Bugün sormamız gereken en önemli sorulardan birisi: İstanbul’da Neden Yüz Günlük Su Kaldı? Bendeniz ana hatlarıyla siz değerli okuyuculara bunun cevabını vereceğim. Sayın Erdoğan, Haziran 2010 tarihinde katıldığı Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları zirvesinde:
“Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum.” dedi.
Bu açıklamalar hiçte yabana atılacak cinsten değildir. Baktığımız zaman gerçektende İstanbul’a yapılan büyük bir ihanet söz konusudur. Bu ihanet İstanbul şehrinin ikliminin değişmesine, hava sıcaklığının ve hava kirliliğinin artmasına sebep olan cinstendir.
İSKİ’nin açıklamasına göre İstanbul’da 100 günlük su kalmış ve barajların doluluk oranı ise %38.27 imiş. Bunun sebebi ise yaz ve sonbahar mevsimlerinde ortalamanın altında yağışın gerçekleşmesiymiş. Kontrollü bir şekilde ara ara su kesintileri yapılması planlanmaktaymış. Peki ama İstanbul’da neden 100 günlük su kaldı? Bunu sorgulamak lazımdır. Eğer bunu sorgulamazsak, gelecekte karşılaşacağımız felakete karşı sadece şaşkınlık yaşarız! Öncelikle bunu sorgulayalım. Sorunun ana kaynağı, İstanbul’un “Şehir Isı Adası” haline gelmesi ve ormanlık, yeşillik alanların her geçen gün dahada azalmasıdır.
Şehir Isı Adası
Şehir ısı adası: Bir şehrin, çevresindeki kırsal alanlara göre daha sıcak olmasıdır.
İstanbul’daki iklim değişikliğinin yani sıcaklık ortalamasının ve kuraklık riskinin artmasındaki en önemli etken, yüksek katlı binaların, rezidansların ve gökdelenlerin İstanbul’un neredeyse her yerinde yapılmış olmasıdır. Bu binaların neredeyse hepsi hem gece hemde gündüz ayrı bir görsel şıklık kattığı içinde cam kaplama olarak yapılmaktadır. Oysaki cam kaplama binalar, güneş ısısını, sıcaklığı yansıtma özelliği taşıdığından dolayı, bulundukları bölgenin sıcaklık ortalamasını artırmaktadırlar. Tabi bu cam kaplama gökdelenler sadece İstanbul’da değil, Dünya’nın her yerinde görsel şıklık sebebiyle büyük şehirlerde tercih edilmektedir.
Gökdelenler ve yüksek katlı binalar ayrıca rüzgarıda etkilemektedir. AA muhabirine konuşan TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası 2. Başkanı Ahmet Köse:
“Gökdelenler, rüzgar için mükemmel bir kapan görevi görür. Yere yakın rüzgarlara göre çok daha kuvvetli olan üst seviye rüzgarlarının önünü keserek aşağıya doğru yönlendirir ve bina yüzeyi yakınında arzu edilmeyen farklı bir sirkülasyona neden olur. Bu yeni oluşan rüzgarlar nedeniyle sakat kalan veya hayatını kaybeden insan sayısı tahmin bile edemeyeceğimiz kadar fazladır.”
Ahmet Köse sözlerine şu şekilde devam etmiştir:
“Hava sıcaklığı İstanbul-Maslak’ta 33 derece ve nem oranı yüzde 55 olsun, hissedilen sıcaklık bu durumda 39 derece oluyor. Hemen yanı başında Belgrad Ormanları’nda sıcaklık 30 derece ve nem oranı yüzde 55 olsun hissedilen sıcaklık 32 derece oluyor. Bu tarz hava sıcaklıklarında asfalt sıcaklığı 58 derece ve beton sıcaklığı 54 dereceye kadar çıkabiliyor. Ayrıca cam binalar, gelen ışığı yansıtması sonucu civarındaki sıcaklığı 3 dereceye kadar artırmaktadır. Beton ve asfalt kaynaklı sıcaklık farkını da hesaba kattığımızda 33 derece olan sıcaklık Maslak’ta ortalama 42-45 derece aralığında, hemen yanı başındaki Belgrad Ormanları’nda ise 32 derece hissedilir. Dolayısıyla ortaya 10 derecelik sıcaklık farkı çıkıyor.”
Prof. Dr. Levent Kurnaz ise, CNN Türk muhabirinin: “İstanbul’un şehir ısı adası haline gelmesi tehlikeli midir?” Sorusuna şu şekilde cevap vermiştir:
“Tabiki tehlike! 45 dereceleri göreceğiz. Bu yaz değil, ilerki zamanlarda göreceğiz. Ama bu yazda bir gün 45 dereceyi görecek olursak, ‘Aman Allahım! Nasıl olabilir bu!’ Demememiz gerekiyor.”
İstanbul’da Ormanlık ve Yeşil Alan Azalıyor mu?
Ayrıca adeta megakent olan İstanbul’da ormanlık ve yeşillik alan gün geçtikçe dahada azalmaktadır. İstanbul gün geçtikçe adeta beton ve asfalt yığını haline gelmektedir.
Çevre Mühendisleri Odasının hazırladığı, Çevre Durum Raporuna göre; İstanbul bir megakent olarak, iklim değişkiliğinin olumsuz etkilerine karşı en savunmasız şehirlerin başında yer almaktadır. 2018 yılında, İstanbul’un son 47 yılda karşı karşıya kaldığı en sıcak yılı yaşamıştır. Raporda, büyük kentlerde yaşayanların, yılın 250 günü ölümcül kirli hava soluduğunun altı özellikle çizilmiştir.
Aynı raporda Üçüncü Havalimanı için arazide 2.5 Milyon ağaç kesilmesi öngörülmüş ancak kesilen ağaç sayısının 13 Milyon olduğu saptanmıştır.
Sonuç
Fazla detaylarla ne kendimi, ne de siz değerli okuyucularımızı boğmak istemem. İstanbul’da neden yüz günlük su kaldı? Sorusunun cevabını umarımki anlatabilmişimdir. Zira görünen köy kılavuz istemez. İstanbul’a gerçekten büyük bir ihanet edilmiştir. İstanbul cam kaplama gökdelenlerle, rezidanslarla, AVM’lerle, yüksek binalarla kaplanmıştır ve adeta şehir ısı adası haline getirilmiştir. Ayrıca ağaçlık ve yeşillik alanlar yok edilmiş, şehir adeta beton ve asfaltla kaplama yapılmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen Haziran 2010 tarihinde İstanbul’a ihanetini itiraf eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bu yıl tekrarlanan İstanbul İBB yerel seçim arifesinde 29 Mayıs İstanbul Fethi etkinliğinde:
“İstanbul’a baktığında sadece rant gören, çıkar gören muhterislerin bu şehri yağmalamasının önüne geçtik” dedi.
Ayrıca konuşmasının devamında:
“Fatih’in emaneti olan, Peygamber Efendimizin övdüğü bu şehri asıl kimliğine yeniden kavuşturduk” şeklinde ifadeler kullandı.
İstanbul’u; cam kaplama gökdelenlerle, rezidanslarla, yüksek binalarla, AVM’lerle, asfalt ve beton kaplamayla, ormanlık ve yeşil alanları azaltmayla… Fatih’in emaneti olan ve Peygamber Efendimiz övdüğü bu mübarek şehri asıl kimliğine kavuşturduğunu ve rantçıların bu mübarek şehri yağmalamasının önüne geçtiğini iddia etmenin tam olarak ne olduğunu, siz değerli okuyucularımızın vicdanına ve yorumuna bırakıyorum.
Üstelik aynı Cumhurbaşkanı Haziran 2010’da, İstanbul’a ihanet ettiğini itiraf etmiştir! Kimse milletin aklıyla alay edemez. Sadece birkaç yıl evvel ana muhalefetin milletin aklıyla alay ettiğini söyleyen iktidar, geldiğimiz noktada hiç olmadığı kadar her konuda milletin aklıyla adeta alay etmektedir.