Tarikatlara Kim Operasyon Yapacak? Zaman zaman çeşitli münferit hadiseler üzerinden tarikatlar gündeme geliyorlar. Bu münferit hadiselerin kimisi gerçek olsa bile, birçokları asılsız çıkıyor. Ama asılsız çıksa bile, sanki gerçekmiş ve üstü örtülmüş gibi algı oluşturarak asılsız hadiseler üzerinden de propaganda faaliyeti icra ediyorlar. Bunu yapanlar ise ülkede Kemalist kesimden başkası değil. Her fırsat bulduklarında Tarikatlar kapatılsın diyorlar. Tarikatlar kapatılsın propagandasına başladıktan sonra, İslam dinini de hedef almadan edemiyorlar. Çünkü asıl dertleri tarikatlardan ziyade İslam dinidir.
Kemalist kesim her münferit hadisenin ardından tarikatlar ve İslam aleyhinde propagandalar yapınca, Müslüman kesimlerde bir algı oluşuyor. Eğer tekrar Kemalist zihniyet gelirse, bütün tarikatlara operasyon yapacak. Bütün tarikatların kökünü kazımak için var gücüyle çalışacak. Böyle düşünmekte haksızda değiller. Ancak denize düşen yılana sarılır misali, Kemalistler iktidar olmasın diye bu düzenin asıl koruyucuları olan Siyasal İslamcılara sarılıyorlar. Onlar en azından bize karışmıyorlar, ülkemizde özgürüz diyorlar.
Onların bu özgürlüklerinin bedelini ne ödüyor? Onlar özgür ve rahat olsun diye, Müslümanlar içinde sayısız fitne ve sapkın görüş yayılıyor. Siyasal İslamcılar, tarikatlara sahte bir özgürlük veriyor. Ancak diğer yandan Allahü Teala’nın gazabını celp edecek sayısız icraatı da merhale merhale Müslümanların pekte fazla tepkisini almadan gerçekleştiriyor.
Bu icraatları bütün Müslüman tarikatlar gayette iyi biliyorlar. Zinanın serbest bırakılması, Dinler Arası Diyalog, Ilımlı İslam, LGBT Örgütünün meşruluk kazanması ve yayılması, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun, Süresiz Nafaka zulmü, Cinsiyet Eşitliği Projesi, Cinsiyet değiştmenin SGK kapsamında ücretsiz olması, milletin faiz bataklığına bulaştırılması… gibi icraatar. Bunların hepsi bu milletin ruhunu öldürmeye yönelik icraatlar değil mi?
Allahü Teala’nın gazabını celp edecek nice icraatı gerçekleştiren bu Siyasal İslamcılar, aynı zamanda Müslüman kesimler arasında da fitnelere sebep oldular. Bir takım Siyasal İslamcılardan kastettiğimiz AKP İktidarını destekleyen partizan Müslüman kesimlerin müntesipleri, AKP’yi desteklemeyi adeta cihat olarak görüyorlar. Hal böyle olunca, AKP’yi destekleyemeyenleri hain ilan edebiliyorlar. Onları Ehli Sünnetten çıkmakla itham edebiliyorlar. Neden Ehli Sünnetten çıkıyorlar? Çünkü AKP’yi desteklemiyorlar.
AKP İktidarının Amacı Nedir?
Ancak madalyonun yüzü onların gördüğü gibi değildir. AKP İktidarının amacı, uzun vadede bütün Müslüman tarikatları itibarsızlaştırmak ve tek tek zayıflatıp bitirmektir. 20 yılda geldiğimiz noktada, Müslümanlıkla yoğrulan bu Anadolu topraklarında İslam düşmanlığı yüksekmeye başladı. Oysa bu millet tarikatlara baktığında İslam dinine daha da bağlanmalı değil miydi?
Millet neden tarikatlara baktığında İslam dinine daha da bağlanmıyor. Hatta İslam dinine karşı oluyor. Çünkü tarikatlar arasında din kardeşliği şuuru felç durumdadır. Siyasi basit sebeplerden dolayı x tarikatın müntesibi, y tarikatın müntesibini çok kolay Ehli Sünnet dairesinden şutlayabiliyor.
Hatta birbirlerini hainlikle, zındıklıkla itham edebiliyor. Herhangi bir tartışmanın sonu kaçınılmaz olarak tekfirle bitebiliyor. Benim gözlemlediğim ve defalarca tecrübe ettiğim şey ne yazık ki budur. Birbirine saygısı ve sevgisi kalmayan Müslüman olan bizleri, neden başkaları saygı gösterip sevsin?
28 Şubat Post Modern Darbesinin amacı neydi? Bütün tarikatları bitirmek değil miydi? Kemalistler, tarikatlara baskı uygulayarak ve kurumlarını kapatarak cebren tarikatları bitiremeyeceklerinin gayet iyi bilincindeydiler. Çünkü tarikatların halk nezdinde itibarları vardı. 28 Şubat sürecine giden yolda bu itibara suikast yapmadılar mı? Ama bu yeterli değildi. İtibar suikastı öyle üç beş düzmece hadise ve haberle olabilecek bir şey değildi.
28 Şubat Post Modern Darbesi, 1000 yıl sürecekti. Öyle demişlerdi ve kısa sürmüştü. Sonra siyaset sahnesine Erdoğan çıktı. Darbeci kötü polislerden sonra iyi polis olarak milletin umudu oldu. İşte bu uzun adam ve ekibi, tarikatların halk nezdinde ki itibarını uzun vadede yerle yeksan edecekti. Seneler içerisinde yaşanacak bir takım düzmece hadiseler ve operasyonlar, halk nezdinde tarikatlara olan teveccühün temelden yıkılmasına sebep olacaktı. İşte 28 Şubat Post Modern Darbesi aslında bu şekilde 1000 yıl sürecekti?
Böylece artık devlet tarikatlara operasyon yaptığında, kurumlarını kapattığında halk tarafından tepki değil destek alacaktı. İşte 28 Şubat Post Modern Darbesi sadece bir başlangıçtı. Finalde ise tarikatlar en büyük zararı, Kemalistlerden değil, Kemalistlerden kaçarken atladıkları denizde sarıldıkları yılandan göreceklerdir. O yılan, denizde tarikatları boğmak için sabırsızlanıyor.
AKP İktidarının Kullan At Stratejisi
AKP ilk kurulduğundan beri FETÖ ile birlikte müttefikti. FETÖ ile yaptıkları ittifak sayesinde rakiplerini etkisiz hale getirdiler. Bu süreçte tarikatların birçokları, AKP iktidarını destekledi. İslam dinini siyasete alet eden Siyasal İslamcı AKP için tarikatlar, sadece birer oy deposudur. Ama tarikatların birçokları ne yazık ki Erdoğan’ı Ümmetin lideri olarak gördüler.
FETÖ’nün nüfus gücünü kullanıp iktidarını güçlendiren AKP İktidarı, diğer yandan kendi nüfus alanını genişletti. Böyle olunca, bir kına iki kılıç sığmaz misali FETÖ ile müttefik olmaktan çıkıp rakip olmaları kaçınılmaz oldu. Aralarında yaşanan güç savaşında AKP İktidarı kazanan taraf oldu.
Milliyetçi kanat olan MHP ise AKP’yi destekledi. Ardından FETÖ’den sonra AKP’nin yeni müttefiki MHP oldu. MHP’nin haricinde çok kimsenin gözünden kaçan, hapisten çıktığında ise; “AKP ile anlaştık, tarikatların kökünü kazıyacağız!” Diyen Doğu Perinçek kanadı da, AKP iktidarının müttefikidir. Şimdi AKP, gücünü daha da pekiştirdikten sonra, aynı şekilde Milliyetçi MHP kanadı ile müttefik olmaktan çıkıp rakip haline mi gelecekler? Böyle olması kuvvetle muhtemeldir.
AKP yirmi yıllık iktidarı boyunca bir yandan tarikatları oy deposu olarak görürken, diğer yandan yüzlerce dernek ve vakıf kurup adeta kendine has bir cemaat oluşturdu. Bu cemaatin ise Ehli Sünnet ile uzaktan yakından alakası yoktur. Bu cemaate ise Siyasal Ilımlı ve Reformist, Kemalizm ile soslanmış AKP cemaati demek gayet isabetli bir tanım olacaktır.
Süreç içerisinde Kemalizm ile soslanmış İslam projesi ile AKP cemaati nüfus ve etki alanı epey genişlemiş olacak ve oy için tarikatlara olan ihtiyaçta kalmayacak. Çünkü aynı süreç içerisinde sistematik olarak tarikatlar halk nezdinde itibarsızlaştırılmış olacaktır. İş bu noktaya geldikten sonra Allahü Teala’nın gazabını celp edecek icraatlar hızla artacaktır. Tarikatlara tek tek operasyonlar yapılacaktır. Böylece Türkiye’de tarikat devri bitmiş olacaktır.
Tabi bu sadece onların bir plandır. Böyle bir şey yok, bu senin yazdığın senaryodur diye itirazlar olabilir. Bende onlara derim ki, gidişata bakın! Gün gelecek bütün tarikatlar AKP için bir tehdit olacaktır.
Tarikatların Ne Yapması Gerekiyor?
Tarikatların ne yapması gerekiyor? Kurda sormuşlar elsen niye kalın diye, kendi işimi kendim görürüm demiş. Ehli Sünnet bütün tarikatların müntesiplerinin istediği ortak şey nedir? Bütün tarikatlar, Kemalizm istibdadının son bulmasını, hilafetin ve şeriatın yeniden gelmesini istiyorlar. Bozuk nizamın yeniden düzelmesini istiyorlar. Adaletin yeniden gelmesini istiyorlar. Sünni Dirilişin yeniden gerçekleşmesini istiyorlar.
Bunları istiyorlar ama, hep Türkiye Cumhuriyeti tarihinde siyaset sahnesine çıkan çeşitli partilerden medet umuyorlar. Rey gücü ile adım adım İslam’ın tekrar hakim geleceğini zannediyorlar. Oysa bu bir gaflettir. Sistem Kemalizm temelleri üzerine kurulu olduğu için, hangi parti olursa olsun Kemalizm istibdadı devam edecektir. O yüzden sistem içinde hangi partiye oy verildiğinin de pek bir önemi yoktur.
Ehli Sünnet tarikatların evvela yapması gereken şey, din kardeşliği şuuruyla hareket etmelidirler. Ne olursa olsun zandan sakınmaları, birbirlerinin konuştuklarına kulak kabartmamaları, birbirlerinin özel hallerini araştırmamaları, birbirleriyle üstünlük yarışına girmemeleri, birbirine haset etmemeleri, birbirine kin beslememeleri, birbirine sırt çevirmemeleri ve kardeş olmaları gerekmektedir. Bunları ben demiyorum. Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) diyor. Zira hadisi şerifte şöyle buyuruyor:
“Zandan sakının. Çünkü zan, yalanın ta kendisidir. Birbirinizin konuştuğuna kulak kabartmayın, birbirinizin özel hallerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” (Müslim, Birr, 28)
Eğer böyle olursa süreç içerisinde Allahü Teala’nın izniyle Sünni Dirilişi gerçekleştirecek kadrolar ortaya çıkacaktır. Ama dini siyasete alet eden batılı ile hakkı yıkmaya çalışan Siyasal İslamcıların peşinde koşulduğu sürece, Sünni Diriliş asla gerçekleşmez! Allahü Teala, Müslümanlara hakkı hak olarak görebilmeyi ve hakkın üzerinde ittiba edebilmeyi, batılı ise batıl olarak görebilmeyi ve batıldan içtinap edebilmeyi nasip eylesin!
Bu yılın Şubat ayında yazmış olduğum, 28 Şubat Darbesi Amacına Ulaştı mı? Başlıklı makalemi okumak için, başlığın üzerine tıklayınız! Allahü Teala plan kurucuların en hayırlısıdır!