Yılbaşı Kutlamak Helal mi?

Yılbaşı Kutlamak Helal mi?

Yılbaşı Kutlamak Helal mi? Bir tanesi çıkar, “Yılbaşı kutlamak Farzı Kifayedir.” der. Başka bir tanesi ise, “Yılbaşı kutlamak helaldir.” Der. Herhalde bu gidişle Yılbaşı kutlamayanların kafir olacağını söyleyecek insanlarda türeyecek gibi gözüküyor. Memleket açık hava tımarhanesine dönmüş. Allahü Teala bu derece sapıtmaktan Müslümanları muhafaza eylesin.

Yılbaşı kutlamak ne demektir? Evvela bunu iyi idrak etmek gerekiyor. Yılbaşı kutlaması nereden çıktı? Miladi takvim ne anlama geliyor? Yılbaşı Kutlamak, Milattan önce 95 Yılında Roma İmparatoru Julius Sezar tarafından başlatılan bir gelenektir. Yılbaşı Kutlamaları, Ocak ayınında adının verilmiş olduğu geçit ve başlangıç tanrısı olan Janus‘a adanmıştır. Anglikan ve Lutheran Kiliselerinde ise halen İsa’nın, Adlandırma ve Sünnet Bayramı olarak törenlerle kutlanır. Dinimiz ise, başka inançlara ait olan amellerden şiddetle Müslümanları men etmiştir. Başka dinlerin adetlerine karşı ise dinimiz oldukça hassastır. Bu konuda çeşitli hadisi şerifler vakidir.

Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Secdede gözleri yummak Yahudi adetidir.” Buyuruyor. O yüzden namaz kılarken secdede gözler yumulmaz.

“Aşure günü oruç tutun. Yahudilere benzememek için bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun.” Buyuruyor. Bu yüzden Müslümanlar sadece Aşure gününde değil, bir gün evvelinde ya da bir gün sonrasında da oruç tutuyor. Bu usul üzere oruç tutmak sünnettir.

“Bıyığınızı kısaltıp, sakallarınızı uzatın. Müşriklere benzemeyin.” Buyuruyor. Bu şekilde bıyık uzatıp sakal kesmek sünnettir.

Bu gibi hadisi şerifler bize, Gayri Müslimlere benzememek için ne kadar titiz olmamız gerektiğini göstermektedir. Ancak bu benzerlik onların dini inançlarıyla, örfleriyle ve adetleriyle alakalı benzerlikler noktasında yasaklanmıştır. Yoksa İslam dinine ters olmayan ve mübah olan bir şeyi, sırf Gayri Müslimlerde yapıyor diye yapmamak doğru değildir. Nitekim Tirmizi’de geçen bir hadisi şerifte Resulullah Efendimizin (sallallahü aleyhi sellem), Rum elbisesi giydiği de rivayet edilmiştir.

Ancak Yılbaşı, elbise giymek gibi bir mesele değildir. Yahut Gayri Müslimlerin günümüzde insanları alışverişe teşvik etmek için çıkarmış oldukları anneler günü, babalar günü gibi ticaret stratejileri değildir. Yani anneler günü, babalar günü… gibi günlerle Yılbaşı Kutlaması kıyaslanamaz. Çünkü Yılbaşı Kutlaması, Müşriklerin ve Hristiyanların amelidir.

Dünya genelinde Miladi takvimin kabul görmesi hasebiyle de, bugünde kutlamalar yapmak genele yayılmıştır. Ama Dünyada her inançtan ve milletten insanlar tarafından kutlanması, o günün İslam cihetinden meşru olduğuna delil teşkil etmez! Çünkü o gün öyle bir gün ki… başka hiçbir günde o günde olduğu kadar Allah’a isyan edilmiyor, o günde işlendiği kadar günah ve haram işlenmiyor!

Yılbaşı Kutlamak Helal Diyenlerin İddiaları

Yılbaşı kutlayan bir kimse küfre düşmüş olur. Ancak bazı şaşkınlar; Yılbaşı kutlamak, herhangi bir dinin adeti değildir diyerek, bu günü meşru dairede kutlamanın helal olduğunu savunmaktadırlar. Yani eğer içki, zina, kumar, müzik, dans, eğlence… gibi Allahü Teala’ya isyan edercesine günah ve haramların işlenmesi yoksa, bir kimse ailesiyle, arkadaşlarıyla bu günde toplanıp vakit geçirebilirler diyorlar.

Bu şekilde fetva uyduran bu şaşkınlara bazı Müslümanlar haklı olarak, bu görüşte olan günümüzde ya da eskilerden bir fakih olup olmadığını soruyorlar. Ama bu şaşkınlar, bu görüşün kendilerine ait olduğunu söylüyorlar ve Allah’a şükrederek taklitçi olmadıklarını, güncel meselelerde karineci olduklarını söylüyorlar. Ulaştıkları karinelerin kendilerini bu görüşe sevk ettiğini söylüyorlar. Üstüne birde kendilerinin bu acebül acayip durumuna gülüp geçenlere ise hakaret edip kara cahillikle suçluyorlar. Ama kendi bilgisizliklerinin farkında değiller!

Aynı şaşkınlar bu görüşlerini birde tutarsız kıyaslarla doğrulamaya çalışıyorlar. Yılbaşı Kutlamasını; anneler günü, babalar günü, öğretmenler günü, insan hakları günü gibi günlerle kıyaslıyorlar. Bu günler sadece, Kapitalizm tarafından insanları tüketime sevk etmek için uydurulmuş günlerdir.

Bu günlerin dahi Müslümanlar nezdinde bir önemi yoktur. Ama Yılbaşı Kutlamaları, hem Müşriklerin hem Hristiyanların amelidir. Tüm Dünya tarafından kutlanmasının sebebi ise, yukarıda dediğimiz gibi Miladi Takvimin tüm Dünya tarafından kabul görmüş olmasından dolayıdır ve küresel bir adet haline gelmiş olmasından dolayıdır.

Kara Cuma denen günde vardır. Bugün, Noelden önceki son Cuma gününe denir. Noel Bayramı öncesi indirimler olur ve insanlar alışverişler yapar. Ama bir kimse; o gün indirim var, fırsattan istifade evimin ihtiyaçlarını alayım derse, amacı Noel veya Yılbaşı kutlamak değilse, bu kimseye mübah olan alışverişini yapmış olduğundan dolayı küfre düştün yahut haram işledin denmez. İkisi çok farklı şeyler.

Bu noktada Yılbaşı helal diyen şaşkınlardan şöyle bir tepki gelebilir. Bizde Yılbaşını Hristiyan adeti olduğu için kutlamıyoruz ki! O işler öyle değildir. İhtiyaç için yapılan alıveriş mübah olan bir ameldir. Bir kimsenin Kara Cuma günü normal ihtiyaçlarıyla alakalı alışveriş yapmasıyla, sizin o Yılbaşında kendinizce meşru kutlama yapmanız bir değildir. Sırf Yılbaşı diye kutlama yapmak küfürdür.

Bidat Meselesi

Olaya bidat nazarından baktığımız zaman bile, iş çok sıkıntılı duruma gelmektedir. Çünkü Yılbaşını mekruhluk ve caizlik merhalelerinden de sıyırıp direk olarak helal diyorlar. Bidat nedir? Dine sonradan sokulan Kuran ve Sünnette olmayan şeylerdir. İmam Birgivi Hazretleri, Bidat üç kısımdır demiştir. Bunlar; itikatta bidat, amelde bidat, adette bidattir.

Yılbaşı Kutlanmasına baktığımız zaman, Yılbaşı Kutlamaları itikatta bidat olarak görülür. Çünkü yukarıda zikrettiğim gibi hem Müşriklerin hem Hristiyanların özel günüdür ve amelidir. Yılbaşı Kutlaması yapmak ise içerisinde hiçbir haram (müzik, dans, eğlence, alkol, zina…) olmaksızın kutlansa bile, Müşriklerin ve Hristiyanların amelini ve adetini taklit etmektir.

Yılbaşı kutlamak aynı zamanda, Müşriklerin ve Hristiyanların amelidir. Tıpkı bizim mübarek gün ve gecelerde, üç aylarda, bayramlarda… ibadet yapmamız, bizim sünnet veya nafile amellerimiz olduğu gibi. Yani bu durumda Yılbaşı kutlamak hem itikatte bidat, hem amelde bidat, hem adette bidat kategorisine girmektedir.

İmam Birgivi Hazretleri itikatta bidati tarif ederken Ehli Sünnet ve Cemaat itikadına uymayan ne kadar itikat varsa hepsinin itikatta bidat olduğunu söyler. Bunların bazısının ise küfre vardığını söyler. İtikatta bidatin ise büyük günahlardan daha kötü olduğunu, hatta adam öldürmek ve zina yapmaktan bile daha fena olduğunu söyler. Amelde Bidati ise kötü ve dalalet olarak, fısk olarak tanımlar.

Sünneti müekkedeye muhalif ve zıt ise, ameli bidati yapmakla sünneti müekkedeyi terk etmek gerekiyorsa, daha büyük sapıklık olduğunu söyler. Yılbaşı kutlayan bir kimse, Müşrikleri ve Hristiyanları taklit etmeyip onlara muhalefet etmek gibi kuvvetli bir sünneti müekkedeyi terk etmiş olmakla, amelde bidat işlemiş olurlar. Adeti Bidatin ise, yapılmasında sapıklık ve doğru yoldan ayrılma olmasa bile sakınmanın daha iyi olduğunu belirtir.

Bidat ile alakalı Sahihi Müslim’de geçen hadisi şerifte Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:

“Her bidat dalalettir, her dalalet ise Cehenneme götürür. Bidat sahibinin salih amelleri; orucu, haccı, umresi, cihadı, farzı, nafilesi, makbul olmaz. Kılın hamurdan çıkması gibi, kolaylıkla ve tedricen İslam’dan çıkar. Bidat sahibi, bidatten tövbe etmedikçe tevbesi kabul olmaz. Bidat sahibini men ve reddedene, Allahü Teala saadet ve hayırlı akıbet ihsan eder.”

Allahü Teala Hazretleri, Müslümanları bütün bidatlerden korusun. Doğru yolun sapık kollarından münezzeh olan Ehli Sünnet ve Cemaat itikadına hepimizi ittiba eylesin! Cenabı Hak Teala Hazretleri hiçbir Müslümanı, günahın ve haramın en çok işlenip, Allah’a en çok isyan edilen, Müşriklerin ve Hristiyanların bir gününü savunacak kadar sapık eylemesin! Allah muhafaza imanımız, okun yaydan çıktığı gibi çıkar!

Bir Kavme Benzemeye Çalışan Onlardandır

Fazilet Neşriyat’ın 30 Aralık 2022 tarihli takvim yaprağının arkasında, Bir Kavme Benzemeye Çalışan Onlardandır başlığı ile Müceddid-i Elfi Sani İmam-ı Rabbani Hazretlerinin, Mektubat-ı Şerifesinden alıntılarla mevzudan bahsedilmiştir. Bende aynı şekilde ctrl-c ve ctrl-v yaparak burada sizlerle paylaşıyorum.

İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyurdular ki:

“İki dini tasdîk eden (İslâm’dan başka hak din olduğuna inanan) kişi, şirk ehlinden sayılır. İslâm’ın hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir. Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir…

Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak, küfrü icap ettirir. Nitekim bazı cahil Müslümanlar, bilhâssa kadınlar, kâfirlerin belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar… Böylelikle o merâsime tam manası ile îtinâ ve itibar ederler.

İslâm’da bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 3, m. 41)

“Bir kere, bir hasta ziyaretine gitmiştim. O hastanın ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman, kalbini şiddetli zulmet içinde gördüm… Bu zulmetin kalkması için ne kadar teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi, küfür ehlini dost edinmesindendir.

Bana malum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek, yerinde bir iş değildir. Zira onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezası olan cehennem azâbına bağlıdır.

Ve bana malum oldu ki, onda zerre miktarı iman mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.
Cehennem azâbı -ister ebedî olsun, ister muvakkat olsun- küfre ve küfür sıfatlarına mahsustur. (Yani, muvakkat cehennem azâbı; küfür sıfatının cezası, ebedî cehennem azâbı ise küfrün cezasıdır.) (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 266)

Mektubat-ı Şerifede, Hinduların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahudilerce bilinen adetlere uymak küfürdür demektedir. O coğrafyada bunlar bulunmakta olduğu için Yılbaşı her ne kadar yazmamış olsa bile, Hinduların büyük bildikleri günlere hürmet edenler, Yahudilerce bilinen adetlere uyanlar nasıl küfre düşüyorlarsa, aynı şekilde Müşriklerce ve Hristiyanlarca özel gün olarak kutlanan Yılbaşına, o gün Yılbaşı diye o güne hürmet edenler, onların adetlerine uyanlarda, sırf o gün Yılbaşı diye bir etkinlik yapanlarda küfre düşer. Etkinliklerinde hiçbir haram veya günah işlememiş olsalar bile bu böyledir. Çünkü niyet o şekildedir.

Bir kimse helal olan bir şeye haram derse veya haram olan bir şeye helal derse dinden çıkar. Meşru çerçevede Yılbaşı kutlamak helaldir diyenler, bunu iyi düşünsünler! Evvela, Yılbaşı kutlamanın meşruluğunu sorgulasınlar! Yılbaşı bugün bütün Dünyada her inançtan ve milletten insanlar tarafından kutlansa bile, çıkış merkezi Müşriklik ve Hristiyanlıktır.

Allah hakkı hak olarak bilmeyi ve hakkın üzerine ittiba edebilmeyi, batılı ise batıl olarak bilebilmeyi ve batıldan içtinap edebilmeyi cümlenize, cümlemize nasip eylesin!

Yazarımız Yusuf YİĞİT tarafından yazılan ➡️ İlim Talebesinin Ehemmiyeti ⬅️ başlıklı makaleyi okumak için, başlığın üzerine tıklayınız!

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir