın 309. Maddesine göre suçtur ve cezası ise ağırlaştırılmış müebbettir. TCK’nın 309. Maddesi aynen şu şekildedir:

Madde 309 – (1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

En büyük tüzel kişi ise devlettir. Ne yazık ki devleti yönetenler, 19 yıllık iktidarlık dönemlerinde güçlenmiş ve bütün devleti kendi istedikleri şekilde kullanacak hale gelmişlerdir. Devlet eliyle TC Anayasasının öngördüğü anayasal düzen ihlal edilmektedir. Anasayal düzen bozulmaktadır. Pandemi tiyatrosuyla alınan bütün kararlar ne yazık ki anayasaya ve anayasal düzeni bozmaya yöneliktir. Bu suç ise bizzat devleti yönetenler tarafından devlet eliyle gerçekleştirilmektedir.

Seyahat kısıtlamaları, eğitimin engellenmesi, sokağa çıkma yasaklarının  getirilmesi, bilimsel yeterliliği olmayan ne üdüğü belirsiz aşıların millete baskı ve korku ile cebren uygulanmaya çalışılması, Güya Corona olan insanlara ağır ilaçları zorla dayatarak onlarla tedavi edilmeye çalışılması, güya Coronadan veya aşıdan ölenlerin Corona sebebiyle öldüğü iddia edilerek otopsi yapılmadan gömülmeleri, petrol atığı olan ve uzun süre takmanın sağlığı tehdit edici boyutta zararlı olan maskelerin zorla taktırılması, HES Kodu uygulaması, Milletin çalışma ve para kazanma hürriyetinin elinden alınması… Hepsi ve daha fazlası Anayasaya ve Anayasayı esas alarak oluşturulan kanunlarımıza aykırıdır!

Bu Gidişat Nereye Gidecek?

Peki bu gidişat nereye gidecek? Önce oluşturdukları algıyla cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi referandum ile milletin yarısına kabul ettirip yönetim sisteminde değişiklik yaptılar. Bütün gücü ellerinde topladılar. Şimdi ise pandemi tiyatrosu olan bir diğer adıyla plandemi ile çeşitli kısıtlamaları, baskıları, yaptırımları… anayasaya ve kanuna aykırı bir şekilde uygulamaktalar.

Peki sonraki adım ne olacak? Geçen sene Şubat aylarında yeni anayasa tartışmaları iktidar tarafından başlatılmıştı. Eğer yeni anayasa için çalışmalar başlarsa o zaman aklımıza deli sorular gelmektedir. Bugün anayasaya ve kanuna aykırı olan ve suç teşkil eden kararların uygulanması, yarın yeni anayasa ile birlikte anayasal ve kanunsal zemine mi oturtulacak? Peki ya böyle bir şey olursa ne olur?

Ben size söyleyim! Tek Parti ve tek adam diktatörlük devrine girmiş oluruz. Artık bütün hayatımız devlet tarafından tam kontrol altında tutulur ve bugün olduğu gibi adaletsizliklere karşı asla tepki gösteremez ve mücadele edemez oluruz! Bireysel özgürlüklerimiz tamamen elimizden alınır!

O halde aklımızı başımıza devşirelim, silkelenip kendimize gelelim, hayal aleminden uyanalım ve halen imkanımız varken toplumsal reaksiyonumuzu gösterelim! Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Henüz halen çarşambadayız ve halen perşembeye karşı tedbir alma, perşembeyi değiştirme şansımız var!

Gafletten uyanmak için daha ne bekliyorsunuz!

Aşı Olmayanlara Kısıtlamalar Gelecek mi? Başlıklı bu konuyla alakalı yazımı da okuyabilirsiniz.

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir