yapici-muhalefet-ve-koru-korune-destek

Yapıcı Muhalefet ve Körü Körüne Destek

Bizim ülkemizin en mühim sorunlarından biriside yapıcı muhalefet ve körü körüne destek meselesidir. Yani biz ya tam muhalefet ediyoruz, ya da tam destekliyoruz. Bu durumda haliyle toplumda kutuplaşmaya sebebiyet verdiği gibi, aynı zamanda siyasilerin hatalar yapmasınada sebep oluyor. Daha da ilginç olanı, hatalar, başka hataları doğuruyor ve kısır döngüye doğru gidiliyor.

Bizim ülkemizde ortak sosyal psikoloji ve ortak tepki anlayışı tam olarak gelişmemiştir. Hoş, bunu sadece bizim ülkemize bağlamamak gerekir. Bu bugün tüm Dünya’nın ortak sorunudur. Çünkü insanlar her geçen gün birbirlerine yeni bariyerler koyuyorlar ve insanlar arasında iletişim zayıflıyor. Ama enteresan olan bir şeyde vardır ki, iletişim zayıflamasına rağmen etkileşim artıyor. Ama insanların birbirleriyle etkileşimi sosyal bir çevrede değil, a sosyal bir çevrede oluyor. Televizyon veya internet vasıtası ile insanların psikolojileri istenilen şekilde yönlendiriliyor. Bu da insanların maddi-manevi kırmızı çizgilerinin körelmesine sebep oluyor ve insanlar zamanla en acayip ve yanlış işlere bile tepki gösteremez, göstermez hâle geliyorlar. Bu da siyasi ve toplumsal meselelerin içten içe derinleşmesine sebebiyet veriyor. Yani diyebilir ki, medya ve internet bugün insanlığın en büyük düşmanıdır. Çünkü insanların gerçekleri görmesi önünde büyük engel teşkil ettiği gibi, insanların real olarak birbiriyle iletişim ve etkileşiminin önünde de büyük engeldir.

İnsanlar sadece sosyal medya ve medya vasıtasıyla sanal bir etkileşim içerisinde oldukları içinde, tepkiler sadece sosyal medya platformlarından ibaret oluyor ve haliyle çoğu kezde sonuç getirici olmuyor. Ancak her kesimin ortak tepkisini çeken nadir meseleler üzerinde nadiren sonuç getirici tepkiler olabiliyor.

Ülkemizde ve tüm Dünya’da sorun olan yapıcı muhalefet olamamak, bizim yıkılmamıza sebep oluyor. Çünkü yapıcı muhalefetin olmadığı, olamadığı yerde, yıkıcı muhalefet ve bunun tam zıttı nispetinde körü körüne destek vardır. Oysa ki asıl gerçek şu ki, bir iktidar ne kadar mükemmel olursa olsun, insanların yarısı ertesi sabaha o iktidardan hoşnutsuz olarak uyanırlar. Bu gerçeği kesinlikle göz ardı etmemek gerekir.

Olması gereken ise çok basittir. Birinci olarak yapıcı ve ilkeli muhalefet anlayışına sahip olmak, ikincisi ise körü körüne destekçi ve kafasını kuma gömen olmamak. Bir siyasi partiyi desteklemek elbette herkesin hakkıdır. Ama asıl desteğin yapıcı muhalefet etmekle olduğu ilkeside asla unutulmamalıdır. Zira bir atasözü der ki:

Dost acı söyler.

Bizler desteklediğimiz siyasi partilerin kusurlarını yapıcı ve nasihatçı bir üslupla dile getirmeliyiz ve kamuoyunu aydınlatmalıyız ki, işler genellikle rayında ve istenilen düzeyde gitsin.

Yapıcı Muhalefet Olmak

Yapıcı muhalefet olarak destek vermek, asıl destekçiliktir dedik. Peki ama bu nasıl olacak. İktidarda bulunan bir parti hakkında yapılan her olumsuz haberi veya eleştiriyi almak ve bunlar üzerinden muhalefet argümanları geliştirmek; yapıcı muhalefet mi, yoksa yıkıcı muhalefet mi?

Zira iktidarda bulunan siyasi parti hakkında haklı ve doğru haberler veya eleştiriler olabileceği gibi, haksız ve yalan haberler veya eleştirilerde olabilir. Bu sebepten yapıcı muhalefetin ilk şartı sağlam ve güvenilir kaynaklar üzerinden yapılan ince araştırmalardan geçmektedir.

Fasık size bir haber getirdiğinde araştırın!

Hadisi şerifi bu noktada kulağımıza küpe olmalıdır. İktidarda bulunan bir siyasi parti hakkında ortaya atılan iddiaların doğruluğu veya yanlışlığı araştırılarak öğrenilmelidir. Eğer doğruysa, sert ve toplumsal kutuplaşmaya sebebiyet verecek üsluptan kaçınarak nasihatçı ve ikazcı bir üslupla gerekli muhalefet argümanları geliştirilmelidir. Eğer yalansa da, bu sefer bunun doğrusu insanlara delilleriyle aktarılmalıdır. Böylece yapıcı muhalefet anlayışı ve karakteri kendiliğinden gelişmiş olacaktır. Sürekli eleştiren birisine kimse aldırış etmez ve onun fikirlerine itibarda etmez. Çünkü eleştirmeyi kendisine ilke edinmiştir.

Ayrıca garip ki eleştirme yaparlar ama eleştirdikleri meselenin nasıl oluruyla alakalı bir fikir yahut proje ortaya koyamazlar. İşleri sadece eleştirmektir. Bu da yanlıştır. İnsanlar kendi hayatlarından biçsinler! İşleri güçleri sadece insanları eleştirmek ve küçümsemek olan birisini hangi topluluk arasına arkadaş olarak kabul eder ve kim böyle insanların fikirlerine itibar eder? Diğer yandan nezaket kurallarını kendisine ilke edinmiş ve bilgisiylede kibre kapılmadan insanları aydınlatan ve insanlara rehber olan, doğruya doğru ve yanlışa yanlış diyebilen birisini düşünün! İnsanlar onlara saygı gösterir değil mi? Çünkü o karakter sahibi ve bilgelikle, bilgiyle yoğrulmuş birisidir. Onun nasihatları insanların kalbine bıçak gibi saplanmamaktadır. Onların fikirleri, insanların kalplerine ışık olmaktadır. Çünkü onlar:

“Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır.”

Atasözünü kulaklarına küpe etmişlerdir. Yani yapıcı muhalefet olmanın esasları:

  1.  Kibirli olmamak.
  2. Sert üslup kullanmamak. Yumuşak ve nasihatçi bir üslup kullanmak.
  3. Bir meseleyi iyice araştırıp öğrenmeden ne muhalefet etmemek ve ne de destekçi olmamak

Gerekmektedir.

Körü Körüne Desteklemek

Herhangi bir siyasi partiyi ya da iktidar partiyi körü körüne desteklemekte, en az yıkıcı muhalefet kadar zararlıdır. Çünkü körü körüne her aldığı karar sorgulanmadan desteklenen bir siyasi parti, artık en ufak bir eleştiriyi dahi kabul etmez duruma gelir ve hatalar üstüne hatalar yapar. İşin garibi ise kendisinin her zaman doğru yolda olduğuna inanır. Çünkü arkasında, kendini koşulsuz ve sorgusuz olarak destekleyen bir kitle vardır. Yine en felaketi ise, siyasetle ikiyüzlülüğü özdeşleştirmiş olan menfaatçi kimseler, siyasi kurumları ve makamları işgal ederler ve:

İşi ehline vermeyince Kıyamet’i bekleyiniz!

Hadisi şerifinin sırrı tecelli eder! Halbuki yapıcı muhalefet olabilmenin şartlarının aynısı, bir siyasi partiyi desteklemek içinde geçerlidir. Yani her şeyin başı, bilgi, kültür ve ideal sahibi olmaktan geçer.

Bir kimse ya bilgilidir yahut cahildir. Ya ideal sahibidir yahut ot gelmiş saman giden birisidir. Biz Müslüman bir milletiz ama bu yönde bir idealimiz bile yok. Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte adeta ideallerimizi toprağın altına gömdük. Bu sebepten ideal sahibi değiliz. Çünkü en başta ilim ve amel sahibi değiliz. Yaşamadığımız bir din hakkında haliyle ideal sahibi olmamızda beklenemezdi.

Bu tabi kısa bir hatırlatmaydı. Biz hakiki manada bir milli şuura ve bilince sahip değiliz. Eğer öyle olsaydı millet şaha kalkardı. Yapılan sayısız hatayı hiçbir siyasi oluşum yapmaya cesaret edemezdi. Elbette kimse yıkıcı muhalefet yapmaz ve devlete isyan etmezdi. Ama gösterilen kitle tepkileri, iktidar partiyi doğruya istemese bile yöneltirdi. Ancak yıkıcı muhalefet yapanda çok, “trol” diye tabir ettiğimiz körü körüne destekleyende çok!

Meselenin özü o ki, ne muhalefette aşırı gidilecek, nede destekte aşırı gidilecektir! Böylece hem iktidarla milletin arası açılmaz, hemde iktidar karar almadan evvel bir kere değil, birkaç kere düşünür. Halkın sosyolojik tepkisini göz önünde bulundurur ve ona göre hareket eder. Yani yapılan bütün hataların tek sorumlusu bugün iktidar değil, aynı zamanda millettir. Çünkü milletin bir kısmının yıkıcı muhalefeti, bir kısmının ise körü körüne yıkıcı desteklemesi, iktidarı zaman içerisinde hatalar zincirine sevk etmiş ve bir cendereye sokmuştur.

Sonuç Olarak

Diyebiliriz ki: dinimizin esaslarından da biridir aynı zamanda orta yolda olmak. Bir hadisi şerifte Rasulullah Efendimiz (aleyhisselâtü vesselâm) der ki:

İşlerin en iyisi vasat olanıdır.(Deylemi, Beyhaki)

Başka bir hadisi şerif:

Her hususta orta yolu tutmak, peygamberliğin yirmi beşte bir parçasıdır.”(Tirmizi)

Daha bunun gibi nice hadisi şerif vardır. Ne muhalefette aşırı ve yıkıcı bir tutum sahibi olmalıyız, ne de körü körüne her şeyi destekleyen ot gelmiş saman giden insanlar olmalıyız. Bilgili ve yapıcı muhalefet sahibi olmalıyız. Doğruyu desteklemeliyiz ve yanlışa, aşırılıktan kaçınmak şartıyla tepki göstermeliyiz. İç ve dış düşmanlara karşı ise her ne olursa olsun devlet ve millet olarak el ele vermesini bilmeliyiz. Hem devletçi, hemde milletçi bir kimliğe sahip olmalıyız. Tabi her şeyden evvel İslam kimliğine sahip olmalıyız. Yoksa körü körüne bağlılıkları devleti sorgusuz sualsiz desteklerken devletin yıkılmasına sebep olunacağı gibi, yıkıcı muhalefetlede devletin yıkılmasına sebep olunabilir. Her ikiside devletin, milletin zararınadır ve hatta, vatanın bölünmez bütünlüğünü tehdit etmektedir.

Bizim itikatımızın esaslarından biriside, devleti yönetenler zalimde olsalar, din dışı bir emir vermedikçe, devleti yönetenlere itaat etmektir ve devleti yönetenlerle arayı iyi tutmaktır. Ama aynı zamanda devleti yönetenlerle oturup kalkmamaktır. Bakınız burada bile orta yolu emrediyor dinimiz İslam! Ne isyan edeceksin, ne de aşırı yakınlık kuracaksın! Sadece arayı iyi tutacaksın! Hepsi bu!

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir