Tarım ve Hayvancılık Politikaları

Tarım ve Hayvancılık Politikaları

Tarım ve Hayvancılık Politikaları berbat olmasından dolayı çiftçiler küsmüş ve farklı işlere girişmişlerdir. Bunun neticesinde ülkedeki çiftçi oranı ve buna paralel olarak da tarımsal üretim azalmıştır. Ülke şu anda nüfusun ihtiyacını karşılayacak tarım ve hayvancılık üretimine sahip değildir. Birçok tarım ve hayvancılık ürünlerini artık ithal ediyoruz!

Bir savaş çıksa bize kimse tarım ve et ürünleri satmayacaktır ve üretim yetersizliğinden dolayıda ülkede savaş şartlarında kıtlık meydana gelecektir. Buda, açlıktan ölmemek için düşmana teslim olmak anlamına gelmektedir! Bu yönüyle tarım ve hayvancılık politikalarını, kendimize yetecek düzeyde üretim yetersizliğini; aynı zamanda bir milli güvenlik sorunu olarak görmek yanlış olmayacaktır. Buradan hareketle, iç savaş yaşayan Suriye’den bile patates-soğan ithal edecek duruma düşen Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı hale getirenler, kesinlikle emperyalist devletlerin ekmeğine bal sürmektedirler. Bizim ülkemizin tarım ve hayvancılık potansiyeli çok yüksek olduğu halde, sanki kasıtlı olarak ülkemiz tarım ve hayvancılık sektöründe dışa bağımlı hale getirilmiştir!

Asıl amacı çiftçiye destek olmak olan Ziraat Bankası, çiftçinin borçlarına değilde milyonlarca liralık vergi borçları olan spor klüplerinin borçlarına sponsor olmaktadır. Hatta geçtiğimiz aylarda Simit Sarayı’nı batmaktan kurtarmak için ucuz kredi vereceklerdide kamuoyunda oluşan tepkiden çekinip vazgeçtiler. Ama çiftçiyi düşünen yok.

Ayrıca tarım ve haycancılıkta çiftçilerin küstürülmesinden ve üretimin azalmasından dolayı ithalat yapabilmek için ithal edilen tarım ürünlerinden gümrük vergileri sıfırlanmıştır. Lakin bizi dışa bağımlılıktan kurtaracak çiftçiler ise ağır vergilerden dolayı ezilmektedir. Bu da ancak kasıtlı olarak yapılan bir politika olarak değerlendirilebilir! Emperyal devletler asla kendi kendine yeten ve heleki ihraç eden bir Türkiye istemezler!

Tohumculuk Kanunu

Yine tohumculuk kanunu ile kendi kaliteli tohumlarımızın kullanımı yasaklanmıştır ve Emperyalist Yahudi baronlarının tohum şirketlerinden alınan genetiği değiştirilmiş ve kısır tohumların kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. Bu da hem sağlığımızı tehdit etmiştir, hemde üretimdeki bereketi ortadan kaldırmıştır!

Son yıllarda yerli tohum projeleri zaman zaman gündeme gelmektedir. Bu da son derece gülünç bir durumdur. Tohumculuk Kanunu 31 Ekim 2006 tarihinde TBMM tarafından kabul edilmiş ve 7 Kasım 2006 tarihinde ise dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer tarafından onaylanmıştır. Yani bizim çiftçimiz 2006 yılına kadar kendi tohumlarıyla, yani yerli ve genetiği değiştirilmeyen organik tohumlarıyla tarım üretimini yapmaktaydı. 2006 yılına kadar tarım üretimi %100 yerli olan çiftçinin kendi tohumlarıyla yapılırken, bu kanunun çıkmasıyla belli başlı çok uluslu şirketlerin, GDO’lu tohumlarının ithal edilmesi zorunlu hale getirilmiştir.

Şimdide yerli tohum üreten şirketler ortaya çıkmıştır. Bendeniz şahsen bu yerli tohum üreten şirketlerinde köklerinin dışarda olduğunu düşünüyorum ve herkesin takdir edeceği üzere, çiftçinin 2006 yılına kadar tohum ithal etme gibi bir derdi yoktu. İlla tohum alınacaksada, başka bir çiftçiden pekala tohum alınabilirdi. Dolayısıyla yerli tohum üreten şirketlerin kurulmasıda acayiplerin en acayibidir! Çünkü sözde yerli tohum üreticileride kısır tohumlar üretecekler ve çiftçileri, kendilerinden sürekli tohum almaya mecbur edecekler. Zaten tohumculuk kanununun amacıda budur! Kısır tohum üretip, bu tohumları çiftçiye sürekli satmak ve çiftçileri bu kısır tohumlara mecbur etmektir.

Bizim asıl yerli tohumlarımız, çiftçinin kendi tohumlarıydı. Ancak 2006 yılında yürürlüğe giren tohumcuk kanunuyla birlikte yerli ve kısır olmayan bu tohumların çoğu imha edilmiştir. Çiftçi üretim yapmak için yabancı tohum şirketlerinden kısır tohum almaya mecbur edilmiştir. Kısır tohumlar ise sadece bir kere kullanılabilmektedir. Ondan üretilen mahsüllerden, bir sonraki sene için tohum ayırmak mümkün değildir ve bir sonraki sene için tekrar aynı şirketlerden tohum almak zorunda kalınmaktadır. Bu saçmalıkta kanun garantisi altındadır. Üstelik kendi tohumunla üretim yaptığın veya ihtiyacından fazla tohum stoku yaptığın zaman ciddi para cezasına tabi tutulmanda kaçınılmaz olmaktadır.

2019 Yılında Tarım İthalatımız

İthalata dayalı gübre ve yem maliyetleri, tarım üreticilerinin durumunu her geçen gün dahada zora sokmaktadır. TÜİK verilerine göre tarımda ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) 12 aylık ortalamada %22.64 oranında artmıştır. Yani bunun anlamı, tarımda üretim maliyeti bir yılda %22.64 artmıştır. Tabi TÜİK istatistik verilerinde, tıpkı enflasyon verilerinde yaptığı gibi manipülasyonlar söz konusu değilse! Çünkü pazara çıkıldığı zaman, tarım ürünlerinin fiyatları %22.64 değil, adeta %122.64 artmış gözüküyor. Hatta çok daha fazla artmış gözüküyor! Artık pahalı diye taze fasulye bile alıp yiyemiyor millet. Gerisini siz düşünün!

Tabi burada sormak lazım! Tabi her alanda Türkiye ithalata dayalı. Ama gübre ve yem bile üretemeyip, niye ithal ediyoruz? Niye maliyet kasıtlı olarak artırılıyor? Neden ülkede üretenler ağır vergi mükellefiyetine maruz kalırken, ithal edilen ürünlerin gümrük vergileri sıfırlanıyor? Bunları herkes sorgulamalıdır!

Ekim 2019 verilerine göre yılın ilk sekiz ayında 5 milyon 457 bin ton buğday, 28 milyon ton mısır ve 175 bin ton arpa ithal edilmiştir.

2019 yılında; bitkisel üretimde 5 milyar 789 milyon $ ithalata karşılık, 2 milyar 697 milyon $ ihracat yapılmıştır. Hayvansal üretimde ise 465 milyon $ ithalata karşılık, 273 milyon $ ihracat yapılmıştır. Böylece ithalat ve ihracat arasındaki fark, ithalat lehine iki kata ulaşmıştır. Yani tarım ve hayvanlıkta dışa bağımlı durumdayız!

Hatırlarsanız 2018 yılında enflasyon patlaması yaşanmıştı ve patates fiyatları 8 TL üzerine bile çıkmıştı. Böyle bir dönemde biz iç savaş yaşayan ve her yönüyle savaştan dolayı bitmiş olan Suriye’den bile 4 bin ton patates ithal etmiştik. Zeytin Dalı Harekatı ile kontrol altına alınan bölgeden bu ithalatı gerçekleştirmiştik! Ülkenin düştüğü durumu oturun siz düşünün ve ağlayın!

Sonuç

Haşmetli iktidarımız; tarım ve hayvancılık sektörünü, yanlış politikalarla kurutmuştur. Artan tarımsal üretim maliyeti ve yüklü vergiler, gıda enflasyonunun yüksek olmasına sebep olmuştur. Tohumculuk kanunu ile üretim maliyeti dahada artmış ve bunun yanında üretim kalitesi düşmüş, bereket ortadan kalkmıştır!

Allahü Teâlâ; Bakara Suresi, 205. Ayetinde şöyle buyuruyor:

“İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.”

Bugün ise geldiğimiz noktada görüyoruzki; iş başına geçenler ekinide, neslide helak etmek için var güçleriyle çalışıyorlar!

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir