Recep Tayyip Erdoğan’ın ve partisinin faizle sözde mücadelede geldiği noktada, artık Faize Bile Tesettür Giydirdiler! Faizle sözde mücadele foyaları ortaya çıkmasın diye, kur korumalı Türk lirası vadeli mevduat sistemini getirdiler. Aslında bu sistemle faizi tek seferde en az %50, %100 üzerinde artırmış oldular. Ancak bunun adını faiz koymayıp, kur korumalı TL vadeli mevduat koydular.
Görünürde borç aldığın zaman faiz %14 ama, güya mücadele edildiği iddia edilen faizle kazanan insanlar çok yüksek miktarda kazanç elde edecekler. Üstelik stopaj vergisi de kaldırıldı! Helalinden para kazanan millete vergi bindirimi ile zulüm yapılırken, haram kazanan faizci kodamanlardan vergide alınmayacak!
Ancak ilmi yetersiz, hikmetten nasipsiz olan birçok ilim yolunda ve hoca geçinen kimseler, enteresan bir şekilde bu sistemi savundular. Üstelik bu hoca geçinenler, faize en şiddetli şekilde karşı çıkan kimseler olarak beni son derece şaşırtmaktadır. Şüphesiz ki Erdoğan’ın ve AKP’nin faizle gerçekten mücadele ettiğine inanmalarının hayal kırıklığını yaşayıp, bunu kabul etmiyorlar ve üstüne birde faize tesettür giydiriyorlar.
Çünkü güneş gibi parlak şekilde ortaya çıkan hakikatle birlikte onların hakikatlere bakacak yüzü kalmamıştır. AKP’ye en başından beri itibar etmeyen bizlerin haklılığını kabul etmek istemiyorlar. Biz en başından beri haklıydık ve haklı olmaya da devam edeceğiz. Eninde sonunda bütün Müslüman kesimler bizimle aynı çizgide buluşacaktır. Bu kaçınılmaz hakikattir.
Kimse kabul etmese bile hakikat tektir. Kimsenin hakikati değiştirmeye gücü yetmez! Hakikatin karşısında direnmek ise Müslüman kimseye yakışmaz! O yüzden bizim en başından beri dediklerimizi kabul etmeniz icap etmektedir.
Erdoğan ve AKP’nin faizle mücadele etmek gibi derdi yoktur. Onlar; ekonomik başarısızlıklarına, soygun düzenlerine, şatafat düzenlerine kılıf uydurmak için faizle mücadele ediyoruz yalanının arkasına sığındılar. Ne yazık ki birçok Müslüman kimse ve Müslüman kesimde bu yalana, daha evvelki birçok yalanlara aldandıkları gibi aldandılar.
Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat Nedir?
Bankalarda herkesin bildiği, vadesiz ve vadeli olmak üzere iki türlü hesap vardır. Vadesiz hesap, normal faizsiz hesaptır. Ne kadar paran varsa odur. Üzerine bir faiz eklenmez. Vadeli hesap ise, hesapta para durdukça faiz geliri elde edersin.
İnsanlardan bazıları döviz, emtia, borsa, kripto paralar… gibi riskli yatırım enstrümanlarında paralarını değerlen-dirmek yerine, düzenli olarak faiz geliri elde etmeyi amaçlamaktadır. Ancak vadeli hesaplarla faiz gelirlerinin cazip olabilmesi içinde faizlerin düşük olmaması gerekmektedir.
Vadeli hesapta faiz geliri alan kimseler, aynı zamanda hiç hakkı olmayan bir parayı kazanmış oluyorlar. Bu ise zaten haramdır. Parası bankada sabit durdukça yıllık faiz oranı yüzde kaç ise o miktarda para kazanıyorlar. Yüklü miktarda parası olanlar genellikle bu yolu tercih ediyor. Örneğin 100 bin TL’si olan bir kimse vadeli hesapta parasını tutsa, şu anda %14 oranında gelir elde edecektir. Yani 100 bin TL, yıl sonunda 114 bin TL olacaktır.
Kur korumalı TL vadeli mevduatta burada devreye giriyor. Faiz geliri yıllık %14 kazandırıyorken, daha riskli görünen Dolar ise yıllık örneğin %50 yükseldi. Bu durumda parasını faize yatıran kimse aslında kâr etmemiş oluyor. Eğer parasını dövize yatırsaydı parası %50 oranında artacaktı. İnsanlar TL’ye güvenmeyip dövize geçtiği için TL her geçen gün daha da değer kaybediyor. Dolayısıyla parasını vadeli mevduat hesabında tutup faiz geliri elde etmek cazibesini kaybediyor.
İşte burada ekonominin dehası olan Reisi Cumhurumuz Başkan Erdoğan’ın dahiyane fikri devreye giriyor. İnsanlar parasını TL olarak vadeli mevduatlarda tutsun diye, vadeli mevduat hesaplarına kur koruması getiriyor. Örneğin 100 bin TL ile parasını TL vadeli mevduat hesabına tutan bir kimse yılda %14 faiz geliri elde ediyor. Ancak Dolar o yıl %50 yükseliyor.
Bu durumda %14 ile %50 arasındaki fark olan %36’lık kısmını Hazine Müsteşarlığı aracılığı ile devlet veriyor. Yani böyle olunca kişinin dövize geçmesine gerek kalmıyor. Hem parası faizde değerlendiriliyor hem de her halükarda kur ne kadar yükselirse yükselsin yüzdesel farkı devlet hazinesinden karşılanıyor. Ne kadarda dahiyane değil mi? Şeytanın dahi aklına gelmez! Nitelikli soygun diye buna denir!
Diyelim ki bu sistemle faiz daha da düşürüldü. O zaman ne olacak? O zaman kur daha da yükselecek. İnsanlar parasını faizde tutsa bile kur korumalı olduğu için devletten her halükarda daha yüksek destek alacaklar. Daha yüksek destek almaları demek ise devlete daha fazla yük demek, Merkez Bankasının daha fazla para basması demek, TL’nin değer kaybetmesi ve enflasyonun daha da fazla yükselmesi demek olacaktır.
Faize para yatıranlar için hiçbir kayıp ya da risk olmayacak. Nasıl olsa Merkez Bankası sürekli para basarak ve millet sürekli vergileriyle sponsor olarak onların zarar etmelerine, mağdur olmalarına göz yummuyor! Eğer paralarını faizde tutmaktan vazgeçip dövize geçerlerse, döviz zaten sürekli artmaktadır.
Kur Korumalı TL Mevduat Sisteminin Sonucunda Ne Olacak?
Kur Korumalı TL Mevduat Sisteminin Sonucunda ne olacak? TL’nin değeri artacak mı? Enflasyon düşecek mi? İnsanların alım gücü artacak mı? Faiz ortadan kalkacak mı? İşte size felaket senaryosu!
Öncelikle belirtmek isterim ki TL’nin değeri artmayacaktır. Aksine azalacaktır. Yani Döviz artacaktır. Çünkü parasını TL mevduat hesabında tutan faizcilere oluşan kur farkı devletin hazinesinden ödenecektir. Bu para ise milletin vergilerinden tahsil edilecektir. Aynı zamanda Merkez Bankası daha fazla para basacaktır. Vergilerin faiz geliri elde edenlere tahsil edilmesi ve aynı zamanda Merkez Bankası tarafından sürekli olarak TL basılması; Dövizin daha fazla yükselmesi demek olacaktır.
Ayrıca faiz geliri elde eden kimseler fakir insanlar değil, genellikle milyoner ve milyarder olan kimselerdir. Bu kimseler ise TL mevduat hesabına yapılacak olan kur desteğinden en azami şekilde istifa etmek isteyeceklerdir. Bu yüzdende kurların daha da yükselmesi için var güçleriyle çalışacaklardır.
TL’nin piyasada üretim ve ihracat için işlemek yerine bankada faiz geliri olarak yatması da TL’nin değerinin düşmesinde önemli bir etken olacaktır. Çünkü Türkiye’nin mevcut durumunda kimse yatırım yapmak istemez. Bunun yerine kur koruması dahi olan TL vadeli mevduat hesaplarında paralarını tutup pasif şekilde hem faiz geliri, hem de kur destek geliri elde etmek isterler.
Birkaç bin TL’si olan parasını girişimcilikle riske atacak kadar gözü kara olabilir. Ancak milyonları olan kimseler bu riski alacak kadar ahmak değildir. Üretimde yavaşlayacağı için üretmeyen ülkenin parası daha da değersizleşir.
Ülkeye yeteri kadar döviz girişi olmazsa, TL’nin değeri de sürekli olarak düşecektir. Çünkü hem döviz az giriyor, hem de Merkez Bankası sürekli TL basıyor. Girişimcilikte değerlendirilmesi gereken milyonlarca – milyarlarca TL ise vadeli mevduat hesaplarında yatıyor olacak. Tam bir kısır döngüye girilmiş olacak.
Tüm bunların neticesinde ise döviz art arda yeni volkanik patlamalar yaşayacak ve enflasyonda bu volkanik patlamaları takip edecektir. Volkanik patlamaların etkisiyle oluşacak devasa Hiperenflasyon ile artık insanların alım gücü çok ciddi oranda zayıflayacaktır. Hatta alım gücü diye bir kavram anlamını yitirecektir. Faiz ise olduğu yerde durmayacak, art arda patlayan döviz kurunu yavaşlatmak için, enflasyonu biraz olsun frenleyebilmek için faiz oranlarında artışlar yapılacaktır.
Eğer böyle devam ederse en nihayetinde ülke ekonomisi tamamen çökmüş olacaktır. Geri telafisi mümkün olmayan bir çöküş bizleri beklemektedir. Artık dini ve milli mücadeleyi bırakın, hayat mücadelesi bile veremeyecek duruma gelebiliriz!
Bazıları halen neden bu felaketleri görememektedir? Neden halen Siyasal İslamcıların asıl büyük tehdit olduğunu anlamamaktadır? Ülke ekonomisi böyle yönetilmez! Faizle böyle mücadele edilmez! Bunlar resmen Dış Mihrakların ekmeğine yağ sürüyorlar! Resmen Anadolu’yu ve Mavi Vatan’ı, Dış Mihraklara altın tepside sunuyorlar! Ancak öte yandan da milleti dinle ve milli mücadele ile aldatıyorlar. Oysaki Erdoğan ve AKP, dini ve milli en büyük tehdittir!
Ekonomiyi Sözde Kurtarmaya Çalıştıkça Daha da Batırıyorlar!
Şöyle düşünün:
Birisi bir haneye misafir olsa; pisboğazlık, açgözlülük ve doymak bilmezliğinden önüne koyulan hariç hakkı olmayanı çatlayana kadar yese ve içse, hatta evde sofrada kalan erzakı eşime dostuma dağıtayım diye heybesine doldursa ve bundan dolayı ishal olsa ve aynı anda istifra edecek ve hacete gitmemeye inat edip içimde tutacağım dese ve sonrada olduğu yeri alttan üstten batırıp eline bir bez ve kova alıp silmeye çalışsa, “Maşallah ne gayretli, ne mübarek, helal olsun adama…” demezsiniz değil mi?
Hatta diyen olsa döversiniz!
20 yıllık iktidarları boyunca ülke ekonomisi batırdılar. Ekonomiyi sözde kurtarmaya çalıştıkça daha da batırıyorlar. O halde biz bunları göre göre nasıl olurda “Maşallah ne gayretli, ne mübarek, helal olsun adama…” diyebiliriz?
Ayrıca Erdoğan ve AKP’nin amacı hiçbir zaman ekonomiyi kurtarmak, faizi ortadan kaldırmak, dövizi ve enflasyonu düşürmek olmadı. Onların tek dertleri; elde ettikleri siyasi güç ile daha zengin ve daha güçlü olmak olmuştur. Lüks ve şatafat içinde yaşamak olmuştur. Siyaseti hiçbir zaman İslam dininin yücelmesi için bir araç olarak görmemişler, bilakis İslam dinini siyasi olarak güçlenmek ve bütün zenginlikleri kendilerinde toplamak için araç olarak görmüşlerdir. Dini siyasete alet eden münafıklara lanet olsun!
Yukarıda resimde, A Haber 17 Aralık 2019’da “Dolar 10 TL olacak!” diyen sözde ekonomistler neredeler? Diye bir haber paylaşmıştı. aradan 23 ay geçtikten sonra 12 Kasım 2021’de Ekonomist Prof. Dr. Özgür DEMİRTAŞ bu haberi alıntı retweet edip “Buradayım.” Diye cevap vermiştir. Dolar bu gidişle 20 TL’de olacak, 30 TL’de olacak! 30 TL olduğunda bir selamda ben veririm artık!
Daha evvelden, Dolar henüz 10 TL bile olmamışken yazmış olduğum Dolar 10 TL Olma Yolunda İlerlerken başlıklı makalemi okumak için başlığın üzerine tıklayınız!