Başarı Kavramı ve Protestanlaştırılmaya Çalışılan İslamiyet

Başarı Kavramı ve Protestanlaştırılmaya Çalışılan İslamiyet

Başarı Kavramı ve Protestanlaştırılmaya Çalışılan İslamiyet üst segment pahalı araçlar, çok lüks marka veya özel kesim giyinebilmek, Patek Philippe özel tasarım saatler kullanmak, havuzlu villalar, uçaklar, yatlar, fabrikalar, 14 – 15 haneli banka hesapları başarı denilen olgu bunlardan ibaret bir mesele midir?

Veyahut TEDx sahnelerinde, Youtube kanallarında, Reality Show ekranlarında, dergi röportajlarında, bu serveti nasıl yaptığını hangi zorlukları aştığını, kendisini takip eden ve imrenenlere nasıl başarabileceklerini anlatan şık ve zengin insanların hikayesi gerçekten başarı hikayesi, kendileri ise hakikaten başarının hakikatine mazhar olmuş bilge kişiler midir?

Aslında büyük bir zihin yanılsaması içerisindeyiz. Kazananı, rahat ve konformist olanı, gece gündüz sürekli çalışıp seri üretim ve seri tüketim zincirine kendine sağlam bir yer edinen kalantorları, yahut bu vahşi ve kapitalist sistemde taşeron olan daha küçük dişlilerin hikayelerini başarılı olarak kabul ediyoruz.

Kapitalizm ve sekülerliğin bencil ve acımasız etkisi ile bizde böyle başarı hikayeleri ve fantastik bir hayata sahip olmak için tüm benliğimizden, insanlık ve erdemlerimizden, merhametimizden ve en şerefli mahluk olma vasıflarımızdan vazgeçmekte tereddüt etmiyoruz.

Çünkü kapitalizm denilen ibtila, kulaklarımıza, ruhumuza, benliğimize sürekli daha iyisini, daha yenisini, daha güçlüsünü diyerek kanaatsizliği, şükürsüzlüğü ve açgözlülüğü, bencillik ve hedefe giden yolda her türlü hıyanetin meşru olduğunu fısıldayarak menfaat karşılığında ve dünyaperest bir hayat vaad ediyor.

Sürekli modernizm ve modernite kelimelerini duyuyoruz. Tüketim alışkanlıkları, ihtiyaçların, harcamaların modernleşmesi bir yana, bu kelimelerin ve fikirlerin babaları sadece yaşam değil, duygu, din, kültür ve ahlak olarak modernleşmemizi istiyor.

Peki Nasıl Bir Modernleşme Bizden İstedikleri? Farkında mıyız?

Bu modernleşmede dine yer yok! Bu modernleşmede ahlaka yer yok! Merhamet, anlayış vicdana yer yok! Bu modernleşmede kişinin kendinden, menfaat ve kazancından daha kutsal daha değerli bir olguya yer yok!

Peki Bu Zalim Modernitenin Kökü Nereye Dayanıyor?

1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fetih eyleyip Bizans İmparatorluğu’nu tarihten silerek Peygamber muştusuna nail oldu. Bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan bu büyük fetih aslında bu modernleşmenin fitilini ateşleyen bir sinerji oluşturdu.

Gücünü İncil ve Papalıktan alan ve bu dini güç ile insanlar üzerinde tahakküm kuran akıl almaz zulümlerde bulunan Katolik zihniyet kilise yönetimi, aziz ve ruhban kadrosu ve Vatikan, Bizans’ın tarihten silinmesi ile sorgulanır bir hale geldi.

Protestanlığın Ortaya Çıkması

Martin Luther ve Juan Calvin önderliğinde bir başkaldırı hareketi filizlendi. Akılcılığı ve rasyonaliteyi esas alan bu başkaldırı incili her okuyanın anlayabileceğini, kilise ve papazların tahakkümümün sona ermesi gerektiğini manevi hiç bir değeri kabul etmediğini bildiren bu hareket büyük etki oluşturup çok fazla takipçi edindi. Kilise tarafından Protestan olarak isimlendirilen bir mezhep olarak ayrı baş çekmeye başladı. Protestan olarak isimlendirilen bu mezhep, aslen Yahudi olan ve İsa Aleyhisselam şeriatını ve İseviliği lağveden, onun yerine İncilin hakim olduğu bir kilise değil, Kilisenin İncil’e hakim olduğu bir Hristiyanlık tesis eden Aziz PAVLUS öğretilerine sımsıkı bağlı ve hürmetkardır.

Zamanla yayılarak güçlenen Protestanlık kadim Hristiyan gelenek ve inanışını tenkit, reform ve modernize ile yola çıktığı bu yolda ilk zamanlarda akıl, rasyonalite (gerçeklik) ve maneviyatsızlığı esas aldığı için uhreviliği ve dindarlığı kişinin özel hayatına bırakmış toplumun dünyevi alanda ilerlemesini materyalist inkişaflar bağlı kılmıştır. Fakat bugün dünyanın küresel şeytanlarının karargahı olmuş, her türlü şer işin merkezi ve faili haline gelmiştir.

Protestanlığın Güçlenmesi

Sanayi Devrimi, Güney ülkeleri ve Pasifik ülkelerinin sömürge haline getirilmesi yeraltı ve yer üstü zenginliklerinin istila edilmesi, seri üretim ve seri tüketim zinciri döngüsünün dünyayı ele geçirmiş olması Protestan ideolojinin daha güçlenmesi, egemen olması için yapılmış sıçramalardır.

Çünkü Protestan ideolojiye göre cenneti ve cehennemi kazananlar veya kaybedenler bellidir. O sebepden dünyada dine, ahlaka ihtiyaç yoktur ve hedefe giden yolda her şey mübahtır. Tanrı bu cennet garantisinin işaretini dünyada şöhret, yetenek, asalet olarak verir. Şöhret, yetenek ve asalet sahibi değilseniz, zengin olmak servet biriktirmek statü ve şöhret vesilesi olduğu için Tanrı elbette sizi bir şekilde cennetine kabul edecektir. Kazandıkça Tanrı’ya yakınlık kurduklarına inanırlar. Kendilerini mutlak olarak cennet ehli ve tanrının has kulları olarak gördükleri için tanrıyı kıyamete zorlayacak her şeyi yaptıklarını ve kıyameti hızlandırdıklarını, büyük yıkımın ardından kurtuluşa ereceklerine itikat ederler. Baktığınız zaman sanayi, teknoloji devleri olan ülkelerin idarecileri, küresel şirketlerin sahipleri hep tevazu içinde gözükürler. Sade kıyafetler, mütevazi zevkler, sıcak aile yaşantısı görüntüleri verirler. Onlar için para harcamak değil kazanmak çok çalışmak önemlidir.

Zalim Modernitenin Önündeki En Büyük Engel Nedir?

Küresel sermayeyi emip tüketmek, çarklarını döndürmek için kapitalizm doğmuştur. Tüketim çılgınlığı, üretim seferberliği lüks tüketim hepsi bu ideolojinin gerekliliğidir.

Tabi ki önlerindeki en büyük engellerden birisi ahlak, erdem, insanlık gibi insanlara pozitif duygular uyandıran her şeydir.

Yani önlerinde en büyük pürüz İslam, İslam şeriatı, İslamın insanlığa yüklediği vizyon ve vazifelerdir.

Bu sebeple 1. Meşrutiyet’ten bil itibar istihdam ettikleri kadrolarla Müslümanların güvenli limanı Osmanlı’yı dejenere ve ele geçirme faaliyetleri yürütmüş, sonrasında Osmanlı bakiyesi ülkemizde ahlaksızlık, insanlık dışı her fuhşiyyatın, namussuzluk, açgözlülük ve haramiliğin yayılması için canla başla çalışmış nesli ve ekini ifsat etmiş en büyük engelleri olan safi Müslümanların evlatlarını, nesillerin kendilerine köle, ahlaksızlığın ve dejenerasyonun en büyük müdafi haline getirmişlerdir.

Hristiyanlık gibi İslam’da Protestanlaştırılıyor!

Hani bir zamanlar Cumhurbaşkanı çıkıp ekranlarda “Bunlar İslam’ın güncellenmesi gerektiğini bilmeyecek kadar cahil” demişti ve Ehli Sünnet her kesim galeyana gelip tavrını net şekilde ortaya koymuştu. Bugün vatandaşlarımızın çoğu ehli sünnet ve cemaat akidesi üzere olan kesimin büyük kısmı adeta teorik olarak Protestan bir İslam ve akide çizgisine gelmiş vaziyette.

Halkımız protestanlaşma yolunda hızla ilerliyor. Kapitalizm her yerde! Eğitim, sağlık, gıda, barınma gibi en temel hak ve ihtiyaçlar dahi artık tüketim çılgınlığı, lüks tüketim kapsamına girmiş bulunmakta. Karakterimiz, seciye ve ahlakımız bizim kimliğimiz olması gerekirken artık arabamız, saatimiz, evimiz, cüzdanımız ile tanınıyoruz.

İslam’ı ve akidemizide protestanlaştırma isteği ve gayreti içerisindeler. Sapkın fırkalar, Tarihselci, Reformist ve Oryantalist fikirleri büyük bir propaganda ateşleyerek imanımızı, kalbimizi ve ruhumuzu iğdiş etme peşindeler.

İman ve akidenin kişinin kalbinde olduğu ve ahirette faydası görüleceği, dinin dünyevi kısmında insanların görüş ve şartlarının geçerli olduğu, yani dinin dünya için değil ahiret için olduğu anlayışının empoze edilmeside bu kabildendir. Bu anlayışın ürünü olan Hümanizm, İslam’ın mümin ve müminelere diğer gayrı-müslim ve müşrikler karşısında tanıdığı imtiyaz ve şerefi hiçe saymakta iyi işler yapan bir kafiri, günah içerisine düşmüş bir Müslümandan daha şerefli, imtiyazlı ve haysiyetli saymaktadır.

Bunu yaparken salt bir gayret içerisinde değiller. Üç kuruşa ruhunu satan yetki ve etki sahipleri vesilesi ile faaliyetlerine resmi ve meşru zemin oluşturup fitnelerini yayıyorlar. İlahiyat fakültelerimiz resmen bu ideolojilere malzeme ve ham madde üreten tesisler haline gelmiş durumda. Bu tahrif ve modernizm propagandasına yalın kılıç kelle koltukta mücadele veren çok az mücahide sahibiz.

Asıl Başarı Nedir?

Son günlerde bir kelime çok fazla dikkatimi çekti Başarı”! İyi bir arabaya, lüks bir araca, son model telefona, hayalindeki gibi bir işe ulaşamadığı için kendisini başarısız ve yetersiz gören insanlarla dolup taştı etrafımız. Peki asıl başarı nedir?

Eziklik ve yetersizlik duygusu, anksiyete, stres, obsesyonel bozuklukların artması ekseriyetle bu kapitalist at yarışı yüzünden. Evlatlarımıza Peygamber tavsiyesi ve emri üzere 7 yaşında namazı emretmekten imtina edip tercih ve isteğine bırakırken, tahminen 20 yıl sonra kapitalist düzenin çarkında biraz daha üst seviyede protestanlaşması için okul, dershane, etüt üçgeninde bir at yarışına sokuyoruz.

İnsanlar izzet ve şerefi kapitalist ve acımasız parametrelerde aradığı için, hakiki izzet ve şerefin Allah ve Peygamberinin yanında olmak ile elde edileceği hakikati bir ütopya haline gelmiş zihinlerde.

Bizde şartlandırılmış bir başarı asla söz konusu dahi olmamalı. Müslüman insan protestan kapitalizm için değil insanlığın hususi ile ümmetin ve dinin ihyası, faidesi, üstünlüğü için üretmeli, çalışmalı. Meaş (Dünya) ile değil, Mead (Ahiret) odaklı bir hayır yarışı içinde olmalı. Bunun adı başarı değil muvaffakiyyetir. Neticeye ulaşmak ise kazanç değil Cenabı-Hakkın ihsanıdır.

Sahihayn’da zikredilen bir rivayet ile Allah Resulü Efendimiz Aleyhisselam şöyle buyuruyor:

رب رجل اشعث أغبر مدفوع بالأبواب و اقسم على الله ل ابره

“Nice kapılardan kovulmuş saçı sakalı dağınık görünümlü, üstü başı tozlanmış (Allah yolunda cihad ve gayret sebebi ile) kimseler vardır ki, Şayet bir şey için Allah’a yemin etseler Allah onların yeminini boşa çıkarmaz.”

Bizim en büyük başarımız yaratılma manamız olan kulluk bilinci ile ahirete iman ve amel ile çıkmak, protestanca bir gayretsizlik, bananecilik ile değil müslümanca gayret ve cihat ile göçebilmemizdir!

En büyük başarı hikayemiz, başta Efendimizin, diğer peygamberlerin, selefi-salihin ve veli kulların izinden gidebilmek; onların eserini yarınlara taşıyabilmek ve bu işe muvaffak olabilmektir.

عليكم رحمت الله و عونه و وفقكم اللخير

Yazan - Yusuf Yiğit

Avatar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir