Neden Koronavirüs Aşısına Karşıyım?

Neden Koronavirüs Aşısına Karşıyım?

Bendeniz neden Koronavirüs aşısına karşıyım? Aklımı mı yedim? Komplo teorilerinin kurbanı mı oldum? Elbetteki ne aklımı yedim, ne de komplo teorilerinin kurbanı oldum. Yüce Allah’ın bize bahşettiği akıl nimetini kullanarak, kendimi tehlike olarak gördüğüm projelerden ve tuzaklardan koruyorum. Hatta bu kadar açık delillere rağmen körü körüne sorgulamadan bu tuzakların projelerin kurbanı olan insanlara ise üzülüyorum. Hepsi bu kadar!

Koronavirüs aşılarına karşı olmamın ve kesinlikle aşı olmamamın beş temel sebebi vardır. Bunlar; bilimsel yeterliliğinin olmaması, insanın doğal bağışıklık sistemin çökertilmesi endişesi, kısırlık riskinin olması endişesi, farklı cinsel yönelimlere sebep olma endişesi, genetiği değiştirme endişesidir. Tüm bunları tek tek ele alacağım.

Koronavirüs Aşıları Bilimsel Olarak Yeterli Değildir

Baktığımız zaman, Koronavirüs aşılarının bilimsel olarak yeterliliği olmaması, uzun vadeli etkilerinin henüz bilinmiyor olması, aşıları üretip satan şirketlerin hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemesi ve kanuni olarak dokunulmaz olmaları, sorumluluğun sadece aşı olan şahsa ait olması… geçerli sebepler olmaya yetmekte ve hatta artmaktadır.

Koronavirüs aşılarının hiçbirisinin faz3 çalışmaları bitmemiştir ve zaten bu faz3 çalışmalarının bitmesi birkaç ay ya da birkaç yılda olacak işte değildir. Bir aşının faz3 çalışmaları en az 3-5 yılda ancak biter. Zaten bu 3-5 yıllık süreçtede aşıların uzun vadeli yan etkilerin olup olmadığı, varsa neler olduğu iyice anlaşılır ve tespit edilir. Eğer aşıların uzun vadeli yan etkileri varsa, o aşılar faz4 aşamasına, yani güvenli bir şekilde kullanılabilir aşamaya gelmez.

Gerek inaktif aşı olan Sinovac aşısını yaptıran deneklerin imzaladığı onam formunda, gerek mRNA aşısı olan BioNTech aşısını yaptıran deneklerin imzaladığı onam formunda aslında bu konuda gerekli uyarılar yapılmıştır.

BioNTech aşısını olan deneklerin imzaladığı forma baktığımız zaman, orada aşıların kısa dönemli yan etkileri yazmakla beraber, uzun dönemli yan etkilerinin henüz bilinmediği belirtilmiştir. Bütün sorumluluğun aşı olan deneğe ait olduğu, aşıyı üreticisi firmanın sorumluluk kabul etmediği yazmaktadır. Ayrıca ek bilgi olarak belirteyim. BioNTech aşıların Türkiye’de aslında acil kullanım onayı bile yok!

Sinovac aşılarını olan deneklerin imzaladıkları forma baktığımız zaman, aşının yan etkileri yazmaktadır ve formun en altında ise, bu aşının faz3 çalışmalarının henüz tamamlanmadığı, o sebepten bilimsel yeterliliği olmadığı, ilk evre ve ileri evrede yan etkilerinde değişiklik olabileceği yazmaktadır. Ayrıca aşı olduktan sonraki yan etkileri arasında ölümcül alerjik reaksiyon ve tat, koku kaybı ile yüz felci riskleride yazmaktadır.

Peki ya devleti yönetenlere ne demeliyiz? Bilimsel yeterliliği olmayan, kısa ve uzun vadeli yan etkilerinin ne olabileceği bilinmeyen aşıları; baskıyla, korku salarak, algıyla milletine yaptırmaya çalışan, hatta aşı olanlara pozitif ayrımcılık yapıp aşı kartı, aşı pasaportu gibi uygulamaları devreye sokarak aşı olmayanların hürriyetini, seyahat ve çalışma hakkını, eğitim hakkını elinden almak için inceden inceye kolları sıvayan devlet yöneticilerine ne demeliyiz?

Aşağıdaki resimde, aşı olan deneklerin imzaladığı forma iyi bakınız!

Sinovac Aşısı Onam Formu

Aşılarlar  Doğal Bağışıklık Sisteminin Çökmesi Riski

Bir koronavirüs tür olan Sars virüsü hakkında yapılan bir çalışmada, aşıların kısa süreki bağışıklık kazandırdığı ama uzun süreli olarak insanın kendi doğal bağışıklık sistemini zayıflattığı ortaya çıkmıştır. Böyle bir durumda insanların sadece koronavirüs salgını için değil her türlü virüs salgını için bağışıklık sisteminin savunmasız kalması mümkün!

Böyle bir olasılık gerçekleşirse, insanların doğal bağışıklık sisteminin zayıflaması demek, aşılarla enjekte edilen suni bağışıklık sistemine muhtaç ve bağımlı olması demek olacaktır. Bunun sonuçlarını hayal bile etmek istemiyorum!

Önceden herkes iki doz aşı olacak diyorlardı. Ardından üç ay sonra tekrar aşı olunacak denildi ve en sonunda da her yıl iki kere aşı olunması gerektiği söylendi. Eğer bu aşılar her yıl iki doz yapılırsa, suni bağışıklık enjekte edip, insanın doğal bağışıklık sisteminin çökmesi gayet mümkün olacaktır. Bu modern köleliğe giden yolu hızlandıracaktır. Bu modern köleler ancak aşı ile hayatta kalacaklardır. Eğer sisteme karşı gelirlerse aşı olmayacaklar ve kendi bağışıklık sistemleri çökmüş olduğu içinde, suni bağışıklık etkisini kaybettiği zaman öleceklerdir.

mRNA Aşılarında Kısırlık ve Farklı Cinsel Yönelim Tehlikeleri

mRNA aşıları ilk defa koronavirüs için uygulanmaya başlamıştır. Yeni teknoloji bir aşı türüdür. Dolayısıyla kısa ve orta vadeli olarak aydınlatılmamış ve bilinmeyen birçok olası yan etkileri vardır. Bunlardan birisi kısırlık diğeri ise farklı cinsel yönelim tehlikeleridir.

Bu aşılar vücutta, koronavirüsün dikenli kısmını üretiyorlar ve onlara karşı mücadele edip, teoride bağışıklığı asıl virüse karşı hazırlıyorlar. Ürettikleri virüsün dikenli kısmında bulanan spike proteini vardır ve mRNA aşıları bu proteine karşı saldırmaktadır.

Araştırmalara göre bu protein hem erkek sperminde, hemde bebeğin geliştiği anne karnındaki plesenta da bulunan sinsetin proteiniyle oldukça benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla mRNA aşısıyla koronavirüste bulunan spike proteinine karşı bağışıklık kazanıldığında, üreme organlarında bulunan sinsetin proteinlerine saldırmayacağının ve bu şekilde kısırlaştırmayacağının, hatta kişiyi farklı cinsel yönelimlere kaydırmayacağının garantisi yok.

Bil Gates’in fonladığı ve iki Türk karı-kocanın ürettiği Pfizer firmasıyla ortak olarak üretilen BioNTech aşılarının ne kadar süre bağışıklık kazandırdığı faz3 raporuna göre bilinmiyor ve aşı Koronavirüs salgınının bulaşmasını önlemiyor. Yine Bil Gates’in fonladığı Moderna aşısı, aşının belirtileri azalttığını ama hastalığın yayılmasını engellemediğini itiraf etti.

İngiliz Hükümetinin sağlık çalışanları için yayınladığı aşılama talimatında, mRNA Koronavirüs aşısının doğurganlık üzerindeki etkisinin bilinmediği belirtiliyor. Ayrıca aşıların otoimmun hastalıklara sebep olma olasılığı vardır. Yani bağışıklığımızın kendi hücrelerimize saldırması olasılığı vardır.

Prof. Dr. Gülümser Heper’in yazmış olduğu, mRNA aşıları bir trans insan projesi mi? isimli makaleyi bağlantıya tıklayarak okuyabilirsiniz.

mRNA Aşılarının Genetiği Değiştirme Endişesi

mRNA aşıları için en büyük tehlike, mRNA aşılarının genetiği değiştirme endişesi diyebiliriz. Aşıyı üreten firmalar, mRNA’nın hücre çekirdeğine giremediğini, bu yüzden insan genetiğinde değişiklik yapamayacağını söylemektedir. Ancak, bu açıklama insanın içini ne yazık ki rahatlatmamaktadır.

CRISPR-Cas9 diye bir teknik icat edilmiştir. Bu teknik, DNA’da değişiklikler yapmaya olanak tanımaktadır.

CRISPR-Cas9 şu şekilde çalışıyor. İki tane molekül var. Birisi Cas9, diğer ise Guide RNA molekülleri. Cas9, DNA’yı kesebilen bir protein, Guide RNA ise, hedeflenen DNA ile uyuşan bir dizilime sahiptir. Yani DNA’da bir bölge Cas9 ile kesiliyor, sonra o kesilen DNA’ya uyumlu olarak Guide RNA molekülü yerleştiriliyor. Bunu terzinin, bir elbiseyi kesip uygun bir kumaşı o elbiye dikmesine ya da yırtılan pantolona yama yapmasına benzetebiliriz.

Bu teknik ile insan DNA’sında iyi veya kötü amaçlarla değişiklik yapmak mümkündür. Ancak şöyle bir sorunla karşılaşılmaktadır. İnsan DNA’sında hangi kod nereye aittir tam olarak bilinmemektedir. Örneğin bir insanı bu teknoloji ile kanser tedavisi yapmak istense ya da bir insanın mutasyona uğratılması, yeni bir insan ırkı yani trans-insan oluşturulmak istense; DNA’da hangi bölgede değişiklik yapılması gerektiği bilinmiyor. Bunun içinde DNA’nın hacklenmesi gerekiyor.

PCR Testi ve CRISPR-Cas9 Arasındaki İlişki

PCR Testi, insan DNA’sının hacklenmesi için icat edilmiş bir kittir. 2019 yılında ölen PCR Testini icat eden Dr. Kary Banks Mullis, kendi kişisel web sitesinde PCR ile ilgili makale yazmıştır.

PCR’nin Türkçe açılımı, Polimeraz Zincirleme Reaksiyonu demektir. Makalenin ilk alt başlığı ise aynen şu şekildedir; Making DNA Chain Reaction (DNA’yı Erişilebilir Hale Getirme)

Sizce bunlar tesadüf müdür?

Tekrar CRISPR-Cas9 tekniğine dönelim. CRISPR tekniğinin Türkçe açılımı, Düzenli Aralıklarla Bölünmüş Palinromik Tekrar Kümeleri şeklindedir. Aşılarla bağlantısına gelecek olursakta endişelerimizde haklılığımız artmaktadır. Aşılar yukarıda da belirttiğim gibi ilkte iki doz verilecekti ama sonra üçüncü dozda vurulacak dediler. Daha sonra da her yıl iki kere vurulacak dediler. Yani düzenli aralıklarla aşılanacağız. Yani buradan yola çıkarak düzenli aralıklarla bölünmüş palinromik tekrar kümeleri tekniği kullanılacak olamaz mı? Böyle bir riskle karşı karşıyayız! Ya da trans-insan projesine geçmeden önce gerek PCR Testleri ile, gerek mRNA aşıları ile insanlık bu sürece ön hazırlık aşamasında olabilir. DNA’mız erişebilir hale getiriliyor ve DNA’mız tamamen hacklenmeye çalışılıyor. Bu konuların net bir şekilde aydınlığa kavuşturulması, tıp ve bilim camiasındaki insanların bugün en önemli vazifesidir.

PCR Testi ile alakalı, PCR’nin mucidi olan ve 2019’da ölen Dr. Kary Banks Mullis’in, Polymerase Chain Reaction isimli makalesini bağlantıya tıklayarak okumanızı tavsiye ederim. Eğer İngilizce bilmiyorsanız Google Translate ile çeviripte okuyabilirsiniz.

Youtube’de 5.38 Milyon takipçiye sahip Youtuber fenomen Barış Özcan’ın, Genetik alanındaki en büyük keşif Nobel Ödülü aldı: CRISPR-Cas9 nedir? başlıklı videosunuda mutlaka izlemenizi tavsiye ederim:

Bill Gates’in Aşılarla Alakalı Bazı Akıl Almaz Sözleri

Bill Gates değişik zaman dilimlerinde zaman zaman televizyonlarda veya düzenlediği konuşmalarda aşılarla alakalı adeta akıl tutulması niteliğinde açıklamalar yapmıştır. Bunların hepsini internettende araştırarak görmeniz mümkündür. Bende burada sizlere o akıl almaz sözlerinden bazıları alıntılayacağım.

“Bir seçeneğiniz yok. İnsanlar bir seçeneği varmış gibi davranıyor. Normal yaşamımıza yalnızca tüm Dünya nüfusunu aşıladığımız zaman döneceğiz.”

“Biz genetiği değiştirilmiş organizmaları ve onları küçük çocukların kollarına enjekte ediyoruz. Damarlarının tam içine vuruyoruz. Yani evet, deney ve testleri yapacağımız bir güvenlik sistemine sahip olmalıyız.”

“Bir çok şeyin çok iyi gittiğini görüyoruz. Mesela çocuk ölümleri üretmek.”

“10 yıl içinde yeni aşılar üretmek ve ihtiyacı olan tüm çocuklara ulaştığından emin olmak konusunda inanılmaz bir yol katedeceğimize inanıyoruz. Eğer bu konuda başarılıysak bunun faydaları; hastalıkları azaltmak, nüfus artışını azaltmak olacak.”

Bill Gates’in aşıları fonladığı gerçeğini bir komplo teorisi olarak yaftalayıp kafasını kuma gömenler bir zahmet edip kafalarını o kumdan çıkarıp Bill Gates’in aşılarla alakalı söylediklerine baksınlar! O zaman komplo teorisi olmadığını görecekler!

Bill Gates diyor ya, “insanlar bir seçeneği varmış gibi davranıyor…” diye! Bill Gates, Yüce Allah’ın adaletinden kaçamayacağını ve Cehennemde şiddetli bir azaptan başka seçeneğinin olmadığını iyi bilmelidir!

Toplumun %60’ı Aşılanmadan Maske Çıkmayak Diyen Mehmet Ceyhan

Domuz Gribi salgını döneminde DSÖ, ilaç şirketlerinin etkisinde kalmak ve pandemiyi abartmakla suçlanmıştı. O dönem Türkiye dahil tüm ülkeler, kullanılmayacak milyonlarca aşıyı satın almışlardı. Dönemim bilim kurulu üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, salgını önlemenin tek yolu aşıdır derken, kendisinin aşı yaptırmayı düşünmediğini, çünkü hastalığı geçirdiğini söylemişti.

Aynı Mehmet Ceyhan, koronavirüs salgınıyla alakalı toplumun %60’ı aşılanmadan maske çıkmayacak diye açıklama yapmıştır. Yine aynı Mehmet Ceyhan, fazla D Vitaminine karşı uyarı yapıp kireçlenme yapıyor demişti. Ancak İskoçya ve İngiltere gibi ülkeler, koronavirüs salgınına karşı vatandaşlarına ücretsiz D Vitamini dağıtıyorken, güneşe çıkmanın koronavirüse karşı faydaları gösterilmişken, neden koronavirüs salgınına karşı; bilimsel yeterliliği olmayan, kısa ve uzun dönemli zararlarını bilmediğimiz, faz3 çalışmaları dahi bitmemiş, yeterince test edilmemiş ve virüsün bulaşmasını engellemeyen aşılar tek kurtarıcı olarak gösteriliyor?

Mehmet Ceyhan’ın D Vitamini ile alakalı böyle açıklama yapmasını nasıl yorumlamalıyız? Tabi başka birçok saçma sapan yalan açıklamaları, konuşmaları… Sadece Mehmet Ceyhan’da değil!

Domuz Gribi aşısıda, şu anda olduğu gibi aylar öncesinde üretilmişti. Aşının uyku hastalığına yol açtığı ispatlandı ve beyin hasarıyla ölüme varan yan etkileri yıllarca gizlendi. Şirket ise milyonlarca dolar tazminat ödedi. Şu anda da aynı hata yapılmaktadır.

Maskeler düştüğünde, milletimiz ve insanlık uyandığında, bu ihanetlerin sorumluluğunu kim üstlenecek? Adalet nasıl tecelli edecek? Bu Dünya’da bu ihanetlerin bedeli ödetilir mi bilmem ama, mahşer var mahşer! O mahşer meydanında bütün davalar görülecek ve adalet tecelli edecek! Hiçkimse Hazreti Allah’ın adaletinden kaçamaz!

Plandemi Tedbirlerinin Hepsi Kanunsuzdur ve Anayasal Suçtur başlıklı makalemi, bağlantıya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Sonuç

Tüm bu anlattıklarım ve daha fazlası, aşı olmamak ve aşı dayatmasına karşı mücadele etmek için oldukça fazla yeterli ve geçerli sebeplerdir. İnsanlık ve milletimiz bir an evvel uyanmalıdır! Tüm bu anlattıklarımdan yola çıkarak, bu işin bir Transhümanizm Projesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Transhümanizm, şu an insanlığın geleceği için büyük bir tehdittir ve bütün insanlık için şu anda en büyük tehlikedir. Hani pandemi değil plandemi diyoruz ya, işte o plandeminin adı Transhümanizm projesidir!

Bilim ve teknoloji, iyi insanların elinde insanlığın faydası için kullanılabilirken, kötü insanların elinde insanlığın sonunu getirmek içinde kullanılabilir. Şu an bilim ve teknoloji ne yazık ki kötü insanların elinde ve onlar ellerindeki bu güçle insan neslini değiştirmeyi amaçlıyorlar. Dünyada çok fazla insan yaşadığını ve milyarlarcasının ölmesi gerektiğini savunuyorlar. Önce ekini ifsad ettiler, şimdi ise sıra insanda! Bakara Suresi 204. ve 205. Ayet-i Kerimelerde bugün içinde bulunduğumuz duruma nasılda işaret etmiş değil mi?

“İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı konusundaki sözleri senin hoşuna gider; o, hasımların en yamanı olduğu halde kalbinde olana Allah’ı şahit de tutar.” (204)

“Hâkimiyeti ele aldığında ise ülkede bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.” (205)

204. Ayette belirttiği gibi, sözleri insanların hoşuna gidiyor ve onlara inanıyorlar. Halbuki onlar insanların en yaman düşmanlarıdır ve 205. Ayette belirttiği gibi ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışıyorlar!

Ama başaramayacaklar! Çünkü Hazreti Allah, Enfal Suresi 30. Ayeti Kerimede şöyle buyurmuştur:

“Hani bir zamanda o kâfirler, seni tutup bağlamaları veya seni öldürmeleri veya seni çıkarmaları için sana hud’ade (tuzaklar) bulunuyorlardı. Ve onlar mekrde bulunurlar. Allah Teâlâ da mekr (tuzak) eder ve Allah Teâlâ mekr edenlerin en hayırlısıdır.”

Düşmanlar bugünde tuzaklar kuruyorlar, başa geçtiler ve kibirlenip Allah’a kafa tuttular. Ekini ve nesli yok etmeye çalışıyorlar. Ama Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır!

Tüm bu anlattıklarımıza halen inanmıyor ve komplo teorisi mi diyorsunuz?

“Allah katında canlıların en kötüsü (değersizi), hakikate karşı sağır ve dilsiz kesilip aklıselimle düşünmeyen kimselerdir.” (Enfal Suresi, 22. Ayet)

Neden Koronavirüs Aşısına Karşıyım? Sorusuna umarım gerekli cevabı verebilmişimdir. Derin Tahkik Telegram kanalımıza bağlantıyı tıklayarak katılmayı unutmayınız.

Yazan - Yavuz Şahin

Yavuz Şahin
Bir şeyi bilmek ve istemek başka, onu hayata geçirmek başka şeydir.

2 Yorum

  1. Avatar

    Çok verimli çok açıklayıcı bir yazı olmuş tebrik ederim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir