Bazı İran ve Şia Sevicisi Milli Görüşçüler var. Bunlar insanı gerçekten çileden çıkarıyor. Nitekim insan kendi katiline aşık olurmu? Böyle birşey öyle sanıyorumki sadece reyting rekoru kırmak isteyen romantik dizilerde, filmlerde olur. Cehaletin, pespayeliğin bu kadarınada pes doğrusu. Ortadoğu’da Sünni (EhliSünnet) kasabı olarak bilinen Kasım Süleymani, herkesin bildiği üzere dün ABD askeri kuvvetlerine ait İHA’lar tarafından yapılan bir operasyonla Bağdat’ta öldürüldü.
Tabi bu şahsiyet, İran Rejimi için çok mühim bir isimdi ve onun öldürülmesi İran’ı derinden yaraladı. Süleymani’nin ABD tarafından suikastle öldürülmesi üzerine birçok milli görüşçü, kendisine rahmet okudu ve ABD karşıtı söylemlerde bulundu. ABD karşıtı söylemlerde bulunulmasını anlarız. Lakin Kasım Süleymani’ye rahmet okunmasını, İran sempatizanlığı yapılmasını anlamıyoruz!
Bu zevatlar, Şialık bidat mezhebinin ne olduğundan habersizler mi? Şiaların ne derece Ehli Sünnet ve Sahabe düşmanı olduklarından habersizler mi? Bu nasıl bir cehalet? Bu nasıl bir gaflet?
Şiaların İslam Anlayışı Nedir?
Bir Ehli Sünnet Müslüman asla Şialara sevgi ve muhabbet besleyemez ve asla onlarla isteselerde dostluk kuramaz. Bunu anlamak için evvela Şiaların İslam anlayışını anlayabilmek lazımdır. Maddeler halinde Şiaların İslam anlayışını sizlere açıklamak istiyorum:
-
- Kuran-ı Kerim’de birçok ayeti kerimeyi sahabe uydurmuştur. O yüzden bugünkü Kuran-ı Kerim, gerçek Kuran-ı Kerim değildir. Gerçek Kuran-ı Kerim’i ise Mehdi Aleyhisselam geldiğinde ortaya çıkaracaktır.
- Hazreti Aişe iffetsizdir. Ayeti kerime ile sabit olduğu üzere Hazreti Aişe validemiz temizdir, iffetlidir. Ama Şialar ayeti kerimeyi inkar edip iftira atıyorlar!
- Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman, hilafeti Hazreti Ali’den gasp etmişlerdir. Hazreti Muaviye ise Hazreti Ali’ye isyan etmiştir ve onunla düşman olup savaşmıştır.
- Başta Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Muaviye ile Hazreti Aişe olmak üzere bütün sahabeye sürekli beddua ederler ve onlara beddua etmeyi ibadet-zikir sayarlar.
- Kendi imamlarının hepsinin masumiyet sıfatına sahip olduklarına inanırlar. Yani onların tıpkı peygamberler gibi asla günah işlemeyeceklerine, kesin olarak Cennet’e gideceklerine iman ederler.
- Dinin bütün sırlarına sözde vakıf olan Şialar, artık masumiyet sıfatına sahip olmuşlardır ve artık hangi günahı işleselerde onlar için günah değildir ve masum olarak Cennet’e gideceklerdir. Günah ve haram sadece sırlara vakıf olmayanlar için yazılır.
- Muta nikahı, yani birkaç saatlik, günlük kısa nikahlar yapmak Şialarda caizdir. Yani bir kıza aşık mı oldun, onunla anlaşıyorsun gidiyorsun Şia bir imama nikah kıydırıyorsun, cinsi münasebette bulunduktan sonra nikahı bozuyorsun. Böylece güya zina yapmamış oluyorsun. Onlar ancak kendilerini kandırırlar ama Allah’ı kandıramazlar!
- Onlar için en büyük ibadetlerden biriside, Sünni (Ehli Sünnet) olan biz Müslümanları öldürmektir. Şiaların inancına göre en az on Sünni Müslüman öldüren kesin Cennetliktir!
Şiaların ne derece sapkın ve bozuk, bir o kadarda iflah olmaz fırka olduğunu anlamak için sanırım bu sekiz madde yeterlidir. İran ve Şia sevicisi milli görüşçüler bunlardan habersizler mi?
Şialarla Dost Olunur mu?
İran ve Şia sevicisi milli görüşçüler diyorlar ki, İran ile dost olup işbirliği yaparak, ABD ile Siyonist İsrail’in planlamak istediği mezhep savaşlarının önüne geçebiliriz! Yahu buna kargalar bile güler. Bazı İslam beldelerinde mezhep savaşları zaten başladı. Şia İran’a bağlı olan milis güçler, gücü ve kontrolü ele geçirdikleri bölgelerde Sünni Müslümanları katletmiyorlar mı?
Özellikle Irak, Suriye ve Yemen başta olmak üzere, ilerleyen dönemlerde Kuzey Afrika ülkeleri, Afganistan ve Tacikistan ülkelerinde dahi Şia İran’a bağlı milis güçler hortlayacaklar ve kontrolü ele geçirdikleri yerlerde Sünni katliamları yapacaklar. Silah gücüyle kontrolü ele geçiremedikleri yerlerde ise Şiaları organize ediyorlar ve Şialık propagandaları yapmalarını sağlıyorlar. Bu suretle Müslüman ülkelerin iç siyasetinde ve toplumunda, nüfus ve güç kazanmayı amaçlıyorlar. Ne yazık ki bundada başarılı oluyorlar.
Ayrıca Sünni (Ehli Sünnet) bir Müslüman kendisine şunu sormalıdır. Yukarıda sekiz madde ile anlatılan inanca sahip olan bir Şia ile ben dost olabilir miyim? Eğer olabilirim diyorsa, o kişi imanını ve itikadını gözden geçirmelidir!
İran’ın Gayesi Nedir?
İran’ın tek gayesi, İslam Dünyasının tamamında Şia İran hegemonyası oluşturmaktır ve büyük devletler arasında yerini almaktır. Avrasya imparatorluğunun bir parçası olmaktır. Avrasya İmparatorluğu projesi ise Rusya’ya aittir. Bu projeye Çin’de dahildir. Yani Avrasyacılık adı altında Rusya, Çin ve İran; hatta Hindistan stratejik ortaktırlar. Rusya ve özellikle yakın geleceğin süper gücü olarak addedilen Çin, aynı zamanda İslam Dünyasında Yeşil Komünizm akımını hakim kılmak istemektedir. Bunuda en iyi Şialık üzerinden yapabilirler.
ABD ve Siyonist İsrail, bölgede mezhep savaşları çıkarıp İslam Dünyasını kana bulamayı amaçlıyor olabilir. Lakin onların böyle bir amacı olmasa bile, Şia İran kendi inancı gereği zaten bölgede Sünni Müslümanların kanlarını akıtmayı istemektedir. Yani bugün ABD, İsrail ve hatta Avrupa hiç olmasa bile; İran rahat durmayacaktır ve Sünni Müslümanları fırsat buldukça katledecektir. Çünkü inançları bunu emrediyor!
Bölgede mezhep savaşlarını durdurmak veya yayılmasını engellemek için Şia İran ile işbirliği yapmak akıllıca bir fikir ve strateji değildir. Çünkü Sünni Müslümanlar zayıf oldukça, ehli bidat olan Şialar ve Hariciler (Vehhabiler) rahat durmayacaklar; Sünni Müslümanlara saldıracaklardır. İslam tarihine baktığımız zaman ibretle müşahade ediyoruz ki, Sünni İslam devletleri ne zaman zayıflasa bu Şialar ve Hariciler bu zayıflıktan istifade edip isyan etmişlerdir, işgal ettikleri bölgelerde devlet kurup Sünni Müslümanları katletmişlerdir.
Sünni Müslümanların güçlü oldukları dönemlerde ise fare gibi inlerinde saklanmışlardır. Gerçek itikatlarını gizleyip takiyye yapmışlardır. Takiyye yapmakta Şialar için en önemli ibadetlerden birisidir. Sünni Müslümanların kontrolünde olan beldelerde yaşayan Şialar, kendi sapkın görüşlerini gizlerler ve sanki Sünnilermiş gibi davranırlar. Gerçekte ise Şiadırlar. İşte bu takiyye sebebiyle de birçok gizli Şia, Sünni Müslümanların içerisinde sinsice varlığını devam ettirmektedir.
Şia İran’la işbirliği yaparak veya dost olarak mezhep savaşlarının önüne geçmek mümkün değildir. Mezhep savaşlarının önüne geçmenin tek yolu, Sünni Müslümanların güçlü olmasıdır. Sünni Müslüman devletler güçlü olurlarsa, o zaman mezhep savaşlarının önüne geçilmiş olur. Sünni Müslüman devletler güçlü olduğu zaman sadece mezhep savaşlarının önüne geçilmiş olmaz, aynı zaman bölgedeki ve Dünyadaki Siyonist-Mason emellerininde önüne geçilmiş olunur.
Sünni devletlerin güçlü olması için mezhep savaşlarının önüne geçilmesi gerekir düşünceside yanlıştır. Çünkü yukarıdada dediğim gibi, biz her ne kadar istemesek bile, Şialar rahat durmayacaktır. Nitekim durmuyorda! Bunun ABD veya İsrail ile alakasıda yok! Durmalarının tek yolu, Sünni Müslüman devletlerin güçlü olmaları ve Şia İran’ın gücünü kırmalarıdır!
İran, ABD ve İsrail ile Düşman mı?
İran’ın ABD ve Siyonist İsrail’e karşı düşmanca tavırları dahi tamamen göstermeliktir. İran’ın tek amacı, İslam Dünyasının ortak olarak karşı olduğu, düşman olduğu ABD ve Siyonist İsrail’e aşırı muhalif ve düşman gözükerek İslam Dünyasındaki saygınlığını arttırmaktır. Nitekim böylede olmaktadır. Kasım Süleymani’nin öldürülmesi üzerine Şia İran’a bağlı Ortadoğu’daki bütün Şia milis güçleri davalarına dahada bağlanmıştır ve İran’ın Ortadoğu’daki gücü pekişmiştir.
Ayrıca Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra bazı haber kaynaklarında, Haşdi Şaabi kontrolündeki bir Sünni köylünün ihbarıyla Kasım Süleymani’nin yerinin tespit edildiği yalanı yayılmıştır. Bu yalan haberdeki kasıt ise herkesçe malumdur. Amaç Şia milisleri olan ve DAİŞ kadar zalim olan Haşdi Şaabi terör örgütünü Iraklı Sünni Müslümanların üzerine kışkırtmaktır. Haşdi Şaabi, sözde DAİŞ ile mücadele kapsamında DAİŞ’ten aldığı bölgelerde çok sayıda Sünni Müslümanı katlettiler. İşte İran ve Şia sevici milli görüşçüler, bu Sünni düşmanı katil Haşdi Şaabilerin komutanı olan Kasım Süleymani’ye rahmet okuyorlar.
Milli Görüşçülerin Hepsi İran ve Şia Sevicisi mi?
Milli görüşçülerin elbetteki hepsi İran ve Şia sevicisi değildirler. Ancak nüfusları hiçte az değildir. Birçok milli görüşçüde az ya da çok Şia seviciliği mevcuttur. Gerek Saadet Partisine bağlı olan, gerekse Yeniden Refah Partisine bağlı olan birçok milli görüşçüde Şia ve İran hayranlığı vardır. Ama sorulsa çoğu buna şiddetle karşı çıkar. Kabul etmek istemez. Bunun yanında hiçbir şekilde İran ve Şia’ya sevgi beslemeyen, onlara karşı olan milli görüşçülerde mevcuttur.
Ayrıca bendeniz, milli görüş camiasına içine sızmış çok sayıda Şia casusu olduğu kanaatindeyim!
Saadet Partisinin genel başkanı olan Temel Karamollaoğlu, Kasım Süleymani’nin ölümü üzerine Twitter üzerinden Süleymani’ye rahmet okumuş ve taziye mesajı yayınlamıştır. Benzer bir yayını Yeniden Refah Partisinde veya Yeniden Refah Partisinin genel başkanı Fatih Erbakan yayınlamamıştır. Lakin her iki partininde tabanlarındaki birçok milli görüşçüler İran ve Şia sempatizanıdır. Kimileri demektedirki, milli görüş tabanında Caferilerde vardır ve bunlar Şia ve İran seviciliği yapmaktadır. Hayır efendim! Kendisini Ehli Sünnet olarak takdim eden ama cehaletinden dolayı İran ve Şia sevicisi olanlarda vardır. Ya da mezhep savaşlarının önüne geçmek için işbirliği yapmak ve dost olmak gerektiğini düşünenler vardır.
Yukarıda belirttim. Bu işbirliği veya dostluk asla mümkün değildir. Şia İran bizimle dost gibi gözükür ve işbirliği yapar. Sende zannedersinki Siyonistlerin oyununu bozduk! Buna kargalar bile güler! Böyle bir işbirliğinde Sünni Müslümanlar hiçbir menfaat sağlamayacakları gibi, gelişen ilişkiler sebebiyle Şia İran, Sünni olan bizim ülkemizde çok daha rahat Şialık propagandaları yapacaktır. Öte yandan ise bizim İran’da Sünnilik faaliyetleri yapmamıza asla izin vermeyecektir. Zaten hali hazırda ülkemizde en üst seviyede Şialık propagandaları ve faaliyetleri yapılmaktadır. Hatta birkaç gün önce Diyanet İşleri Başkanlığı, İran ile Dini görüşler noktasında işbirliği anlaşması imzalamıştır.
Bu anlaşmaya göre İranlı Şia ilahiyat profesörleri, Türkiye’de ilahiyat fakültelerinde ders verebilecek ve İran’ın Şia eserleri Türkçeye tercüme edilecek!
Sonuç olarak ise onlar bizim milletimizi uzun vadede Şialaştıracaktır. Zaten Şia olanların ise destekleyip güçlenmesini, uykuda bekleyen milisler haline gelmesini sağlayacaktır. Sende geri zekalı gibi İran’la iyi ilişkiler kurarak mezhep savaşlarının önüne geçtiğini zannedeceksin. Aradan yıllar geçecek ve bir sabah uyandığında bir bakmışsın ki ülkedeki Şialar birden silahlanmış. Aynı Yemen’deki Husiler gibi ülkenin bir kısmını kontrolleri altına almışlar. Bu hamleyi ise ülkenin en zayıf olduğu anı kollayarak yapacaklardır!
Husi İsyancılar Mekke’ye Füze mi Attı?
Husiler demişken, Husilik, Şialık mezhebinin Sünnilere karşı en yumuşak görüşlere sahip olan bir koludur. Ancak onların bile Yemen’de yaptıkları malumdur. Kasım 2016 tarihinde Husiler, Mekke’ye balistik füze fırlattılar. Bu füzeyi ise Suudi Arabistan ordusu, ABD yapımı Patriot füzeleriyle vurarak etkisiz hale getirdi.
Yazıyı dahada fazla uzatmak istemiyorum. Milli görüş hareketi, kendi içerisindeki bu Şia ve İran sevicisi olanları ayıklamak ve yoluna Ehli Sünnet çizgisinde devam etmek mecburiyetindedir. Yoksa Ehli Sünnet Müslüman kesimlerde asla istedikleri karşılığı bulamayacaklardır. Milli görüş kelime anlamıyla bu ülkenin tarihi ve dini misyonuna uygun olan görüşse, bilinsin ki atamız Yavuz Sultan Selim Han Hazretleridir.
Yavuz Sultan Selim veya diğer Osmanlı padişahları bilmiyorlar mıydı İran’la iyi ilişkiler kurup dost olmayı? Onlar hiçbir şey bilmiyordu, bugünkü İran ve Şia sevici milli görüşçüler mi akıllılar? Allah akıl fikir versin! Milli görüş hareketi ve özellikle Yeniden Refah Partisi bu konuda çizgisini netleştirmelidir. Zira bizim kafamız karışık! Acaba milli görüşçülerin görüşü ne kadar milli? Özellikle tavandakilerin!
Bizi fitne çıkarmakla itham edenlere derim ki; asıl fitneyi siz çıkarıyorsunuz ama farkında değilsiniz. Sizler ne dinimizi iyi biliyorsunuz, ne tarihimizi iyi biliyorsunuz, ne de mezhepler tarihini iyi biliyorsunuz! Sizler hiçbir şey bilmiyorsunuz!
Osmanlı’nın büyük şeyhülislamlarından Şeyhülislam Ebu Suud Efendi Hazretleri:
“Şia kafirdir! Şia’ya kafir demeyenlerde kafirdir!”