Uluslararası ilişkiler alanında çeşitli güç kavramları vardır. Bunlardan biriside yumuşak güç stratejisi yani “solf power” kavramıdır. Yumuşak güç stratejisi; bir devletin başka devlete ve o devletin milletine kendi dış politikalarını, kültürünü kabul ettirebilme durumudur diyebiliriz. Bunun için hiçbir askeri güç kullanmaya ihtiyaç yoktur. Buna bir nevi ideolojik, psikolojik ve kültürel savaşta diyebiliriz. Yani sert güç ile bir devleti kontrol altına alabilir ve topraklarını zapt edebilirsiniz. Ama o devletin insanlarının beyinlerini kontrol edebilmek, ancak yumuşak güç ile mümkün olabilmektedir.
Sert güç ile yumuşak güç, birbirlerine bağlıdırlar ve sert güç olmadan yumuşak gücün bir anlamı olmadığı gibi, yumuşak güç olmadan da sert gücün bir anlamı yoktur.
ABD bu konuda en büyük örnektir. ABD, özellikle soğuk savaş sonrasında kullandığı yumuşak güç stratejisi ile Dünya’nın her yerinde kapitalizm hegemonyasını tesis etmiştir. Medya gücüyle, sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla, film sektörüyle, ticaret ve reklam sektörüyle; Dünya’nın her yerinde insanların büyük çoğunluğu aynı kültürel ve ahlaki kılıfa bürünmüştür. İnsanların giyim tarzları, hobileri, fobileri, davranış kalıpları birbirine benzer olmuştur ve kapitalizm hiçbir insan fark bile etmeden tüm Dünya tarafından gönüllü olarak kabul edilir olmuştur. Yumuşak güç stratejisi üzerinden tüm Dünya’da tek bir medeniyet inşası hedeflenmiştir ve bu savaşta ABD ciddi mesai yapıp, önemli sonuçlar elde etmiştir. Çünkü yumuşak güç kullanmak için gerekli silahlar medya, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarıdır. Özellikle ABD, bu üç silaha da sahiptir.
Bugün ABD hegemonyası zafiyet içinde olmasına rağmen bile yumuşak güç üstünlüğünü korumaktadır. Özellikle “facebook, twitter, ingstagram, youtube” gibi sosyal medya mecraları ABD tekelindedir ve bugün sosyal medya, televizyondan ve gazetelerden çok daha büyük etkilere sahiptir. Sosyal medya mecrasında doğru-yanlış her türlü fikir ve bilgi çok kısa sürede milyonlara, milyarlara ulaşabilmektedir. Kitleler sosyal medya vasıtasıyla kolayca zihin olarak kontrol edilebilmektedir.
Sosyal medya
Sosyal medya çok büyük etkilere sahiptir. Devlet liderlerinin twitter üzerinden atmış oldukları tweet mesajları, ülkeler arasında krizlere bile sebep olabilmektedir. Geçen yılın Mayıs ayında yaşanan Katar krizini bir haber ajansının twitter üzerinden paylaşmış olduğu bir haber tetiklemişti. Son aylarda ABD Başkanı Donald Trump’un twitter üzerinden yaptığı skandal tweet mesajları, döviz kurlarında inişli çıkışlı dalgalanmalara sebep olmuştur. Kısaca sosyal medya, bugün yumuşak güç unsurunun en etkin silahı konumundadır diyebiliriz.
Bir devletin başka bir devleti veya devletleri etkisi altına alması için yumuşak güç silahına sahip olması lazımdır. Yani hedefteki devleti-devletleri etkileyecek medya, sosyal medya, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası, reklam, film sektörü gibi unsurlara sahip olması lazımdır.
Bir devletin milletini etkileyen, aynı zamanda o devletin kendisini de etkiler. Önce hedefteki devletin milletinin beynine istenen idealler ve kültür empoze edilir, sonra o ideallere ve kültüre uyumlu siyasi oluşum meydana getirilir ve millette o siyasi oluşumu devletin başına getirir. Böylece hedefteki devlet hiç kurşun kullanmadan kontrol altına alınmış ve müttefik haline getirilmiş olur. İşte ABD’yi süper güç yapan sırlardan biriside buydu. Yumuşak güç ile kendi çıkarlarını başka devletlere ve o devletlerin insanlarına fark ettirmeden gönüllü olarak kabul ettirmek!
Osmanlı İmparatorluğu örneği
Her ne kadar yaşadığımız devirde Yumuşak güç kavramı bir uluslararası ilişkiler kavramı olsa da, tarihte Osmanlı İmparatorluğu da yumuşak güç stratejisini kullanmıştır. Bu strateji sayesinde ise her inançtan ve mezhepten insanın asırlarca barış, huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, fetih ettiği her yerde Türk İslam kültürünün mührü niteliğinde mimari eserler inşa etmiştir. Camiler, mescitler, tekkeler, zaviyeler, medreseler, köprüler, çeşmeler, kütüphaneler inşa etmiştir. İnsanlara “müslim-gayri müslim” ayrımı yapmadan asırlarca adalet ve hoşgörüyle muamele etmiştir ve nice insanın Müslüman olmasına vesile olduğu gibi, düşmanlarının bile hayranlığını kazanmıştır.
Pasifikten, Güney Afrika’ya ve oradan Orta Asya’ya ve daha nice yerlere kadar Türk ve Osmanlı sevgisini, hayranlığını aşılamayı başarmıştır. Bu sevgi ve hayranlık bugün bile devam etmektedir. Ancak tarihte Osmanlı İmparatorluğu’nun kullandığı yumuşak güç ile, günümüzde ABD’nin kullandığı yumuşak güç arasında ahlaki perspektiften bakınca dağlar kadar fark olduğunu söylemek boynumuzun borcudur.
Dünya’da büyük güç olmak için sert güce sahip olmak gerektiği gibi yumuşak güce de sahip olmak gerekmektedir. Günümüzde ABD halihazırda bir süper güç konumundadır ve hem yumuşak, hemde sert güç sahibidir. Aynı şekilde tarihte de Osmanlı İmparatorluğu süper güçtü ve yine sert güç ile yumuşak güç sahibiydi. Çünkü Dünya’da kalıcı olarak söz sahibi olmak için sert güç tek başına yeterli değildir. Moğollar belki tarihte en sert güce sahiptiler. Ama yumuşak güç sahibi olamadıkları için bir medeniyet kuramadılar ve kalıcı olamadılar. Aksine o devirde yumuşak güç sahibi olan İslam Dünyasına entegre oldular.
Bazı Moğol İmparatorluğundan kalan devletler İslamlaştılar. Kılıçla aldıkları topraklarda medeniyet ve kültür olarak değişime uğradılar. Yine Moğolların ilk istila dönemlerinde İslam Dünyası sert güce sahip değildi ve askeri olarak zayıf durumdaydı. Bu sebepten yumuşak gücü etkin bir şekilde kullanamamıştı. Yani mutlak hakimiyet için yumuşak ve sert güç sahibi olmak zaruridir.
Bugün İslam Dünyası yumuşak güç sahibidir. Ama sert güç sahibi olamadığından dolayı bu yumuşak gücünü gereği gibi kullanmaktan yoksundur. Ayrıca ABD sert güç sahibi olarak yumuşak gücünü de kullanarak İslam Dünyasının kültürel ve ahlaki olarak asimile olmasını sağlamaktadır. Yumuşak gücü kullanarak Batı kültürünü ve ahlakını Müslüman milletlerine aşılamaktadır.
Son söz olarak: Yumuşak güç, kalıcı hakimiyetin anahtarıdır!