Günümüzün Türkiye ‘sinin asıl gündemlerinden birisi de üniversiteli işsizler ordusudur. Peki üniversiteli işsizler ordusu neden oluşmuştur? Daha doğrusu işsiz kalacak olan bu kadar genç neden üniversite okumuştur? Bir meslek sahibi olmak için üniversite okumanın olmazsa olmaz bir şart olduğunu gençlerin aklına kim sokmuştur?
Yüzbinlerce genç üniversite okudu ve bunların pek çokları işsiz kaldı. Hepsinin hayali kamuda veya özel sektörde iyi maaşla işe girmek ve kariyer yapmaktı. Ama hiçbir şey istedikleri gibi olmadı. İşsiz olmayanların, bir işe girenlerin pek çoğuda asgari ücretle vasıfsız eleman olarak özel sektörde çalışmaktadır. İnsana ne kadar koyar değil mi? Üniversite bitiyor ama elde meslek yok. Okuduğu alanda ise iş bulamıyor.
Misal olarak öğretmenliği ele alalım. Sanırım bu konuda en çok öğretmenlik fakültelerini bitiren üniversite mezunları mağdur durumdalar. Peki suç kimin?
Her Şehre Üniversite Gerekli miydi?
Acaba üniversiteli işsizler ordusunun ana sebebi, her şehirde eğitim açısından birbirinden kalitesiz üniversiler açılması olabilir mi? Daha doğrusu her şehre üniversite gerekli miydi? Öncelikle bunu ele almamızda fayda var.
Devlet her şehre üniversite açmıştır. Böylece daha fazla gence üniversite imkanı sağlanmıştır. Görünürde çok güzel değil mi? Gençler daha kolay üniversite okuma imkanına sahip oluyorlar. Ama aslında hiçbir şey göründüğü gibi güzel değil!
Liseyi bile zorla okuyan gençler üniversiteye giriyorlar ve hiçbir vasıf, ehliyet ve beceri kazanmadan çokları üniversiteden mezun oluyorlar. Bırakın herhangi bir işte çalışmayı, aslında kendi okuduğu bölümde bile yetkinliği olmuyor. Çünkü okuduğu üniversite çöp! Tabi burada bahsettiğim üniversiteler, AKP devrinde her şehre açılan kalitesiz üniversiteler. Yoksa Köklü üniversileri kasdetmiyorum.
Hâl böyle oluncada mezun olan kişi, okuduğu bölüm üzerine iş bulamıyor. Bulsada işi veya maaşı beğenmiyor. İstiyorki üniversite bitirir bitirmez 10-20 bin TL maaş alayım hayatımı yaşayım. Ama daha dünkü çocuğa deneyim kazanmadan kim o kadar maaşı verir ki? Zaten bir önceki paragrafta dediğim gibi aslında liseyi bile zorla okuyan gençler üniversiteye giriyorlar. Bu meselenin özel sektör kısmı oluyor.
Birde kamu kısmı var. Devlet her üniversite okuyanı kamuya almıyor. Belli bir kontenjan var. Onlarda zaten çoğu eş, dost, akraba, yandaş vs. ile dolduruluyor. Pek az vasıflı hak eden kamuya zar zor kapak atıp kendini kurtarabiliyor. Farazi olarak söylüyorum,ülkenin 50 bin öğretmene ihtiyacı var ama 250-300 bin genç öğretmenlikten mezun oluyor. Ya da ülkenin 100 bin hemşireye ihtiyacı var ama 300 bin kişi hemşirelik okuyor. Hâl böyle olunca, özellikle bu tarz bölümlerde okuyanlar açıkta kalıyor. Başka işlere girmek zorunda kalıyorlar. Türk Edebiyatı bölümünü bitirip pompacılık yapan tanıdığım var! Ya da bir markette kasiyerlik yapan veya bir cafe-restorantta garsonluk yapan tanıdıklarım var. Herkesin böyle tanıdıkları var. Genç üniversite mezunu ama pompacı, garson, kasiyer… Ne alaka?
Çözüm Ne Olmalıdır?
Öncelikle eğitim kalitesi düşük seviyede olan üniversitelerin hepsi kapatılmalıdır. Gençler gelecekleri için illa üniversite okumak mecburiyetinde değildir. Hatta lise bile okumak mecburiyetinde değildir. Ama meslek sahibi olmak mecburiyetindedir. Meslek sahibi olmanın yoluda illa okumaktan geçmemektedir.
Üniversiteler ülkenin ihtiyaçlarına ve vizyonuna göre insan yetiştirecek düzeyde ve yeterlilikte olmalıdır ve önemli olan, yoldan geçen herkesin rastgele yanlış bölüm tercihleriyle üniversite okuması ve mezun olması değildir. Önemli olan, öğrencilerin daha orta okul döneminden itibaren doğru yönlendirilerek uygun meslek tercihi yapmasının sağlanmasıdır.
Eğer bir öğrenci okumaya meyilli değilse onu zorla lise ve üniversite okutmanın bir anlamı yoktur. Bu hem o çocuğa hemde ailesi zulümdür. Çocuk okusada senelerini ve gençliğini boşuna heba etmiş olacaktır. Ailesi ise, evladım okuyor diye harcamadığı para kalmayacaktır. Bu düzen nesillere ve ailelerine zulüm etmektedir.
İnsanın geçimini sağlayabileceği, ailesini geçindirebileceği bir sürü meslekler var. Daha doğrusu her meslek insanın ailesini geçindirmek ve hayatını idame edebilmek için yeterlidir. Önemli olan kişinin daha orta okul döneminde doğru şekilde yönlendirilebilmesidir. Eğer böyle olursa insanlar daha sağlıklı bir gelecek planı yapabilirler, doğru meslek tercihi yapabilirler ve geleceğe umutla bakabilirler.
Gençlerin ve Ailelerin Yanılgısı Nedir?
Gençlerin çoğu üniversite okuyup mezun olduktan sonra ayrı bir statü kazanacaklarını, dolgun maaşlı çalışacaklarını zannediyorlar. Ama rakiplerinin çok olduğunu unutuyorlar. Eğer kendilerini okudukları alanda rakiplerine karşı birkaç adım öne geçirecek şekilde geliştirmezlerse asla hayal ettikleri olmayacaktır. Hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Atalarımız ne demiş?
Uzaktan davulun sesi hoş gelir!
Diğer yandan ailelere baktığımız zamanda, ben okuyamadım evladım okusun gibi düşüncelerle binbir güçlükle çocuklarının üniversite okuyup adam olması için didiniyorlar. Üniversite okuyabilsin, sınavları geçsin diye özel etütlere veriyorlar. Ciddi finansal yükün altına giriyorlar. Çocukları okuyacak geleceğini kurtaracak hayaliyle kredi bile çekiyorlar ve çocuklarının her türlü ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
Sonuç ise hüsran!
Aileler ve Gençler Nasıl Bir Yol İzleyebilir?
Bir çocuk eğer okumaya niyetliyse bu daha orta okulda netliğe kavuşur. Eğer lise ve özellikle üniversite okuyacak kapasitesi yoksa bu çocuk mutlaka bir meslek edinmesi için bir işe çırak olarak verilmelidir. Aileside çocuğunu bu yönde desteklemeli, birikim yapmasını sağlamalıdır. Çocuk çıraklıktan kalfalığa ve ustalığa yükselir. Örneğin berberlik, ya da bobinaj, oto tamircisi, bir fabrikada işçi… Her şey olabilir.
Meslek lisesi bile okulların eğitim kalitesini göz önünde bulundurduğumuzda aslında hem parasal hemde vakit olarak israftan başka bir şey değildir. Bu çocuk okumak yerine çırak olarak bir mesleğe girer ve o mesleği öğrenir. Bu süre zarfında ailesi çocuğunun gelecekte meslek edindiği alanda kendi işini kurabilmesi ve evlenebilmesi için çocuğunun adına birikim yapar. Çocukta kazandığı paraları biriktirir. Çocuk belli bir yaşa geldikten sonra askere gider. Askerden gelincede Elinde sermayesi işini bile kurabilir. Eğer üniversite okumaya zorlansaydı daha üniversite 2. veya 3. sınıfta olacaktı ve hergün kara kara düşünecekti mezun olunca ne yapacağım diye!
Tabi büyük şirketlere çırak olarak girmişse o zamanda o şirkette yükselir usta olur ve maaşı ortalama düzeyde olur. Çoğu işveren kendi elinde yetişen personellerine sahip çıkar. Özellikle kendi elinde yetişen personeline sahip çıkan büyük şirketlerin fabrikalarına çocuklarını çırak olarak vermeleri daha iyi olacaktır. İşçisinin tüm evlilik masraflarını karşılayan, işçisine ev alan patronlar var. Tabi bunlar azınlıkta ama böyle insanları buldum mu yapışmak lazım.
Tabi eğer okumaya meyli varsada ve üniversite okuyabilecek kapasitesi varsa o zaman ailesine düşen vazife, evladının en iyi şekilde eğitim almasını sağlamaktır. Doğru mesleği tercih edebilmesi için ise okulunun rehber öğretmeniyle ailenin sürekli iletişim halinde olması gerekmektedir. Çocuk istediği ve kendi karakterinede uygun olan alanda tercih yapmaya ve eğitim almaya yönlendirilmelidir.
Sonuç
Bugün toplumumuzun en önemli sorunlarından birisi, üniversiteli işsizler ordusu sorunudur. Bu sorunun maddeler halinde sebepleri ise toparlayacak olursak şu şekildedir:
-
- Her şehirde eğitim kalitesi düşük üniversiteler açılması ve ehliyetli ehliyetsiz bbirçok gencin üniversite okuması,
- Yanlış meslek ve bölüm tercihleri,
- Üniversite okumanın, gelecek için olmazsa olmaz bir zorunluluk olduğunun zannedilmesi,
- Ailelerin, çocuklarının üniversite okuyunca hayatını kurtaracağı inancına sahip olması,
- İhtiyaçtan fazla üniversite mezunu olması ve bu sebepten mezun olan çoğunluğun okuduğu alanda iş bulamaması,
- Öğrencilerin daha yolun başında orta okulda uygun mesleklere yönlendirilmemesi, bunun sonucunda hem ailenin hem evlatlarının hayalkırıklığına uğraması.
Her insan her işi yapamaz. Okumaya ehliyeti olmayanı sistem zorla lise ve üniversite okutuyor. Sonuç olarakta gelecekleri mahvoluyor. Aileleri ise onca masrafın altında kalıyor. Bu hem toplumsal bir sorun, hemde zulümdür!