Boğaziçi Üniversitesinde Neler Oluyor? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın ataması ile 2 Ocak 2021 tarihin de Boğaziçi Üniversite Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Melih Bulu ’ya karşı üniversite öğrencilerinin başlatmış olduğu protesto ve itiraz hala devam ediyor. Öğrenciler, atama ile değil, üniversitenin kendi bünyesinde olan bir seçimle Boğaziçili olan ve Boğaziçi Üniversitesi kültürünü benimsemiş bir rektörün seçilmesi gerektiğini savunuyorlar. Melih Bulu’nun istifa etmesini istiyorlar.
Bu meseleyi dört alt başlık altında değerlendireceğim. Birinci olarak, Boğaziçi Üniversitesinin kültürünün ne olduğunu; ikinci olarak, Boğaziçili öğrencilerinin taleplerinin haklı olup olmadığını; üçüncü olarak, Boğaziçili öğrencilerin neden AKP ve İslam düşmanı olduğunu; dördüncü olarak ise bazı üniversite öğrencilerinin neden tutuklandığını ele alacağım.
Boğaziçi Üniversitesinin Kültürü
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin röportajlarına, protesto görüntülerine ve atmosfere baktığım zaman, Boğaziçi Üniversitesi kültürünün birinci kalite has İslam düşmanı olduğunu görüyorum. Batı medeniyetini benimseyen, kendilerini özgürlükçü ve çağdaş olarak tanımlayan, sol görüşe sahip öğrenci kitlesi var. Ama onlardan değilseniz sizin fikirlerinizin hiçbir önemi yok ve sizin özgürlüğünüzde yok. Çağdaş değil, çağ dışısınız.
Boğaziçi Üniversitesinde her kültürden, her renkten, her düşünceden insana saygı gösterildiği söylenir. Tabi ki de İslam hariç!
Eşcinsellik oldukça yaygın ve hatta LGBT terör örgütünün, pardon parmaklarım sürçtü sivil toplum örgütünün üniversite kulübü bile var.
Sol görüşe sahip oldukları için gerçektende DHKP-C, MLKP-C, TİKKO gibi örgütlerin mensubu olan öğrencilerde var. PKK’nın ve PYD’nin terör örgütü olmadığını düşünüyorlar. Polise katil diyecek kadar kendi öz vatanlarına düşmanlar.
Ama durun! Burası Kobani’de veya Kandil’de bir üniversite değil! Güya Türkiye’nin en iyi, en çağdaş, bilimi en çok savunan ama henüz bilime hiçbir katkısı olmayan üniversitesi!
Evlatlarını bu üniversiteye verecek olan veliler iyi bilmelidirlerki, evlatlarınız bu üniversiteden bir anarşist, bir din düşmanı olarak, belkide bir eşcinsel olarak mezun olabilirler!
İşte Boğaziçi Üniversitesi kültürü diye övüp övüp bitiremedikleri kültür budur. Polisimize, askerimize katil gözüyle bakan, her türlü ahlaksızlığı özgürlük olarak sayan, anarşist solcu olan, eşcinselliği savunan ve o şekilde yaşayan, İslam’a en şedid şekilde karşı olan bir kültür!
Halbuki bu üniversite, Türkiye’nin en iyi üniversitesi diye geçiyor. En iyisi böyleyse, en kötüsünü düşünmek bile istemiyorum. Geleceğimizi böyle kültürden olanlara mı emanet edeceğiz? Bizi buralardan yetişenler mi yönetecek?
Üniversitede gerçekten her türlü görüşe saygılı olan, kimseye kin ve düşmanlık beslemeyen, devletiyle barışık olan, İslama düşmanlık etmeyen öğrencilerde var. Hatta muhafazakar ve Müslüman öğrencilerde var. Dediklerim onları bağlamaz. Ama hakim kültür yukarıda bahsettiğim şekildedir.
Boğaziçili Öğrencilerin Talepleri Haklı mı?
Boğaziçili öğrencilerin, yeni rektör Prof. Dr. Melih Bulu’ya karşı protesto etmelerinin altında yatan asıl sebep, Cumhurbaşkanı tarafından atanması değildir. Rektörün, yukarıda bahsettiğim sözde Boğaziçi Üniversitesi Kültürünü sonlandıracağı endişesidir.
Rektörlerini kendileri seçmek istiyorlarmış. Cumhurbaşkanı atamasıyla gelen bir rektörü kabul etmiyorlarmış. Burası sanki salatalık cumhuriyeti! Atamayla gelen birini, elle tutulur haklı gerekçe olmaksızın kabul etmemekte ne demek? İyi o zaman valileride, emniyet müdürlerinide, ordu komutanlarınıda, kaymakamlarıda… herkesi seçim yaparak tercih edelim! Olacak iş mi? Kanun var nizam var! Dolayısıyla kendi rektörlerini kendileri seçme talepleri saçma sapan bir taleptir.
Boğaziçi Üniversitesinin, onların tabiriyle özgürlükçü ve çağdaş, bilime önem veren kültürün yerini; İslamcı ve çağ dışı, özgürlüklere karşı gelen bir kültür alacağı endişesidir.
Sizde takdir edersinizki hiçbir Müslüman vatan evladı, yukarıda bahsettiğim sözde kültürü benimseyemez! Anarşizm ve her türlü ahlaksızlık, din ve devlet düşmanlığı özgürlük değildir. Özgürlüğünde sınırları vardır ama bunların özgürlük anlayışında hiçbir sınır ne yazık ki yoktur. Özgürlük sadece kendilerine has bir kavrammış gibi hareket ediyorlar. Özgürlüğü hem yanlış anlıyorlar hemde yanlış tanımlıyorlar!
Cumhurbaşkanı ve AKP iktidarı özünde her yeri kontrol altına almak, kendisine muhalif olan haklı haksız bütün grupları baskı ve denetim altında tutmak gayesi gütmektedir. Hiç şüphesiz kendisine en çok muhalif hatta belkide düşman olan muhalif kurumlardan biriside Boğaziçi Üniversitesidir.
Benim düşünceme göre iş ehline verildiği sürece devletin başındaki kimselerinin istediği kimseyi istediği yere atamasında sıkıntı yoktur. Ancak devletin başındaki kimseler ehil değilki, onlardan ehil insanları bir yerlere atamasını bekleyelim! Bu durum çok nadir olur.
AKP, Boğaziçi Üniversitesinide kendi partilerinin arka bahçesi haline getirmek istiyor olabilir. Dertleri oradaki anarşist ve sapkınlık temelli bozuk kültürü bitirmek değil diye düşünüyorum. Ama Boğaziçi Üniversitesi öğrencileride, anarşist ve sapkın bozuk kültürün bitirileceği düşüncesiyle şiddetle karşı çıkıyor ve direniyor.
Yasalara göre cumhurbaşkanı istediği üniversiteye istediği rektörü atayabilir. İşinin ehli olduğu sürece her türlü atamayı destekleriz. Prof. Dr. Melih Dulu, daha öncede Haliç Üniversitesinde ve İstinye Üniversitesinde kurucu rektörlük yapmıştır. İşinde tecrübe sahibidir ama başarılı mıdır onun hakkında bir araştırma yapmadım. Tek bildiğim, özel üniversiteler başarısız kimseleri rektör, heleki kurucu rektör yapmazlar.
İtiraz edilen bir başka meselede, atanan rektör Musa Dulu’nun AKP’de siyasi geçmişi olmasıdır. Eğer şu anda bir siyasi bağlantısı yoksa bu açıdanda sorun yoktur.
Aslında asıl mesele, geçmişte AKP’de siyasi geçmişi olması ve işinin ehli olup olmaması değildir. Asıl mesele, Boğaziçi Üniversitesindeki anarşist ve sapkın sözde kültürün bitirilmesinden korkulmasıdır. Gerisi sadece bahaneden ibarettir. O sebepten niyetlerinden tavırlarından ötürü, yasalara göre atamanın hiçbir yasadışı yönünün olmamasından ötürü, atanan rektörün tecrübeli olmasından ötürü; itirazları haklı bulmuyorum.
Boğaziçi Öğrencileri Neden AKP ve Özellikle İslam Düşmanı?
Sadece Boğaziçili öğrenciler değil, yeni nesilde İslam dinine karşı soğuk ve hatta bazıları adeta düşmanlar. Bunun sebebi ise Siyasal İslamcı denen tayfanın İslam kimliği ile yaptıkları İslam’a zıt olan işlerdir. Güç ellerine geçtiği zaman devletin bütün imkanlarını kullanarak sonuna kadar sömürdüler ve kendilerine ciddi seviyede rantlar elde ettiler. Meteliğe kurşun atarlarken kısa sürede çok zengin oldular. Rüşvet ve torpil ciddi oranda arttı. İş ehliyet sahibi olana değil; akraba, eş, dost eline teslim edildi. Hal böyle olunca yeni nesil, İslam buysa ben Müslüman değilim dedi ve özünü inkar etti. Kimisi Ateist, kimisi Deist, kimisi Agnostik, kimisi bilmem ne oldu.
Kendini Müslüman ve mücahid addeden Siyasal İslamcılar gücü ele geçirince nesillerin doğru şekilde İslamı öğrenmelerini sağlamadılar. Bilakis sisteme ve sistemi savunan dine düşman kesimlere şirin gözükmek için son derece geniş davranıp tavizler verdiler. Verilen tavizlerin nihayetinde ise sistemi savunanlardan bile çok beter duruma kendilerini düşürdüler.
Eğitim sistemi zaten gayri İslami iken, şimdi hepten beter hale getirildi ve en nihayetinde imam hatip okuyanlar dahi Deist, Ateist olmaya başladı. Üniversitelerde dinsizlik popülarite kazandı. Müslüman olmak ayıplanır oldu. Bazı üniversiteler varki, oraya girenlerin ekseri kahiri İslam düşmanı ve ahlaksız oluyorlar. Vatan sevgisi kalplerinden sökülüp alınıyor. Kendi milli ve manevi değerlerine düşman oluyorlar. Bunlardan biriside Boğaziçi Üniversitedir.
Üniversite öğrencilerine ve kendini Kemalist-Sol kesim diye tanımlayan kitleye baktığımız zaman AKP’ye karşı (bizim gibi ama bizimle aynı çizgide olmayarak) şedid şekilde muhalifler. AKP’ye muhalif olmalarının en temel sebebine baktığımız zamanda, AKP’nin onlara göre Muhafazakar-İslamcı çizgide olması, laiklik karşıtı olması, hilafet ve şeriat yanlısı olması gelmektedir. Onlar AKP’yi kendi içlerinde öyle tanımlıyorlar. Halbuki onların en çok savunduğu İstanbul Sözleşmesi, Eşcinsellere örgütlenme ve özgürlük hakkı verilmesi, zinanın serbest olması, domuz etinin reyonluk et statüsüne getirilmesi gibi birçok icraat; şedid şekilde muhalif oldukları AKP döneminde gerçekleştirildi. Yani AKP’nin derdi hilafet-şeriat olsaydı, laikliği kaldırmak olsaydı, o zaman bu icraatları kesinlikle yapmazdı.
Kemalist-Sol kesimin, bizden görünen münafıklara bile tahammülü yok. Yani münafıkta olsa Müslüman kimliğinde olandan her şekilde rahatsızlar. Onların gözünde tabiri caizse ağzın kuş tutsan yine değişen bir şey olmaz. Çünkü onların asıl derdi İslam, onların asıl derdi milli ve manevi değerlerimiz, onların asıl derdi şanlı tarihimiz!
AKP’ye düşmanlar sözde İslami ve muhafazakar kimliğe sahip oldukları için! Yeni nesillerde İslam’ı, AKP’ye bakarak yorumladığı için, İslam’a karşı önyargılı tutum içindeler. Halbuki AKP’ye ve Siyasal İslamcılara bakarak İslam’ı yorumlamak yerine, İslam’a bakarak, İslam’ı yorumlasalardı, o zaman bazı şeylerin idrakinde olabilirlerdi. Şüphesizki AKP, oluşturduğu algıyla İslam’a çok büyük zararlar verdi. Münafıklar kafirlerden her zaman katlarca daha tehlikelidirler. Çünkü kafir açıktan saldırır, ama münafık truva atıdır ve içeriden en savunmasız anda vurur! Dışarıdan gelen tahrifat kolay telafi edilir ama içeriden yıkım gelir ve geriye telafi edilecek bir şey kalmaz!
Tutuklanan Öğrenciler
Boğaziçi Üniversitesine atanan Prof. Dr. Melih Dulu’yu protesto eden öğrenci topluluğu içindeki bir takım provakatör öğrenciler, daha protestoların başladığı ilk günden itibaren polislere katil sloganları attılar. Hiç şüphesizki öğrencilerin içerisindeki bir güruh, ortamı dahada kızıştırmak, bir protesto hareketini toplumsal hareket görünümlü terör olaylarına çevirmek istemiştir. Boğaziçi Üniversitesiyle başlayan protesto ve gösterilerin Türkiye’deki tüm üniversitelere yayılmasını ve akabinde bu protesto ve eylemlerin, toplumsal hareket görünümlü terör olaylarına dönüşmesini istemiştir. Aynı Gezi Olaylarındaki gibi!
Toplumsal olayların kendi içinde çeşitleri vardır. Yasal hak olan ve gayet haklı ve masumane başlayan toplumsal olaylar, bu toplumsal olaylardaki bir takım provakatörlerin girişimleriyle toplumsal olay görünümlü terör olaylarına dönüşebilirler. Boğaziçi Üniversitesinde başlayan protesto ve gösterileride, birileri toplumsal olay görünümlü terör olayına çevirmek istemiştir ve en önemlisi buradan başlayan kıvılcımın Türkiye’deki bütün üniversitelere yayılması amaçlanmıştır. Protestoların daha ilk gününde polislere katil sloganlarının atılması ve polisle çatışmaya girilmesi ise bunun en açık göstergesidir.
Tutuklanan öğrencilere baktığımız zaman terör örgütü listesinde olan ve PKK’nın kardeşleri olarak tabir edilen bir takım DHKP-C ve MLKP-C gibi komünist örgütlere üye oldukları görülüyor. Herkesin az çok bildiği üzere bu tarz çeşitli komünist terör örgütleri, üniversitelerde birçok öğrenciyi kendi saflarına katmaktadırlar. Aslında Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin bu tutuklamalara karşı tepki göstermemesi gerekmektedir. Eğer bu tutuklamalar olmasaydı, kimbilir belkide olaylar dahada çığırından çıkacaktı. Halihazırda olayların çığrından çıkma olasılığı halen mevcuttur.
Polisler protesto bölgesinde, Üniversite giriş çıkışlarını sıkı şekilde kontrol etmekteler ve gelen geçen herkesten kimlik sormaktalar. Ama üniversite öğrencileri bu durumdan şikayetçiler. Bunlar özgürlük kelimesini çok çok yanlış anladıkları için, dünyanın kendi etraflarında döndüklerini düşünüyorlar. Halbuki bu kimlik kontrolleri ve üniversitede okumayanların üniversite bölgesine alınmaması, tamamen orada protesto eylemleri gerçekleştiren öğrencilerin iyiliği içindir. Eğer güvenlik güçleri dingonun ahrı gibi herkesin girip çıkmasına müsaade etse, protesto eylemlerini toplumsal olay görünümlü terör eylemlerine dönüştürecek yüzlerce komünist anarşist bölgeye intikal eder.
Gezi Olaylarını unutmayınız! Gezi olayları ilkte aynı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı gibi protesto eylemleri olarak şiddetten uzak şekilde başlamıştı. Ama bölgeye gelen yüzlerce provakatör komünist anarşist militan, gezi protestolarını, toplumsal olay görünümlü terör olaylarına çevirmişti. Böyle bir durumdada güvenlik güçleri gerekli müdahaleyi yapmak zorunda kalmıştı. Ülke ekonomisine dahi ağır faturaları olmuştu. O yüzden alınan tedbirler ve gerçekleştirilen tutuklamalar ve gözaltılar, tamamen protestoların bir toplumsal olay görünümlü terör olayına dönüşmemesi içindir. Eğer öyle olursa, bütün üniversitelerde olayların yaşanmasıda kaçınılmaz olacaktır. Bu da Türkiye ekonomisine ve Türk milletine telafisi çok zor zararlar verecektir.
Sonuç
Evet biz AKP’ye muhalifiz! Hemde şiddetli şekilde muhalifiz! Lakin biz AKP’ye muhalifiz diye, bizimle taban tabana zıt olan Kemalist-Sol ve dinsiz olan kesimide destekleyecek değiliz! Bu yazımda olaya tamamen objektif şekilde yaklaşıp düşüncelerimi anlatmaya çalıştım. Biz Ehli Sünnet Müslümanlarıyız. Düşüncelerimi anlatırken olanı tüm çıplaklığı ile acımasız şekilde söyledim. Türkiye’nin en prestijli üniversitesi olduğu iddia edilen Boğaziçi Üniversitesi acaba ABD’de olsaydı aynı şekilde prestijli olabilir miydi? Yoksa ABD’nin arka bahçesindeki üniversite konumunda mı olurdu? ABD’de kaç kişi Boğaziçi Üniversitesinde okumak isterdi?
En önemlisi ise üniversiteler neden bilim ve ilim odaklı değillerde, siyaset ve gruplaşma, kutuplaşma odaklılar?
Sorun her zamanki gibi sistemin kendisinde! Eğitim sistemi bozuk, ekonomi sistemi bozuk, hukuk sistemi bozuk, yönetim sistemi bozuk…
Bu milletin gerçek evlatları olan Ehli Sünnet Müslümanlar ise her zaman arka planda ve arada kalıyorlar. Meydan ise her seferinde ya münafıkların oluyor, ya da din düşmanlarının oluyor! Meydan ne zamanki Ehli Sünnet olan bu milletin gerçek evlatlarına kalır, işte o zaman eğitim sistemide düzelir, ekonomi sistemide düzelir, hukuk sistemide düzelir, yönetim sistemide düzelir!