Maalesef insanlarımızın dini bilgilerinin zayıf olmasından dolayı, dini istismar ederek kendini şeyh, gavs, mürşid ilan edenler var. Hatta kendini peygamber, mehdi ve mesih ilan edenler bile var. Kendilerini bu şekilde şeyh, mehdi, peygamber ilan edenlere şaşırmıyorum. Şaşırdığım asıl mesele, bunların izinden giden binlerce, on binlerce zavallı cahil insanların olmasıdır! Peki Sahte Şeyh ve Tarikat Nasıl Anlaşılır?
Detaya girmeden sorunun kaynağına inelim. Çünkü insanlarımızın çoğunun, ne yazık ki bazı kesimlerin oluşturdukları kara propaganlarla zihinleri daha da bulandırılmaktadır. Sorunun ana kaynağına inilmeyip, topyekün bütün tarikatlara ayırt edilmeksizin ardı ardına çeşitli iftiralar atılmaktadır. Bunun altında yatan sebepleride başka yazılarımızda yeri geldiğinde değineceğim inşallah.
Bu yazımızda, dini kullanan bu kadar sahtekar nasıl meydanı boş bulup türedi ve neden on binlerce insan bu sahtekarların peşinden gidiyor? Anlamaya çalışacağız. Sahte şeyhlerin ve tarikatların nasıl anlaşılacağını idrak etmeye çalışacağız.
Neden Bu Kadar Çok Sahte Şeyh ve Tarikat Var?
Sahte şeyh ve tarikat nasıl anlaşılır? Sorusunun cevabını vermeden önce, neden bu kadar çok sahte şeyh ve tarikat var? Sorusunu cevaplamak daha doğru olacaktır. Bunun en temel sebebi Tabikide insanlarımızın ekseri kahirinin ne yazık ki ilimsiz olmasıdır. Eğer insanlarımız öğrenmesi zaruri olan muhtasar düzeyde bile dini ilme sahip olsalardı, bu kadar çok dini kullanan sahtekarlara aldanmazlardı ve onlara asla fırsatta vermezlerdi.
Diğer bir sebep ise, aynı zamanda insanlarımızın dinini doğru ve yeterli seviyede öğrenmesinin önündeki engel olan laiklik sistemidir. Devletimiz, din ile devlet işlerini birbirinden ayıran bir sisteme sahip olduğu için; insanlarımızın doğru şekilde dinini öğrenmesinin önünde büyük engel teşkil etmektedir.
Bugün baktığımız zaman Diyanet İşleri Başkanlığı diye bir kurum var. Ancak bu kurumun insanlarımıza dini doğru ve yeterli bir şekilde öğrettiğini hiçkimse söyleyemez. Buna rağmen Diyanet İşleri Başkanlığına, devletin en kritik kurumlarından bile daha fazla yıllık bütçe ayrılmaktadır. Ekim 2018’de yazdığım bir makalede, Diyanet İşlerine ayrılan bütçeyi eleştirmiştim. Ayrıca makalede, MAK Danışmanlık tarafından hazırlanan Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı isimli bir raporun özetini de paylaşmıştım ki. Bu makaleyi de mutlaka okumanızı tavsiye ederim
MAK Danışmanlık tarafından hazırlanan ilgili rapor bile, insanlarımızın ne kadar ilimden nasipsiz ve itikadi ciddi sıkıntılarının olduğunun en önemli göstergesidir. Sorunun ana kaynağı, insanlarımızın yeterli ve doğru şekilde dinini öğrenememesi ve cahil kalmasıdır. Bu kadar cehaletin içerisinde de meydan sahte şeyhlere, gavslara, mehdilere, mesihlere ve hatta peygamberlere kalmaktadır. Bu kadar sahtekarın izinden gidenlerde cabası!
Sahte Şeyh ve Tarikat Nasıl Anlaşılır?
Sahte şeyh ve tarikat, ancak dinini doğru ve yeterli düzeyde öğrenmekle anlaşılır. Ehli Sünnet İtikadına ters olan bir tarikat ve o tarikatın şeyhi, kesinlikle sahih değildir. Bozuk bir şeyh ve tarikattır. Sıklıkla karşılaşılan ana mesele genellikle cinsel içerikli oluyor. Kız çocuğuna taciz olayı ise en acı olanıdır!
Şeyhlik iddia eden sahtekarların neredeyse hepsinin ortak özelliği, rüya yoluyla manevi alemde icazet aldıklarını iddia etmeleridir. Bütün tarikatların aynı zamanda kendilerinde birleştiğinide iddia edenler var.
Muhtemelen bunlar şeytandan icazet alıyorlar. Ya da tamamen sahtekarlık amacıyla şeyhlik aldıklarını iddia ediyorlar. Rüyada manevi alemde şeyhlik aldığını iddia edenler kesinlikle sahtekar ve münafıktır. Büyük ihtimallede şeytani olan cinlerin kontrolünde bir zavallıdır.
Bütün sahte tarikatlarda ve şeyhler de mutlaka itikadı ve ameli bozukluklar olmaktadır. Deli dana gibi sözde zikir ayinleri yaparlar, kendilerinden başka tarikatlara çamur atarlar ve kendilerinin asıl tarikat olduklarını iddia ederler, sahte şeyhler karıya kıza el öptürür, taciz ve tecavüz olayları da ne yazık ki yaşanabilmektedir. Şeyhiyle ilişkiye girip Cennet’e gireceklerine inananlar bile var!
Müridleri adeta şeyhlerine masumiyet sıfatı yüklerler! Aynı zamanda şeyhleri zamanın müceddidi ve Hazreti Mehdi’dir! Ancak müridlerince zamanın müceddidi ve Hazreti Mehdi vasfı yüklenen sahtekarların birçokları Kuran-ı Kerim bile okumayı bilmez! Temel dini bilgileri bile yoktur. Bazılarının ise belli seviyede ilimleri vardır ama alim değillerdir.
Yine sahte şeyhlerin en büyük özelliklerinden biriside; sürekli Hazreti Mehdi ve İslam Birliği meselelerini dillendirirler. Müridlerine direk olarak söylemeseler de, sürekli kendilerinin Hazreti Mehdi olduklarını imâ ederler. Hatta direk olarak söyleyenlerde var. Utanmadan bana Hazreti Mehdi olduğum manevi alemde bildirildi derler! Fatih Nurullah’ta bunlardan birisidir ve kız çocuğuna taciz ettiğinde “Mehdi’nin karısı olacaksın!” demişti. Yani kendisini kasdetmişti!
Gerçek şeyhlerin en büyük özelliklerinden birisi; Kuran-ı Kerimden ve Sünnet-i Seniyyeden kıl kadar saptığımı görürseniz beni takip etmeyiniz!” Derler!
Gerçek şeyhlerin en büyük özelliği, her biri aynı zamanda alimdirler. Alim olmayan zaten şeyh, yani doğru yolu gösteren bir zât olamaz!
Gerçek tarikatların en büyük özelliklerinden birisi, hepsinin birer ilim yuvası olmalarıdır. Allah’ın dininin öğretildiği, İslam’ın öğrenilip yaşanmaya ve yaşatılmaya çalışıldığı müesseseler olmalarıdır. İlim meclisi olmayan, şeriatsız olan hiçbir tarikat hak değildir. Onların şeyhleride hak değildir! Ek olarak Tasavvuf ve Tarikat Nedir? isimli makaleyede göz atmanızı tavsiye ediyorum.
Bir Sahte Şeyh Örneği!
https://www.youtube.com/watch?v=sqJjoEeaWrs
Yukarıdaki videoyu iyi izleyiniz! İşte size sahte bir şeyh örneği! Sözde Mevlevi Tarikatı şeyhi olduğunu iddia eden sahtekar Mustafa Özbağ! Muhtemelen kendi adamı olan birisi söz alıyor ve rüyasında Allah’ı gördüğünü iddia ediyor. Allah’ın üzerinde haşa, Mustafa Özbağ’ın üzerinde giydiği hırka varmış! Herif Allah’ı gördüm derken, Sahtekar Mustafa Özbağ hemen araya girip “Ruyetullah haktır, İmamı Azam” diyor. Devamında ise “Peygamber Efendimiz (aleyhivesellem) defalarca rüyasında gördü, sahabe rüyasında gördü, İmamı Azam 99 kere çocuk şeklinde rüyasında gördü!” Diyor. Rüyayı gördüğünü iddia eden adam devam ediyor, “Kalbime gönlüme Allah olduğunu hissettirdi. Sırtında sizin hırkanız vardı. Arkası dönüktü. Yüzünü görmek istedim. Yüzünü döndü. Yüzü sizin yüzünüzdü. Bana tebessüm ediyordu!” Diye rüyasını anlattı. Yahu anlattığı sözde rüyasını yazarken bile ellerim titredi! Açık şekilde bir şirk ve küfürdür!
Şimdi bu şahsın sahtekar olduğu açık seçik ortada! Bunun gibi nice sahte şeyhler, gavslar, mehdiler, mesihler ve hatta peygamberler var! Bu sahtekarlar illa ameli olarak bir falso mu vermeli ki, ne mal oldukları ortaya çıksın? Fatih Nurallah gibi küçük kıza taciz mi etmeliler? Kadınlara badelememe mi yapmalılar? Tecavüz, cinsel istismar mı yapmalılar? İlla buna gerek var mı? Diyanetin böylelerine karşı insanlarımızı uyarması çok mu zor?
Fatih Nurullah ve FETÖ
Mesela Fatih Nurullah denen sahtekarda; Hazreti Muaviye’yi, Fetullah Gülen’e ve ona uyan sahabeleri ise FETÖ’ye benzetmişti. “Sövmem, övenede bir şey demem ama övende benim dergahıma gelmesin.” Demişti. Başka bir sohbetinde ise “Elimi öpen Cennete girecek!” Demişti. Daha başka şeyleri var detaya gerek yok. İtikadi olarak bozuktu! Dolayısıyla bazı tarikatların önde gelen hocaları bunun hakkındada insanlarımızı ikaz etmişti. Hatta gerçek Uşşaki Tarikatı dahi, bunun sahtekar olduğunu seneler öncesinden defalarca ifade etmişlerdi kamuoyuna. Ama dinleyen yok! İlla bir sapıklık, ameli bir cürüm mü işlemesi lazımdı ne mal olduğunun anlaşılması için?
FETÖ’de aynı! FETÖ bir tarikat değildi ve tarikatlık iddiasıda hiç olmadı. Ama FETÖ İslami cemaat kisvesine bürünmüş en tehlikeli ve münafık yapılanmaydı! En az otuz sene gerçek tarikatların şeyhleri, ilim ehli kimseler tarafından Fetullah Gülen hakkındada hem devletimiz, hemde insanlarımız uyarıldı. FETÖ’nün küresel karanlık bağlantıları ve özellikle Dinler Arası Diyalog ve Ilımlı İslam Fitnesi, delilleriyle ve derinlemesine on yıllarca anlatıldı. Kimse aldırış etmedi. Bilakis insanlarımız ciddi destekler verdiler. Her devrin siyasi aktörleri ve özellikle AKP, FETÖ’ye hep yol açtılar. Onların bilerek güçlenmesini sağladılar ve sonuç aşağıdaki resimde gözüküyor! Uzun uzun yazmaya gerek bile yok!
FETÖ’nün ne mal olduğunu, ne kadar tehlikeli olduğunu ve münafık olduğunu anlamak için; illa ihanet mi etmeleri gerekiyordu?
Her şeyi geçtim FETÖ’nün yaptığı ihanetle bütün kirli ve karanlık yüzü ortaya çıkınca, FETÖ’nin ihanetinden yola çıkarak, on yıllarca milletimizi ve devletimizi FETÖ hakkında ikaz eden cemaatlerin ve tarikatların hepsine potansiyel FETÖ gözüyle bakılarak çeşitli ifitiralar atıldı! Halbuki gerçek olan, on yıllardır FETÖ’nün gerçek yüzünün tarikatlar ve cemaatler tarafından anlatılmaya çalışılmasıydı. Ama ne devlet ne de millet dinlemedi! Bedelide 15 Temmuz ile ödendi! Asıl soru şu; Ya başarılı olsalardı?
Bu Sahtekarlar Nasıl Oluyor da, Gerçek Tarikatlar ve Cemaatler tarafından Hemen Anlaşılıyor?
Peki bu sahtekarlar en başlarda nasıl oluyorda gerçek tarikat ve cemaatler tarafından anlaşılıyor? Bunun tek açıklaması, gerçek tarikatlarda ve cemaatlerde İslam dini doğru şekilde öğretilir. Gerçek tarikat ve cemaatlerin hepsi ilim yuvasıdır. İlim olduğu zamanda, Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in, Gençliğe Hitabesinde söylediği gibi: “Ak sütün içindeki ak kılı farkedebilecek kadar gözü keskin…” firâset sahibi olurlar.
Şeriatsız tarikat olmaz, olamaz! Şeriatın olması içinde ilim olması şarttır. O yüzden her tarikat ilim yuvasıdır ve dinin en doğru şekilde öğrenilebileceği yerlerdir. Sahtekarlar ise aynı zamanda projedir. Mesela FETÖ’nün bir proje olduğu delilleriyle açıkça ortada! Fetullah Gülen ABD’de resmen FBI tarafından koruma altında ve Türkiye’ye iade edilmiyor. Bu bile başlı başına delil olmaya yeterlidir.
Aynı şekilde Fatih Nurullah denen sahtekarda, hiçbir ekonomik gücü olmadığı halde kısa sürede görkemli bir dergah yaptırdı kendisine ve kısa sürede parlatıldı. bir proje olduğunu anlamamak için salak olmak lazım! Hakiki Uşşaki Şeyhinin zaten kendisini kovma sebebinin başında, şeyh olmaya çok hevesli olması yatmaktadır. Açıkça banada şeyhlik verin demiş! Bu kadar şeyh olma hevesi olan birisinede sanırım birileri görmezden gelemeyip şeyhlik vermiş ve parlatmışlar! Olay bundan ibaret!
Ruyetullah Nedir?
Ruyetullah, yani Allah’ın zâtının görülmesi, ahirette Cennet ehline haktır. Ancak Allah’ın zatı keyfiyetsizdir. Yani aklımızla bunu idrak edebilmemiz imkansızdır ve akla ne gelirse o kesinlikle Allah değildir. Allah’ın zatı hakkında düşünülemez! Çünkü akıl, Allah’ı anlamaktan acizdir. Allah’ın zatını rüyada veya gerçekte görmek mümkün değildir. Gerek Peygamber Efendimiz (aleyhüsselâtüvesselam), gerek Ashâbı Kirâm, gerek İmamı Âzam rüyasında Allah’ın sıfatını görmüşlerdir. Yani Allah’ı bir nur olarak olabilir, esmâül hüsna olarak olabilir ya da Allah’ın sonsuz lütufları olarak görmüş olabilirler… Ama kesinlikle Allah’ı zât olarak görmediler!
Allah’ın zatı, yani Allah’ı bir suret olarak görmek mümkün değildir. Böyle bir şey ne rüyada, ne de gerçekte görülemez. Allah’ı bir mahluk olarak gördüğünü iddia etmek, Allah’ın zatını gördüğünü iddia etmek zaten itikadi olarak bir bozukluktur ve şirktir! Ehli Sünnet ve Cemaat akaidine terstir. Dolayısıyla Ehli Sünnet ve Cemaat akaidinin amelde dört hak mezhep imamlarından olan ve en büyük alimlerden olan İmamı Âzam Ebû Hanefi Hazretlerine böyle bir iftira atılamaz! Ona atılması kabul edilemeyen iftira, Peygamber Efendimize (aleyhisselâtüvesselam) ve Ashâbı Kiram’a hiç atılamaz! Ruyetullah meselesi, kendi içinde uzun bir konu olduğu için, bu yazıda bu kadarla iktifa ediyorum.
Meselenin özü; sahte şeyhleri ve tarikatları anlamanın yolu, İslamı doğru ve yeterli düzeyde öğrenmekten geçmektedir. İlimsiz şeriat, şeriatsız tarikat olmaz!