Yeni Parti Kurulursa Desteklenmeli mi?

Yeni Parti Kurulursa Desteklenmeli mi?

Ak Parti’nin içinde bulunduğu durumun tezahürü olarak yaklaşık son bir yıldır sürekli Akp içinden kopacak etkin bir kadronun yeni parti kuracağı dillendiriliyordu. Artık bu partinin kimler tarafından kurulacağıda iyice açıklık kazanmaktadır. Öncelikle şunu belirtmek isterimki; benim düşüncem, Ak Partinin bugünkü haline gelmesinin en önemli müsebbipleri, yeni parti kuracak olan kadro ve arkasındaki destek gücüdür. Şimdi ise bizim asıl sormamız gereken soru, Yeni Parti Kurulursa Desteklenmeli mi? Bu yazımızda inşallah meseleyle alakalı naçizane fikirlerimi anlatacağım.

Ak Parti’den Kimler kopup Siyasi Parti Kuracak?

Söyleniyor ki Ali Babacan ve Abdullah Gül birleşip bir siyasi parti kuracak ve Ahmet Davutoğlu bu birleşmeye dahil olmayacak. Lakin burada bir ters köşe vardır ve Bu birleşmenin beyni Ahmet Davutoğlu olacaktır. Yani Ahmet Davutoğlu olmadan Ak Parti’den kopup bir siyasi parti kurulması söz konusu değildir. Ahmet Davutoğlu, son zamanlarda ziyaret ettiği yerlerde Ak Parti aleyhinde konuşmalarını artırmış ve yeni bir siyasi vizyona ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır. Bu da Ahmet Davutoğlu’nun kurulacak yeni partinin başını çekenlerden olmasının en önemli emaresidir.

Şimdilik Ali Babacan, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nun başını çekeceği bir siyasi parti kurulacağını söyleyebiliriz. Şimdiye kadar hedef olmamak için pek açık oynamadılar uzun süreli hazırlığın neticesinde, birde uygun atmosferin meydana gelmesini bekleyerek bugün yeni parti kurma kararını hayata geçirecekler. Bu denkleme Bülent Arınç’ta dahil olabilir. 23 Haziran seçimlerinin akabinde MYK’da Erdoğan’la gerilim yaşadığı iddia edilen Hulusi Yazıcı’da belki bu yeni parti denkleminin bir parçası olabilir. Tabi bu benim kişisel tahminimdir. Özellikle zaman içerisinde kenara itilmiş birçok eski Ak Parti’li ismin yeni parti etrafında toplanmasıda kuvvetle muhtemeldir.

Ayrıca yeni kurulacak parti, Ak Parti haricindeki sürpriz isimleride kendi denklemine katabilir. Hatta bir iddia varki bu iddiayı Ergün Diler varsayım olarak dile getirdi. Yeni kurulacak parti ile CHP ve başka partiler ilerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çatı aday olarak Ekrem İmamoğlu’nu bile gösterebilirler. Böyle bir ihtimal kuvvetli midir diye soracak olursanız, bence kuvvetli. Çünkü Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da 800 bin oy farkla belediye başkanlığı seçimini kazanmıştır. İstanbul nezdinde tüm Türkiye İmamoğlu’nu tanımıştır. CHP, İmamoğlu ile birlikte rüyasında göremeyeceği bir oy ile İBB seçimlerini kazanmıştır. Kısaca diyebiliriz ki, yeni kurulacak olan siyasi parti, millet ittifakına dahil olabilir. MHP’den kopan İYİ Parti ilk seçimlerde barajı geçip meclise girmiş ve millet ittifakına dahil olmuştur. Benzer durum yeni kurulacak parti içinde yaşanabilir.

Yeni Kurulacak Parti’nin Vizyonu Ne Olacak?

Tabiki her siyasi parti gibi yeni kurulacak olan partide, toplumun son derece kutuplaştığı ve herkesin birbirini hainlikle, münafıklıkla suçladığı şu dönemde; milleti kucaklayıcı ve birleştirici bir politika izlemeyi vaad ediyorlar. Ekonomik buhrandan dolayıda durgun olan ekonomiyi düzelteceklerini ve canlandıracaklarını vaad ediyorlar. Ak Parti’nin özellikle son yıllarda halktan kendini soyutladığını ve istişare geleneğini terk ettiğini dile getirip halkla bütünleşmeyi ve yapılacak her işin istişare yoluyla karara bağlanacağını vaad ediyorlar. Bu vaadlerin hiçbiri beni ilgilendirmez. Çünkü lafla peynir gemisi yürümez.

Ayrıca Bu vaadler, bugünkü atmosferden doğan fırsatçılıktan başka bir şey değildir benim nazarımda. Benim için en çok dikkat çeken vaad, Ali Babacan tarafından yapılmıştır. Ak Parti Batı ekseninden çıkmakta ve Avrasya eksenine kaymaktadır. İşte Ali Babacan, Türkiye’nin batı ekseninde kalması gerektiğini düşünüyor. Yani kavganın temelindede aslında bu yatmaktadır. Yoksa millet açmış-tokmuş aslında kimsenin umrunda değildir. Yapılan siyasal algı operasyonlarıyla milleti ikna etmeye yönelik başka propaganda faaliyetleri yapılıyor.

Batı Ekseni mi Yoksa Avrasya Ekseni mi?

Bendenize Batı ekseni mi yoksa Avrasya Ekseni mi? Diye soracak olursanız, bazı eleştiriler ve öneriler ışığında Avrasya ekseni derim. Yani bu konuda Ak Parti’yi destekliyorum. Ayrıca bu konu hakkında bir makale yazacağım.

Ekonomik durum, siyasal durum, yargı, basın özgürlüğü, güvenlik tehditleri, terör üzerinden yapılan propagandalarla Ak Parti aleyhinde tavır sergileniyor ve böylece kendilerini bir umut olabilecek yeni bir siyasi oluşum olarak pazarlıyorlar. Halbuki gerçekte, yeni kurulacak siyasi parti iktidara gelse bile, ilk etapta ABD ve Batı ile ilişkileri düzeltir, terör tehdidi ise ABD’nin istediği bir siyasi yapı iktidarda olduğu için azalır ve ayrıca ekonomi düzelir ve milletin kendi içindeki siyasal çatışması azalır. Zannedilir ki her şey güzel gidiyor ve her şey yolundadır. Ama Türkiye, kısa bir süre sonra yine aynı cendereye sürüklenir.

Yani biz yine Batı’nın maşası oluruz, Doğu Akdeniz’deki 3 Trilyon Dolarlık Doğalgaz rezervi gözümüzün önünde hortumlanır, PKK ülke içinde gücünü yeniden toparlar, Ekonomi yeniden çöküşe geçer… Yani yine benzer sıkıntıları yaşarız. Netice olarak biz Batı Ekseninde kalırız ama ABD’nin, şirin gözüken stratejik ortaklık adı altındaki piyonu olmaya devam ederiz. ABD’nin politikalarına paralel politikalar izleme mecburiyetinde olmaya devam ederiz. Şu an bile hep kriz yaşayıp hemde mecburen ABD’nin piyonundan farkımız yok. Kurtulmakta öyle ha diye olacak iş değil. Bunun için gerekli zeminin oluşması lazım.

Günümüz Dünyasında güç merkezi ABD ve Batıdan Avrasya’ya kaymaktadır. Eğer Türkiye akıllı hamlelerle hareket edip Avrasya ekseniyle birleşmezse kaybeden tarafta olabilir. Ancak Avrasya Eksenine kayarkende ABD piyonluğundan kurtulup Çin ve Rusya piyonu olmamamız gerekiyor.

Biz Batı ekseninde kendi bölgemizde bile bir güç olamadık. Şu an olmaya çalışıyoruz ama bir çok sorunla cebelleşiyoruz. Lakin biz Avrasya eksenine büyük devlet statüsünde girersek kazanırız. Dikkat çekmek istiyorum bölgesel güç olarak değil, büyük devlet olarak Avrasya eksenine dahil olmalıyız. Yoksa bizim Batı ekseninden çıkıp Avrasya eksenine kaymamız, bize hiçbir şey kazandırmayacaktır.

Biz batı ekseninden kurtulmaya çalışıyoruz ancak ekonomi olarak ve ekonomik sistem olarakta halen batıya bağımlıyız. Ekonomimiz, borca dayalı ekonomik sistem üzerine kurulmuş olduğu için, bu sistem değiştirip kendimize özgü bir ekonomi sistemini getirmedikçe güçlü bir ekonomiye sahip olamayız. Güçlü bir ekonomiye sahip olamazsak, büyük devlette olamayız.

Yani Dünya kapitalizm sistemde olabilir ama biz kapitalizm sisteminde ticaret yapabilen ama kendi içimizde İslam Ekonomisi esasına dayalı bir sistem kurabiliriz. Ayrıca tarım ve hayvancılıkta yirmi yıl evvel kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biriyken, bugün ise her geçen gün tarım ve hayvancılıkta daha da dışa bağımlı hale gelen bir ülkeyiz. Tarım ve hayvancılık politikalarıda iyileştirilmelidir.

Büyük bir devlet olmak için güçlü ve özgün bir ekonomiye sahip olduktan sonra en önemli şey, bağımsız ve üstün teknolojili bir askeri savunma sanayine sahip olmaktır. Ak Parti döneminde ise devletimiz bu konu çok ciddi adımlar attılar ve atmayada devam ediyorlar. 2030-35 yıllarında çok ciddi bir askeri güç olacağız gibi gözüküyor. Çünkü gidişat o yönde. Ancak bu çalışmalar güçlü bir ekonomi ile tamamlanmalıdır.

Enerjide bağımsız olabilmek için son derece buhranlı olan şu dönemde Türkiye Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmaları yapmaktadır ve 3 Trilyon Dolarlık pastayı kimseye kaptırmak istemiyor. Bu bağlamda S400 füzeleri, Türkiye’nin bölgedeki caydırıcılığını artırması açısından çok büyük ehemmiyet arz ediyor. Bu doğal gazların musluğunun Türkiye’ye akması demek, Türkiye’nin birden bire şampiyonlar liginde olması anlamına gelmektedir. Ancak 3 Trilyon Dolarlık bu doğal gaz rezervinin peşinde koşmak bir takım askeri tehditleride beraberinde getirmektedir. Yakın gelecek bazı meseleleri daha da netleştirecektir. Kaynayan Doğu Akdeniz’le alakalı da ayrı bir makale yazacağım İnşallah.

Sonuç

Biz büyük devlet olursak, Avrasya eksenine kaymamız ülkemiz için hayırlı olabilir. Zira büyük devlet olup Avrasya ekseninde pozisyon aldıktan sonra Müslüman Dünyasında daha etkin ve güçlü konumda olacağız ve Müslüman ülkelerinde doğal stratejik müttefiklerimiz haline gelmesini sağlayabilecek durumda olacağız.

Lakin büyük devlet olabilmek için bozuk olan mevcut ekonomik sistemden kurtulup acilen İslam ekonomisine geçmemiz gerekmektedir. Bunun yanında askeri savunma sanayinde tam bağımsız ve üstün teknoloji sahibi olmalıyız ve daha önemlisi kaliteli ve milli bir eğitim sistemine sahip olmayız. Kendi kültürümüze ve dini değerlerimize ise sahip çıkmalıyız. Zira kültürümüzde halen ezici bir şekilde Batı etkisi devam etmektedir. Ak Parti iktidarı döneminde ise Mehmet Şevket Eygi Beyefendinin dediği gibi Siyasal İslamcılık yükseldi ama gerçek İslam geriledi.

Yani dini değerlerimiz yozlaştırıldı. Başörtüsü sorunu siyaseten çözüldü ama tesettür sorunu baş gösterdi. Tesettür sadece başını örtmek değildir. Kadın-erkek karışık namaz kılan camiler baş gösterdi. Erkeklere vaaz eden kadın vaizler türedi. Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Kurulu bile kadın-erkek karışık toplantı yapıyorlar. Kadın Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı bile var. Mezhepsizlik ayyuka çıktı. Peygamberimizin hadisi şerifleri sorgulanır oldu, FETÖ’nün en önemli vizyonu olan dinler arası diyalog halen devam ediyor vs… Bu liste uzar gider. O sebepten bizim Siyasal İslam’dan kurtulup gerçek İslam dinine yönelmemiz icab etmektedir.

Ak Parti’nin; Batı ekseninden, Avrasya eksenine kaymasını destekliyorum. Ama bu politika tek başına hiçbir anlam ifade etmez. Yukarıda saydığım şartlar mutlaka yerine gelmesi gereken şartlardır ve bu şartları ben koymadım. Siyaset alanında okuyan herkes bilir zaten bu şartları. Biz kendi ekonomik sistemimizle, yerli ve yüksek teknoloji silahımızla, kaliteli ve milli eğitim sistemimizle, kendi kültürümüzle ve dini değerlerimizle büyük devlet olabiliriz. En başta bağımsız olabiliriz. Biz halen bağımlı bir ülkeyiz ve ne yazık ki bağımsızlık yolunda atılan birçok adım kof çıkmaktadır.

Biz Ak Parti’ye olan yapıcı muhalefetimize ise devam edeceğiz. Lakin yeni kurulacak partinin bu ülke için asla umut olmayacağı hususunda uyarmakta isteriz. Hele ki yeni kurulacak siyasi parti millet ittifakına dahil olursa Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olursa o zaman bizi daha kötü bir gelecek bekliyor olabilir. Halk büyük bir oyuna gelmiş olabilir. Şimdikiler yiyorda, onlar başa gelince halka dağatacak değiller. Şimdikiler dini değerlerin yozlaşmasına sebep olduda, onlar dini değerlere sahip çıkacak değiller!

Ak Parti ve cenahları bir an evvel kendine gelmelidir ve kendilerine muhalefet eden hiç kimseye hain, FETÖ’cü, PKK’lı vs. dememelidir, kimseye yargı dağıtmamalıdır. Yargı dağıtmak isteyen gitsin PUBG oynasın. Önce Ak Parti kendi içindeki FETÖ’cüleri temizlemelidir ve PKK ile olan askeri mücadeledeki başarıları, gidipte APO’dan veya Barzani’den medet umarak gölgelememelidir.

Biz DERİN TAHKİK” olarakta hiçbir siyasi partiye ve oluşuma vs. bağlı olmadığımız gibi, iktidar partisi Ak Parti olduğu için, Ak Parti’ye elimizden geldiğince yapıcı muhalefet eden bir çizgide hareket ediyoruz. Bazıları bundan hoşlanmasada biz işimize devam edeceğiz. Desteklenmesi gerektiği yerdede biz Ak Parti’yi, Ak Parti’li trollerden çok daha başarılı bir şekilde destekleriz. Zira bugün Ak Parti’ye en büyük zararı Ak troller denen geri zekalı şizofren zümre vermiştir. Hatta Ak Parti’nin dahi kendi raporlarında bu mevcuttur. A Haber ve sosyal medyada bazı Ak Trollerin Ak Parti’yi desteklediklerini zannederek verdikleri zararı Ak Parti bile idrak etmiştir.

Bizi subjektif olmakla itham edenlere ise sormak istiyorum; hakikatları konuşmak mı subjektiflik, yoksa hakikatları gizlemek mi objektiflik?

Biz bazı konularda muhalefet ediyoruz diye tamamen Ak Parti muhalifi olmadığımız gibi, bazı konularda destekliyoruz diye Ak Parti destekçiside değiliz.

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir