Türkiye Demokratik Bir Ülke mi?

Türkiye Demokratik Bir Ülke mi?

Türkiye Demokratik Bir Ülke mi? Öyle ya! Milletin iradesi ile seçilen insanlar milleti yönetiyor. Yani görünürde temsili demokrasi sistemi, milletin seçtiği temsilcilerin ülkeyi yönettiği bir sistem hakim gibi gözüküyor. Peki ama gerçekten böyle mi? Yani millet seçme ve seçilme hakkını mı kullanıyor?

Bu sorunun cevabını almadan evvel demokrasi tanımını doğru şekilde yapmamız gerekir. Bir ülkenin demokratik olması için hangi kriterlere haiz olması icap eder. Daha sonra bu kriterler üzerinden Türkiye’nin gerçekten bir demokratik ülke olup olmadığını sorgulayalım ve en nihayetinde de sorumuzun cevabını alalım.

Demokrasi Nedir?

Demokrasi tanımı; siyasal yönetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir.

Demokrasi; Yunanca dilinde Demos anlamına gelen insanlar kelimesi ile Kratos anlamına gelen yönetmek kelimesinin birleşmesiyle oluştu. Demokrasi kelimesini ilk olarak Yunanlar kullanmıştır.

Demokrasi; doğrudan, yarı doğrudan ve temsili olmak üzere üçe ayrılır. Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde temsili demokrasi uygulanmaktadır.

Aynı zamanda demokratik ülkelerde hukukun üstünlüğü ilkesi ve yasama, yürütme, yargı olarak güçler ayrılığı ilkesi geçerlidir. Yani hepsi tek bir güç olarak bir kişi veya grubun emrine ve tasarrufuna giremez. Toplumsal rol ve statülerine bakılmaksızın kanunlar önünde herkes eşittir.

Kanunlarda suç teşkil etmeyen bir fiilden dolayı hiç kimse suçlu sayılamaz ve keyfi olarak tutuklanamaz. Demokrasinin güçlü olmasının ön koşulu, hukukun güçlü olmasıdır.

İnsanların fikir hürriyeti vardır. İstedikleri fikirleri, başkalarının fikirlerine saldırı olmayacak şekilde savunabilirler. Demokratik ülkelerde kimse size ne düşünmeniz gerektiğini dikta edemez.

Sivil toplum örgütlenmeleri demokratik ülkelerde gelişmiştir ve en az siyasi partiler kadar güçlü olabilmektedirler.

Hiçbir kişi veya kurum kendi fikirlerini veya inançlarını başkalarına zorla dikta ettiremez. Herkes özgürce kendi inancını yaşamakta, öğrenmekte ve öğretmekte serbesttir. Hiçbir kimse veya topluluk fikirlerinden, inançlarından ya da ırkından dolayı pozitif veya negatif ayrımcılığa tabi tutulamaz.

Anayasa ve Kanunlar Işığında Türkiye Demokratik Bir Ülke mi?

Bir ülkenin gerçekten demokratik olup olmadığını anlamak için evvela o ülkenin anayasasına ve kanunlarına bakmak icap eder. Bir ülkeyi ülke yapan anayasa ve kanunlardır.

Bendenizde bu alt başlıkta, anayasa ve kanunlar muvacehesinde Türkiye’nin, demokrasi konusunda yukarıda belirtilen kriterlere ne kadar haiz olduğunu ele alacağım.

T.C Anayasası 2. Maddesine Göre Türkiye Demokratik mi?

İlk olarak T.C. Anayasasının 4. Maddesine göre değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan ilk 3 maddesinden birisi olan 2. Maddeye bakalım. 2. Madde diyor ki:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

Bu maddeye baktığımız zaman aslında çok büyük çelişkiler görmekteyiz. Madde; hem Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı olduğunu belirtiyor, hem de Atatürk milliyetçiliğine bağlı olduğunu belirtiyor. Sonrada Türkiye’nin laik bir devlet olduğunu belirtiyor. Yani bu madde ile en baştan Türkiye’nin çizgisinin Atatürk milliyetçiliği ve laiklik esası üzere olduğunu belirtip, değiştirmesinin teklif dahi edilemeyeceğini anayasanın 4. Maddesinde belirtiyor.

İnsan haklarının temeli en özünde din ve vicdan hürriyeti ile fikir hürriyeti yatmaz mı? Anayasanın 13. Maddesinde:

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

14. Maddesinde:

“Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.”

Bu maddelere baktığımız zamanda eğer laiklik ilkesine aykırı görüşler beyan ediyorsanız, sizin hiçbir şekilde fikir özgürlüğünüz yok demektir. Çünkü eğer laiklik aleyhinde bulunursanız sizin fikir özgürlüğünüz kısıtlanır. Zaten Anayasanın 4. Maddesi gereğince Türkiye Atatürk milliyetçiliğine bağlı ve Laik olduğunu belirten 2. Madde üzerinde en ufak bir değişikliği bırakın, değişiklik yapılması teklif dahi edilemez! Eğer iş bu noktaya gelirse hiç kimsenin fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü yoktur. Oysa aynı madde Türkiye’nin insan haklarına saygılı olduğunu da belirtmektedir.

Atatürk milliyetçiliğine ve laiklik ilkesine bağlı olmayı şart koşmak, aynı zamanda kendi düşüncelerini zorla dikta etmek anlamına geldiğinden insan haklarına ve fikir özgürlüğüne aykırıdır. Anayasanın kendi içinde de ciddi şekilde çelişmesi demektir.

Avrupa İnsan Hakları Beyannamesine Göre Durum Nedir?

Avrupa İnsan Hakları Beyannamesine göre, T.C. Anayasasının 2. Maddesinde geçen Türkiye’nin, Atatürk milliyetçiliğine bağlı olması ve laik olması; 4. Maddede ise ilk 3 maddenin değiştirilmesinin dahi teklif edilmesinin yasaklanması, 13. ve 14. Maddelerde insan hak ve hürriyetlerinin laiklik ilkesine aykırı olamayacağının ve olursa özgürlüklerinin kısıtlanacağının belirtilmesi… en başta, anayasanın 90. Maddesine göre T.C. Anayasasından bile üstün olduğu kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Beyannamesine aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi 9. Maddesi olan Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kısmında şu şekilde yazmaktadır:

“Herkes düşünce, vicdan ve özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını özgürlüğünü de içerir.”

Ayrıca Avrupa İnsan Haklarında geçen bu maddeye istinaden Türkiye’de Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına dair Kanununda, bu beyannameye, ayrıca demokrasiye, anayasada topluma vaat edilen din ve vicdan hürriyetine aykırıdır.

Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi 10. Maddesi olan ifade özgürlüğü kısmında ise aynen şu şekilde yazmaktadır:

“Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.

Din ve Vicdan Özgürlüğü ile İfade Özgürlüğü Ancak Belirli Durumlarda Kısıtlanabilir

Aynı zamanda düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün belirli durumlarda kısıtlamalara tabi tutulabileceği de yazmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi 9. Maddesinin devamında:

“Din veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir.

10. Maddenin devamında ise şu şekilde yazmaktadır:

“Görev ve sorumluluklarda yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu güvenliğinin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.

Avrupa İnsan Hakları Beyannamesine göre bu iki maddede belirtilen sebeplerden dolayı insanların gerektiğinde din ve vicdan hürriyeti ile ifade özgürlüğü kısıtlanabilir. Lakin sormak istiyorum. Laiklik ve Atatürk milliyetçiliğini kabul etmemek ile, Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsememek ile; milli güvenliğin, devletin bağımsızlığının tehdit edilmesinin, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesinin, genel sağlığın ve ahlakın tehlikede olmasının, kamu güvenliğinin korunmasının ve sağlanmasının… ne alakası var?

Dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde geçen sebepler öne sürülerek Atatürk milliyetçiliğine ve laikliğe karşı olanlara hiçbir gerekçe ile müdahale edilmesi kabul edilemez. Çünkü ülke eğer demokratik ise, insanlar Atatürk milliyetçisi ve laik olmaya zorlanamaz! Bilakis bu şekilde bir dayatma insan haklarını ve demokrasiyi ihlaldir.

Türkiye anayasasında hem ülkenin demokratik olduğu belirtilecek, hem de Atatürk milliyetçiliğine ve laikliğe bağlı olduğu belirtilip buna muhalif olanların din ve vicdan özgürlüğü ile ifade özgürlüğü olmayacak. Eğer olursa suç yerine geçecek!

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Öyle değil mi?

Siyasi Partiler Kanunu da Demokratik Değildir

Siyasi partiler, demokrasi ile yönetilen bir ülkenin vazgeçilmezidir. Din, dil, ırk, sınıf, görüş… ayrımı yapılmaksızın her vatandaş seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Ancak hal böyle iken, Siyasi Partilere Atatürk milliyetçiliğine, Atatürk ilke ve inkılaplarına, laiklik ilkesine bağlı olma şartı konuyor. Bu şarta bağlı olmayan siyasi partiler ise kapatılabiliyor, siyasilerine ise siyaset yasağı getirilebiliyor, hatta gerekirse hapis cezası bile verilebiliyor. Yani bir siyasi parti Atatürk ilke inkılaplarından başka bir misyon ve vizyon belirleyemez, laiklik ilkesinden başka bir ilkeyi benimseyemez. O zaman nerede kaldı fikir özgürlüğü, nerede kaldı din ve vicdan özgürlüğü? Bu millet koyun mu? Hepsi aynı şekilde meeee! demek zorunda mı?

Siyasi Partiler Kanunu 86. Maddesi şu şekildedir:

“Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğinin değiştirilmesi ve halifeliğin yeniden kurulması amacını güdemez ve bu amaca yönelik faaliyetlerde bulunamazlar.”

Tabi başka bir çok kanun maddeleri de mevcuttur. Özetle her türlü görüşü savunabilirsin. Ancak Müslüman olarak şeriatı ve hilafeti kesinlikle savunamazsın. Bu durumda o kişinin bütün fikir özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü elinden alınır. Siyaset yapma, seçme ve seçilme özgürlüğü elinden alınır. Hatta hapishaneye bile girebilir.

Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun

Atatürk’ü Koruma Kanunu olarak bilinen Atatürk Aleyhinde işlenen suçlar hakkında kanunda, son derece istismara açık ve bu konuda örnekleri çoktur. Böyle bir kanun Dünya’nın hiçbirinde yoktur.

Milleti kurtardığı iddia edilen, koca bir milletin atası olduğu iddia edilen bir kimsenin kanunla korunmaya lüzum görülmesi ve kendisi hakkında olumsuz söylenen her şeyin bu kanun kapsamında ele alınması fikir özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne, vicdan özgürlüğüne en büyük darbedir.

Merhum Necip Fazıl KISAKÜREK, Sultan Vahdettin Hazretleri hakkında yazdığı kitaptan dolayı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun kapsamında yargılanmıştır. Atatürk’ün sevmediği ve sürgün ettiği (doğrusu hicret ettiği) bir kimseyi övmek Atatürk’e hakaret olarak değerlendirildi. Oysaki ortada hakaret filan yok! Son derece suiistimale açık, keyfi bir kanundur.

Bu kanunu ise Adnan MENDERES çıkarttırmıştır. O zamanda bile bu kanunun lüzumsuz ve demokratik olmadı, bilakis demokrasiye büyük bir darbe olduğu dillendirilmiştir ama buna rağmen Adnan MENDERES kanunun çıkarılmasında diretmiştir. Muhafazakar ve Siyasal İslamcı kesimin zannettiği gibi bu kanun CHP tarafından çıkarılmış değildir.

Şapka İktisası Kanunu

Dünyanın en çağ dışı ve en saçma, bir o kadarda komik olan kanunu sanırım budur. Komik ve saçma kanun denince bir bu kanun, birde dünyanın ilk yazılı kanunları olan Hammurabi Kanunlarında geçen bir kanun aklıma gelmektedir.

Hammurabi Kanunlarına göre evin duvarını delip hırsızlığa giren kişi eğer yakalanırsa, deldiği duvarın  dibine gömülür. Yahu adamın evini zaten delmiş, birde onun cesedini oraya gömmenin ne mantığı var? Git başka yere göm!

Bu kadar mantıksız bir kanunda bizde halen yürürlükte olan lakin çok şükürki uygulanmayan şapka kanunudur.

Türkiye Demokratik Bir Ülke mi?

Türkiye esasında hukukun üstünlüğü noktasında, din ve vicdan özgürlüğü noktasında, ifade özgürlüğü noktasında, seçme ve seçilme hakları noktasında, kanunların önünde sınıf ve makam gözetmeksizin herkesin eşit olması noktasında yazılı olarak evet bir hukuk devletidir. Ancak bazı anayasa ve kanun maddeleri ile, devleti yöneten siyasi partilerin keyfi uygulamaları sebebiyle Türkiye’nin demokratik kimliğine gölge düşmektedir.

Gerek anayasada, gerek kanunlarda ve gerekse eğitim programlarında cumhuriyet, demokrasi ve laiklik sanki birbirinden ayrılmaz müthiş üçlüymüş gibi lanse edilmektedir. İnsanlarda bir yanılsamaya kapılıp bu üçünün (cumhuriyet, demokrasi ve laiklik) birbirinin adeta tamamlayıcısı olduğunu düşünmektedir.

Oysaki demokrasi dediğimiz zaman ilk akla gelen ülkelerden birisi olan İngiltere, meşruti (parlamenter) monarşi ile yönetilen anayasal bir hukuk devlettir. Yani hükümdarın yönetimi, halkın seçtiği parlamenter meclis ile paylaştığı ve hükümdarın yetkilerinin bu meclis tarafından kısıtlandığı, güçler ayrılığı ilkesine dayanan, din ve vicdan özgürlüğüne dayanan, ifade özgürlüğüne dayanan bir ülkedir. Ayrıca laiklik ilkesine göre yönetilmemektedir. Eğitimde dine öncelik verilir ve halkın büyük çoğunluğu Anglikan Kilisesine mensuptur.

İngiltere örneğinden de anlaşılacağı üzere cumhuriyet, demokrasi ve laiklik birbirinin tamamlayıcısı olan ayrılmaz üçlü değillerdir. bu sadece bu ülkede oluşturulan bir algı neticesinde ortaya çıkan bir yanılsamadan ibarettir.

Türkiye Devleti; Atatürk ilke inkılaplarını dayatıcı kanunları sebebiyle, Atatürk milliyetçiği ve laiklik ilkesini dayatması sebebiyle, Atatürk’ü koruma kanunu çıkarması sebebiyle, tekke ve zaviyeleri kapatması sebebiyle, siyasi partilere Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık zorunluluğu getirmesi sebebiyle demokratik kimliğine gölge düşürmektedir. Bu sebeplerden dolayı Türkiye gerçek anlamda bir demokratik ülkedir diyemeyiz.

Eğer yukarıda zikrettiğim anayasal ve kanuni düzenlemeler yapılırsa, o zaman Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğundan bahsetmek mümkündür.

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir