Seyyid Kutup Taassubu

Seyyid Kutup Taassubu

Seyyid Kutup isimli şahıs eserleri, fikirleri, yaşantısıyla tartışmaya açık bir kişiliktir. Sosyalizm ve Tevhid arasında geçen ömrü, yazmış olduğu eserler hususuyla haddi aşan görüşleriyle Seyyid Kutup meselesi tam bir muammadır. Ülkemizde ise ciddi şekilde Seyyid Kutup Taassubu vardır.

Dini ve akidevi ilimlerden bir behresinin olmaması, kendi şahsi sosyolojik görüşlerini İslam’ın bir parçası gibi anlatması, eserlerinde Ehli Sünnet ve Cemaat akidesine muhalif görüşler ve hadsiz ifadeleri sebebi ile Ehli Sünnet ve Cemaat nezdinde muteber olmayan tenkit edilen tavsiye edilmeyen bir kişilik olmasına rağmen, daha reformist ve sosyolojik düşünen ve Ehli Sünnet yolundan ayrılan mecralar, bazende Seyyid Kutup’un döneminde yaşanılan ceberrutluklar karşısında duruşu ile kendini kahraman, mücahit ve şehit olarak belleyip olayın cazibesine kapılan Siyasal İslamcılar tarafından tavsiye edilen, şöhret edilen ve parlatılan bir şahsiyettir.

Evet Seyyid Kutup günahı ile sevabı ile öldü. Allah indinde kulun makamını ve akibetini kimse bilemez. Ehli Sünnet’in görüşü bu yöndedir. Seyyid Kutup’un Müslümanlığı ve akibeti hakkında konuşmayacağız. Çünkü bunun takdiri Allah’ın hükmündedir.

Cahil insanlar ve Siyasal İslamcılar fikirleri hoşlarına gittiği ve aksiyonu sevdikleri için gıybet olur bahanesi ile konuşmaktan çekiniyorlar. Biz Seyyid Kutup hakkında bidat ve tezviratlarından bahsedeceğiz. Çünkü her bidat ve bidat sahibi, İslam’ın şeref ve haysiyetine halel sürme noktasında birleşir. Bu konuda konuşmak ise gıybet değil gayreti diniyye sebebiyledir.

Seyyid Kutup’un Hayatı

Seyyid Kutup 9 Ekim 1906 yılında Asyut’da doğmuştur. Adının Seyyid olması sebebi ile bazı cehalet ehli kimseler kendisini ehli-beytten zannederler. Aslen Hindistanlı olup fellah yani Mısır’ın köylüsüdür.

İlköğretim ve lise eğitimi esnasında edebiyat ile ilgilenmiştir. 20 yaşında öğretmen okulundan mezun olmuştur.

1933 yılında üniversite eğitimini tamamlamış 6 yıl kadar öğretmenlik yapmıştır.

Öğrencilik yıllarında o dönemin meşhur edebiyatçısı Mahmut Akkad ile tanıştı. Uzun yıllar münasebet ve etkisinde kaldı. Bu münasebetiyle Seyyid Kutup popülarite açısından çok kazanımlar elde etti ve tanınan bir yazar oldu.

Siyasete Girmesi ve Siyasi Hayatı

Öğrencilik yıllarında VEFD Partisinde iken daha sonra istifa ederek Saa’diyyin Partisine geçiş yaptı. 1947 yılında ise siyasetle bağını kesip partiden istifa etti.

Hristiyan olan Yusuf Şehate finansörlüğü ile 4 sayılık Alemül-Arap dergisini yayınladı.

Daha sonra İhvan üyesi bir şahsın desteği ile Fikrül Cedid dergisi çıkartıldı.

1948 yılında Amerikan eğitim modellerini incelemesi için bir heyet ile Amerika, İsviçre, İngiltere ve İtalya gezisi yaptı. 1950 yılında biten 2 yıl süren gezisinde çok sert bir karşıtı, fakat çok sıkı sosyalizm fikirli oldu.

1952 yılında maarif bakanlığından istifa etti.

1952 yılında Mısır Kralı Faruk’a yapılan darbede Heyeti Tahrir denilen Hür Subaylar ile yakın ilişkiler içerisinde bulundu. Kendisinin daha sonra idam kararını verecek olan Cemal Abdünnasır ve ekibi ile darbe planları için çoğu kez Seyyid Kutup’un evinde bir araya gelmiştir. Seyyid Kutup ve Cemal Abdünnasır ikilisini bir araya getiren şey İslamiyet değil, ortak noktaları olan Sosyalizm görüşüdür.

1952 yılında darbeci cunta lehine bir konferans verdi ve çok takdir edildi.

İngilizlere ticari ültimatomlar veren ve lüks ve israf içinde yaşayan Kral Faruk tahtan indirilip, sonra yerine oğlu Ahmed Fuad’ı getiren cunta daha sonra yönetimi ele alıp kendi içlerinden General Muhammed Necip isimli komutanı başa geçirdi. General Muhammed Necip 2 yıl devleti idare etti. O dönemin en mühim İslami Hareketi olan İhvan-ı Müslimin, General Muhammed Necip’i destekliyor, aynı şekilde Necip İhvan-ı Müslimin’e sahip çıkıyordu.

Seyyid Kutup’un İhvan-ı Müslimin’e Katılması

Sosyalizm görüşüne sahip olan Cemal Abdünnasır, İhvan hareketinden rahatsızdı ve İhvan hareketinin kendisini fesih edip darbeci Heyeti Tahrir grubuna katılmalarını ve pasifize olmalarını arzu ediyordu. Ülke ve kamuoyu içinde itibar ve güç sahibi olan İhvan-ı Müslimin Hareketi bu teklifi kabul etmek ve pasifize olmak istemedi.

Seyyid Kutup iki teşkilat arasındaki anlaşmazlığa ara buluculuk yapmak istese bile başarılı olamadı. Cemal Abdünnasır, General Muhammed Necip’i indirip yönetimi kendi ellerine aldı. Böylece İhvan-ı Müslimin ve Heyeti Tahrir arasındaki uçurum daha da genişledi. Abdünnasır’a karşı cephe alan Seyyid Kutub, İhvan-ı Müslimin Hareketine üye olarak yayınlar yapmaya başladı.

1954 yılında başarısız bir suikaste uğrayan Abdünnasır, bu olaydan İhvan-ı Müslimin Hareketini sorumlu tuttu. İhvan Hareketinin ileri gelen yöneticileri ve Seyyid Kutup hapse koyuldu. 15 yıl ceza alan ve İslami ilimlerden bir öğrenimi ve tahsili olmayan Seyyid Kutub, Fi Zilalil Kuran isimli kendi yarı selefi yarı sosyalist görüşlerini ifade eden tefsiri kaleme aldı. 10 yıllık cezasını çektikten sonra Irak Başkanı Abdüsselam Arif’in şahsi girişim ve ricası üzere 1964 yılında serbest bırakıldı.

Seyyid Kutup’un İdam Edilmesi

Hapisten çıkar çıkmaz İhvan-ı Müslimin Hareketini canlandırmak üzere yayınlara başladı. 1965 yılında Melaim Fittarik (Yoldaki İşaretler) isimli kitabındaki Hükümet aleyhi ve ihtilal teşviki ifadelerinden dolayı tekrar hapse alındı. 29 Ağustos 1966 yılında idam edildi.

Seyyid Kutup’un idam edildiği tarih çok manidardır. Cemal Abdünnasır, Seyyid Kutup’u aslında idam değil müebbet hapis ile yargılayıp, hem neşriyat ve muhalefetinin önünü kesip hemde halktan tepki almadan Seyyid Kutup’tan kurtulmayı planlıyordu.

Fakat o dönem Suudi Arabistan toprakları Irak, Suriye ve Mısır’dan kaçan muhalif, yazar, asker, düşünce adamlarının adeta bir sığınağı olmuştu. Suudi Hükümetinin bu tavrı ise diğer ülkeleri rahatsız ediyordu. Mısır donanmasının Yemen’e saldırması ve Suud sahillerini bombalaması sebebi ile iki ülke arasında gerilim tırmanışa geçti. Tüm bu husumeti kenara koyarak Kral Faysal, Cemal Abdünnasır ile yakın temasa geçerek idamın iptali için ricacı olmuştur. Kral Faysal’ın bu ricasını umursamayan Abdünnasır, Suudi Hükumeti ve Kral Faysal’ın Türkiye ziyareti esnasında idam sürecini hızlandırarak adeta Suudilere nispet etmiştir.

Seyyid Kutup’un hayatı bu yönde cereyan etmiştir.

Bizim Seyyid Kutup hakkında itirazlarımız, eserlerindeki zehirli ve bidat görüşleri hakkında ve cahil insanlar nezdinde itibar görmesi ve rehber edinilmesi sebebi iledir.

Seyyid Kutup’u tenkit ettiğimiz görüşleri nelerdir?

    • Cihat ve cihat ayetlerini sosyalizm görüşü ile tefsir etmiş, cihat ile gayenin ilâ-yi kelimetullah manası taşımadığını söylemiştir.
    • Fi Zilali Kuran tefsirinde Ashabı Kiram Hazeratını tenkit etmiştir.
    • Fikir ve görüşlerinde İbni Teymiyye, Muhammed Abduh, Leopola Weiss (Muhammed Esed) gibi şahıslardan etkilenmiş ve eserlerine yansıtmıştır.
    • Allah’a cisim isnat eden Mücessime etkisi altında görüşleri vardır.
    • Tıpkı FETÖ gibi Dinler Arası Diyalog yanlısıdır. Hristiyan ve Yahudileri aşağı görmeyi ve sevmemeyi taassub olarak görür.
    • Meşveret ve istişareyi kabul etmez.
    • Zekat ve zekatın dağılımı ve kullanımı konusunda Marksist görüşlere sahiptir.
    • Zekatı vergi olarak ifade eder ve devletin zekat müessesinde dağılım hakkını savunur.
    • Sosyalist olduğu için klasik her sosyalist gibi kişisel mal edinme hakkını yok sayar. Servet ve zengin düşmanıdır.
    • Komünist sistemlerde olduğu dibi devletin kişisel mallarda istediği gibi tasarruf hakkını savunur.
    • Dua ve zikri İslam’dan saymaz, gereksiz ve faydasız olarak görür.
    • İslam mezhep ve ahkamından bahsetmez, meseleleri anlatırken mezhep karşıtı olduğu için mezhepsel hükümlerinden bahsetmez İslam nazariyyesi diyerek bir ideoloji gibi bahseder.
    • İslam’da Sosyal Adalet kitabında, ümmetin birliği noktasında mezhepleri ihtilaf olarak görür.
    • Kadın ve erkeğin eşitliğini; dini ve ahlaki olarak değil, hukuksal olarak savunur.
    • Hayrın ve şerrin Allah’ın takdiri olduğu konusunda tevafuk dediğimiz ilahi takdirin yerine rastgelim olan tesadüfü kabul eder.
    • Fi zilalil Kuran tefsirinde Hazreti İsa ölmediği halde “İsa’nın ölümünden sonra yazılan inciler” tabirini kullanır. Bu görüş daha irdelenirse Ehli Sünnetin en sahih umdelerinden Nüzuli İsa akidesine muarızlık oluşturur.
    • Zümer suresi 3. Ayet tefsirinde tasavvuf ve tevessülü inkar eder. Buda çok popüler Selefi-Vehhabi bir görüştür.
    • Nebe suresi tefsirinde Cenab-ı Hakka, “Aklı-müdebbir” diyerek mahlukata mahsus sıfatları izafe eder.
    • Maide suresi 44. Ayet tefsirinde “Laik ve İslam ile yönetilmeyen devlet idaresinde en ufak bir işinde dahi Allah’ın hükmü ile hüküm etmeyen kafirdir” diyerek umumen toplumu tekfir eder. Fakat Selefi-Harici sapkınların en çok istismar ettiği bu konuda Ehli Sünnet ve Cemaat akidesi “Amelin imandan bir cüz olmadığını” beyan eder.
      Misal laik olan hükümette yapacağınız her resmi işlemde Seyyid Kutup fikrine göre kafir olabilirsiniz.
    • Nahcüs Seviyye kitabında Hazreti Musa Efendimizin sert mizaçlı olmasını eleştirerek risaletinin ileri yıllarında aynı durumda olduğunu değişmediğini ifade ederken istihza eder.
    • Hazreti İbrahim Efendimizin Güneş, Ay ve Yıldızlar hakkında İstifamı, İnkari olan kelamları sebebi ile tenkit eder.
    • Hazreti Osman Efendimizin halifeliğini kötü bir tesadüf eseri olarak görür, İslam’ın ruhundan uzak olduğunu ve bilmediğini söyler, Hazreti Osman Efendimize ileri yaşı sebebiyle haşa “bunak” der. Yaptığı tayin ve icraatları sebebi ile kendi kem sosyalist fikirleri ile eleştirip Hazreti Osman Efendimiz ve etrafındaki Ashabı Kiram Hazeratını tenkit eder.

Bu görüşler dahi fikirlerinin ne derece sakat, zehirli ve uzak durulması gerektiğini gösterir. Bunlar kendi eserlerinin bazılarındaki sapkınlıklar olup, 35 kadar eseri derinlemesine incelenirse nice sakatlıklar ortaya çıkacaktır.

Dediğimiz gibi Seyyid Kutup’un akibeti Allah’ın takdirindedir. Fakat sapkın fikirleri apaçık böyledir.

Necip Fazıl Kısakürek ile Seyyid Kutup’un Kıyaslanması

Kumar ve benzeri harama düşkünlüğü ile bilinen, sonradan tövbe edip İslami neşriyat yapan Necip Fazıl Kısakürek ile kıyaslanarak, onunda evvelce sosyalist olduğu sonradan İslami görüşlere geçtiğini savunurlar. Necip Fazıl kendi sapkın görüşleri ile İslamı yorumlamamış fakat Seyyid Kutup sosyalizm ile harman etmiştir.

Seyyid Kutup’un kendisine benzetildiği Necip Fazıl Kısakürek, Tercüman gazetesindeki röportajında Seyyid Kutup için:

“Seyyit Kutup İbni Teymiyye ve Abduh meddahıdır. Kellesini kaptırdığı sosyalizm yuları ile Hazreti Osman’a söven bir bedbahttır.” Diye bahseder.

Başka ülkeleri bilmiyorum fakat ülkemizde ciddi bir Seyyid Kutup taassubu var. Sosyalizmin verdiği cahil cesareti ile oluşan söylem ve fikirlerinin gazına gelerek İttihadı İslam ve İstikbali İslamı kuracağını düşünen Siyasal İslam taifesi ve İbni Teymiyye, Abduh, Muhammed Esed gibi sapkınlardan etkilendiği için ilahiyat camiasında çok sevilen bir isimdir Seyyid Kutup! Ayrıca Selefi ve Vehhabi kesimler içinde kıymet verilen bir kişiliktir. Gerçi son 25 yıl içinde Fazlurrahmancı ve Şia hayranı müstekbirler sayesinde ilahiyatlar ve imam hatiplerde, muhafazakar kitlelere sapkın fikirli ilahiyatçı, müsteşrik, oryantalist ve reformistlere olan sevgi-saygı ve fikirlerine bağlılık ayyuka çıkmış vaziyettedir.

Seyyid Kutup’u Eleştirenlerin Tenkid ve Hakarete Maruz Kalması

Seyyid Kutup’un bu yazdıklarını ve fikirlerinin yanlışlığını söylediğimizde tenkit ve hakaret ediliyor, onun İslam için şehit olduğunu, dava ve mücadele adamı olduğunu, arkasından konuşmanın gıybet olduğunu söyleyip Seyyid Kutup’un şeref ve haysiyet muhafızlığına soyunanlar var.

Vallahi İslam’ın sapasağlam akidelerinin, mezhep ve ahkamının, Allah’ın kelimullahı olan Hazreti Musa’ın (aleyhisselam), Halili olan Hazreti İbrahim’in (aleyhisselam), Resulü Ekrem Efendimizin (aleyhisselâtüvesselam) arkadaşı ve damadı aşerei-mübeşşere olan Hazreti Osman Efendimizin şeref ve haysiyeti bu kudsi meseleleri diline dolayan cahil fellahın şeref ve haysiyetinden daha yüce ve şereflidir.

İslam’ın şehidi olma meselesine gelecek olursak, Seyyid Kutup nasıl zamanında Kral Faruk karşısında güç dengesi olarak Heyeti Tahrir ve darbe komitasının yanında olduysa, Heyeti Tahrir ve İhvan-ı Müslimin arasındaki alevlenme de Heyeti Tahrir ile karşı karşıya kaldığı için halk içinde itibar ve güç sahibi olan İhvan-ı Müslimin Hareketinin yanına Bi-taraf olup, Ber-taraf olmamak için geçmiştir. Tabi bu bir nazariyedir. Belki tam aksi İslam için direnmiş mücadele etmiştir. Fakat buda güçlü izah ve kaynaklara dayanmayan bir nazariyeden ileri geçmez!

İnsafsız Bir Münekkit Elinde Sapık Damgasıyla Gezen Art Niyetli Biri Değiliz!

Buraya kadar Seyyid Kutup’un yanlış görüşlerini ve hayatını izah ettik. Seyyid Kutup’un yazdıkları içerisinde hiç mi güzel faydalı, kıymetli bir şey yok derseniz?

Elbette vardır, olabilir. Fakat köklü bir Mecelle Kaidesi “Def’i mefasid, celbi-menafiden evladır.”  Yani bir şeyin zararını def etmek ondan gelecek faydadan daha iyidir.

Seyyid Kutup takipçileri onun ömrünün son zamanında bu görüşlerden tevbe ettiğini söyler. Bedir Yayınevinde  neşredilen, Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevi’nin yazdığı Ehli Sünnet İtikadı eserinin 10. sayfasında da tüm sapık ve sapkın görüşleri red ettiğini ve tevbe ettiği yazar. Fakat bunun aslını net olarak bilemeyiz. Yazının başında dediğim gibi, onun hakkındaki takdir Allah’ın hükmüdür.

İnşallah bir ihtimal dahi olsa tevbe etmiştir. Bize düşen bu durumu temenni etmektir. Fakat gereğinden fazla parlatıp bu sapkın fikirlerin olduğu eserleri övmek, tavsiye etmek, okutmak ve amel etmek eğer tevbe ettiyse Seyyid Kutup’a mezarında kan terletir, samimi Müslümanlara ise iman ve akide bakımından zarar getirir.

Selam Allah’a tabi olanlar üzere olsun!

Yazan - Yusuf Yiğit

Avatar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir